Ona Yeni Doğuşu ver!

40 4 0
                                    

Kanepenin rahatlığı ,avcumun içinde sıcak bir kahve ve karşımda duran yabancı bir kız. Bizimkilerin partiye gitmesi sonucunda tekrar başbaşa kalmıştık . Bir bilinmeyenli , ayağa kalkarak ellerini birbirine kenetleyip dudaklarını ısırdı.
" Çınar , ben " dedi ve sustu.
Gözlüklerimi gözüme dahada iyi sabitleyerek sadece kızı izliyordum.
"Ben sana sadece teşekkür etmek istiyorum. " dedi ve gülümsedi.
Buna karşılık mimiksiz bir surat ifadesiyle kalakalmıştım. Bir bilinmeyenli , çekmecenin yanına gidip bir kağıt ve kalem alarak önüme de yuvarlak sehpalardan koyarak "Hadi bana kendini anlat. " dedi ve sehpanın yanına dizlerinin üstüne çökerek oturdu.

Elimdeki kahveden bir yudum alarak ayağa kalktım . Oturduğu için , kafasını yukarı kaldırıp gözlerimi görmeye çalışıyordu .
Hızlı adımlarla yanından geçerek odaya doğru yol aldım. O'na neden kendimi anlatayım ki? Ben kendimi sadece Derya'ya anlatırım.Karanlık odaya ulaştığımda , odanın hemen yanında yangın merdiveni vardı ve o merdivenin altında tüm şehrin manzarası vardı. Kendimi o merdivene atarak , cebimden sigaramı çıkardım.Bu odaya kafa dinleme odası olarak adlandırıyorduk.

-Bir bilinmeyenli-

Yanımdan çekip gittiği anda gözlerim kocaman açılmıştı. İnsanlardan soyutlanmış bir adamla konuşmaya çalışıyordum.Kaba soğuk adam! Ama o adam sanki yıllardır gördüğüm bir yüzdü. Kendimi bile hatırlamazken onun yüzü bana tandıık geliyordu. ' Kimdi bu adam? Neden sürekli gözlük takıyor ?' diye düşünmeden de edemiyordum. Konuşamıyordu, sanırım bu halinden utandığı için insanlardan soyutlanmıştı.
Oturduğum yerden ayağa kalkarak uyuşmuş ayaklarımdan dolayı yalpalayarak evi dolanıyordum. Duyduğum sesten sonra olduğum yere çivilenmiştim adeta.Duyduğum sesi takip ederek bir odanın kapısının önüne gelmiştim.Şarkı söyleyen bir adam sesi yankılanıyordu odada.

" Yarınlar yok gibi.
Güneş hiç doğmayacak.
O gitti, ah gitti.
Bir daha hiç dönmeyecek."

Sesi, savaş ortasında özgürlük senfonisi gibiydi. İçimde ki tüm kara bulutları aydınlığa çıkarıyordu. Sesi titriyordu şarkıyı söylerken. Tıpkı yas tutan bir şehir gibi. Kimdi bu sesin sahibi ? Çınar desem ama o olamaz çünkı konuşamıyor. Evde bir başkası daha mı kalıyordu?
Titreyen bacaklarımı , kesilen nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Odadan gelen tıkırtı beni korkutmuş olacak ki apar topar oturma odasına gittim. Dış kapı açılarak içeri Anıl ve Kaan girmişti.

"Selam bilinmeyenli." dedi Anıl kapıyı kapatırken. "Se-Selam" dedim tedirgin halimle.
Anıl, halının üstüne kendini atmış uzanıyordu. Kaan halının tam ortasına bağdaş kurarak oturdu.

"Bu sıcakta yatmak bile bunaltıcı." dedi Kaan sitem ederek. Kaan kafasını bana çevirerek gözlerime baktı. " Gözlerin ne renk "

"Kahve, senin?"

"Çay, ama güneşe bakınca ayran oluyo ." dedi kahkaha atarak. Açıkcası bu beni güldürmüştü ve kahkasına bende eşlik ettim.Anıl kafasını halıdan kaldırarak 'salaksın lütfen öl ' bakışı attı Kaan'a. Kaan ellerini havaya kaldırarak " Tamam başkan, sakin ol. " dedi kaşlarını havaya kaldırıp gözlerini kocaman açarak.

Anıl "Çınar nerde? " diye sordu.
"Bilmiyorum." dediğim esnada halıdan toplanarak koridora doğru sağlam adımlar aldı ve gözden kayboldu..

Çınar Özel

Baktığım manzara bile bana güzel gelmiyordu. Gökyüzüne çevirdim kafamı.Bir dal sigara daha çıkardım paketten , çakmakla alevlendirip içime çektim. Odanın karanlığı gibiydi ruhum. Öylesine siyah , öylesine terkedilmiş.Birden odanın kapısı açıldı ve içeri yüzünü ayırt edemediğim biri girdi.

YENİDEN DOĞUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin