Bölüm 3 - Kanatlanıp uçsak ya!

198 7 4
                                    

Aradan iki ay geçmişti. Vize dönemi yaklaşıyordu. Genelde derslere girdiğim için not problemim yoktu. Tek sorun oturup çalışmam gerekiyordu.

Ders 11de başlayacaktı. Bende evden biraz erken çıkmıştım. Sahile gider kahvaltı yapar, oradan da okula geçerim diye düşünüyordum. Rıhtımda her zaman simit aldığım genç çocuktan bi simit bide ayran alarak bi banka oturdum. Kulaklığımı taktım ve müzik eşliğinde simidimi yemeye koyuldum. Kendimi huzurlu bir an içinde hissediyordum ta ki yukarıdan geçen bir martı üstümü pisletene kadar. Deliye döndüm bir anda. Kahretsin çantamda ıslak mendilimde kalmamıştı. Derken ayranı da üstüme dökmüştüm. Sinir krizi geçirebilirdim. Etrafa bakınıp büfe aradım, elimdekileri çöpe atıp en yakın büfeden ıslak mendil aldım.

Bu olayı güne kötü başladım kötü devam eder diye yorumladım. Herkes martı pislediği zaman şans getirdiğine inanır halbuki. Ama bana ilk defa olmuyor, hiç bir seferinde şans getirdiğini görmedim ki şimdi göreyim.

Baktım okula giden otobüs kalkmak üzere koşarak otobüse yetişmeye çalıştım. Son anda yetişmiştim. Akbili bastıktan sonra herhalde daha kötü bi gün geçiremezdim diye düşünürken diğer yandan ıslak mendili çıkarmış omzumdaki martı pisliğini temizliyordum. Okula çıktım. Daha derse yarım saat vardı, kızlar gelmemiştir diye düşünerek Cafe Garden'a attım kendimi.

Kızlar demişken bu iki aylık süreçte arkadaşlık ilişkilerimi ilerletmiş, bir kız grubuna sahip olmuştum. Ece ve Merve'den sonra Rabia, Ecem, Meliha Sena ve Damla. Sınıfta başka kızlarla da iyiydi aram ama bu altısıyla aramızdan su sızmıyordu. Rabia kendi halinde bi kız, Ecemle de Rabia vasıtasıyla tanışmıştım. Ecoşum çok şeker bi kızdı. Başta çok soğuk gelmişti bana. Gerçi bana da beni tanımayanlar benim soğuk görünüşlü biri olduğumu söylerler hep. Ta ki tanıyana kadar.

Meliha Sena benim hitabımla Melya ve Damla da kendi aralarında çok iyi arkadaşlarken bizimle biraraya geldiler. Melya iyi bi kızdı. Damla desen arada buz gibi esprilerini yok sayarsak oda iyiydi. Ece sınıftan biriyle tanışmıştı ve de ilişkileri gayet iyi gidiyordu.

Bu sırada cafeye gelip oturdum. Burasıda ikinci evimiz gibi oldu bu arada. Neyse telefonu elime aldım watsoda kızlarla oluşturduğumuz "Piremsesler" grubuna okulda olan varsa ben Garden'dayım yazdım.

Ecoşum: Bende okuldayım kuzu 5 dakikaya geliyorum.

Ece: Bende yoldayımm...

Denize karşı bi simit yerim diye düşünmüştüm ama martı sağolsun, keyfim bozuldu ve karnım açtı. Omzum kurumaya başlamıştı hafif. Allah'tan ayran çok dökülmedi de orayıda temizlemiştim oda kuruyordu.

Bir şeyler yemezsem bayılabilirdim. Cüzdanımı alarak kantin bölümüne ilerledim. Ne var ne yok diye göz gezdiriyordum. Sonunda iki poğaça bi çay aldım oturdum.

Malum vizelerde yaklaşıyordu. Bir yandan defterimi çıkardım masanın üstüne. Poğaçamdan bir parça kopartıp yerken diğer yandan çayımı yudumluyordum.

Of ne çok not almışım kim çalışacak şimdi bunlara diye kendi kendime konuşuyordum. Bir yandan okurken diğer yandan çıkabileceğini düşündüğüm yerlerin altını çiziyordum. Telefondan gelen titreşimi hissettim bir an, açıp baktım.

Rabia: Ben yeni geldim kızlar 15 dakika kalmış sınıfa geçiyorum orada görüşürüzz

Damla: Bende şimdi geldim Zey hala cafede misin

Melya: Zeeeyyyy

Damla: Zeeyyy tak bizi

Ben: Evet canımlar cafedeyim hala.

Yazdıktan sonra kafamı kaldırıp kendimce sosyalleşmek adına bi etrafa bakınayım dedim. Boş boş bakınırken bakışlarım birden doluluk kazanmaya başladı. Karşı masada oturan kimdi öyle. Kalbim bi an için hızlandı göz göze gelince. Uzun zamandır hissetