Bölüm 2 - Ya gerçeği söyleriz yada nasıl istersen

195 9 0
                                    

Ece'nin sorusunu duyunca birden irkildim. Bu konuda konuşmayı istemiyordum pek, en azından şimdilik. "Ah aklıma bile getirmek istemiyorum" diye yanıtladım. Hadi ama anlat diye üsteleyince bende başladım anlatmaya.

En son ki ilişkim 10 yıllık arkadaşımla oldu. Nasıl oldu bende bilmiyorum aslına bakarsan. Şuan ki aklım olsa asla böyle bir şeyi yapmazdımya neyse. Adı Mete. Lisede başlayan bi ilişkiydi. Gerçekten seviyor muydum yoksa yalnızlığın vermiş olduğu ilgiye açlıktan mıdır hala emin olamamakla birlikte hızlı bi süreçle onunla buldum kendimi. 1 yıl falan beraberdik. Bu bir yılda 7-8 kez ayrılıp barışmışızdır. Yani anlayacağın hiç başlamaması gereken saçma sapan bir ilişkiydi. Aynı semtte oturmamıza rağmen pek fazla buluşmazdık mesela. En son bana ara verelim biraz dediğinde başkasıyla çıkmaya başlamış yani bi nevi aldatılmıştım. Sonra bana ayrılalım diye mesaj attı. Kız teklifini kabul etmeseydi bana geri dönecekti. Hayatımda kendimi en salak hissettiğim anlardan biri. Bunu öğrendiğimde kafamda ona dair ne varsa sıfırlamıştım. Ve onu ne arkadaş olarak ne de başka bi sıfatla yanımda, karşımda, çevremde istemiyordum. Ondan nefret bile etmiyordum çünkü ona karşı içimde iyi yada kötü herhangi bir duygu beslemek istemiyordum.

Anlatırken fark ettim içim dolu dolu yine. Kendimi tutamamıştım. Ece, Ah bebeğim ya çok üzüldüm Allah belasını versin o pisliğin deyince hafif bi tebessümle yanıt verdim.

+ Böyle işte uzun zamandır yalnızım anlayacağın.

- Ne yani kimseyle konuşmadın mı ondan sonra

+ İnternetten konuştuğum birileri oldu. Düşünsene 10 senelik tanıdığın biri sana bunu yapıyor başkalarına nasıl güveneyim ben kolay kolay.

- Demek ki tanıyamamışsın kuzum. Ama birisi bi eşeklik etti diye tüm herkese ön yargı ile yaklaşma başkalarına da şans vermeyi denemelisin.

+ Artık önümüzdeki maçlara bakalım, koskoca üniversite canım ne olacağı belli mi olur, dedim imalı bi bakış atarak.

Kahkahalarla gülmeye başlamıştık. Ayrılma vakti gelmişti. Numaralarımızı alıp, vedalaştık.

Kendimi mutlu hissediyordum. Yeni hayatım bana iyi geleceği kanısındaydım. Kulaklığımı taktım ve Maroon 5'tan payhone'u son seste açarak başladım yürümeye. Sahile gittim ve bankta oturdum. Hem ilerleyen günleri hayal edip kendi kendime gülümsüyordum hem de sanki İstanbul'a ilk defa gelmiş insan gibiydim. Sürekli sağa sola kafamı çevirip aslında her zaman gördüğüm bu yerlere mutluyken bakmanın hazzını yaşıyordum. Bir yandan çeyrek geçe vapurunu beklerken diğer yandan dinlediğim şarkıya eşlik ediyordum. Şu hayatta müzik dinlemek kadar güzel bir şey var mı? Mutluyken de yanında mutsuzken de. Her zaman, her yerde. Bu anın keyfini çıkarayım derken telefonumun çalmasıyla müzik keyfim yarıda kalmıştı. Kim bu densiz diyecek oldum bir an. telefona baktım Kübüm arıyordu. Kübra liseden en yakın arkadaşımdı. Biz Küb'le üniversite tercihlerimizi aynı yaptık tutar diye ama zalım kader ayırdı bizi. Neyse ki aynı şehirde okuyorduk ve aynı semtte oturuyorduk. Bu da demekti ki en zevkli eylemimiz olan dedikodumuzu yüz yüze yapabilecektik. İlk günün nasıldı aşk? diye sordu.

 

+ Süperdi bebeyim senin nasıldı?

- Bende okula gittim, bi sınıfa girdim çıktım şimdi.

+ Ee tanıştığın kimse oldu mu?

- Yok ya kimseyle konuşmadım çıktım direk. Sen ne yaptın tanıştın mı birileriyle?

+ Evet Ece adında bir kızla tanıştım görsen çok tatlı (bu cümleden sonra küçük çaplı bir kriz başlayacağını biliyordum az çok)

- Ne o beni aldatıyor musun ???(tam da ondan beklenen)

Onun beni kıskanması hoşuma gitmiyor değil. Ne zaman bir kız arkadaş edinsem, kıskanır saçını başını yolmak isterdi. Bende gülmeye başladım.

+ Ay olur mu hayatımın anlamı ben senin üstüne gül koklar mıyım hiç

- Sen bi kokla, koku alma duyunu yok ederim (Ah vahşi kedim ahahah) Neyse napıyosun çıktıysan okuldan Beşiktaş'a gel gezelim.

+ Okey yarım saate oradayım.

Bu sırada vapura biniyordum. Beşiktaş'ta buluşup sohbet ettikten sonra akşama doğru eve döndük.

Ertesi gün ders geç başlıyordu. Ablama kahvaltıya gittim. Ablam kanatsız melek gibiydi, hayatımda en çok değer verdiğim insan. Ablamdan asla bir şey saklamazdım. Her şeyi ablama bide Küb'e anlatırdım. Ablama da ilk günümü anlattıktan sonra biraz yeğenlerimle oynadım. Baktım saat yaklaşıyor, banyoya gidip makyajımın üstünden hafif bi geçtikten sonra evdekileri öpüp çıktım.

Okula geldiğimde Ece beni arıyordu neredesin diye. Okulun içinde bi cafe, Cafe Garden. Oradaymış, bende yanına gittim. Yarım saat falan oturduktan sonra derse girdik. Ders bitiminde sınıftan Merve'yle tanıştım. Merve, Ece ile aynı lisedeydi. Onunla da tanışmış oldum. Birlikte Cafe Garden'a geçtik, sohbet ediyorduk. Sonra ablam aradı, eğer erken çıkacaksan Lara'yı okuldan alır mısın diye. Bende kızlardan müsaade isteyerek kalktım. Yaklaşık bir saat sonra Lara'nın okuluna gelmiştim. Daha çıkmasına 10 dakika vardı. Bende bu boşluğu müzik dinleyerek doldurmak istedim. Bütün veliler yavaş yavaş okul bahçesini dolduruyordu. Bende bir duvara yaslanmış umarsızca etrafı seyrediyordum. Sonra birden gözüme tanıdık bir yüz çarptı. Yok artık. Mete. Doğru ya onunda yeğeni burada okuyordu. Birde durmuş yüzsüz yüzsüz bana bakıyordu. O tiksindirici yüzünü görmek bana iyi gelmemişti. Üst kata çıktım, Lara'yı aldım ve hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladım. Lara her ne kadar teyze neden acele ediyorsun dese de onu duymayacak kadar öfkeliydim. Arabasının önünde durmuş, bana bakıyordu. Hızla ayrıldım oradan. Lara'yı evine bıraktım ve dönerken ufak bir duygu yoklaması yapıyordum. Evet, ona karşı bir şey hissetmiyordum. Sadece orada durup bana bakması beni deli etmişti.

Şimdi böyleydi. Kısa bir an öfkemi dindirdim ama sürekli karşılaşmak kendisini zar zor toparlayan bu Zeynep için durumları daha da zorlaştırmayacak mıydı?

Aklımda Aşk VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin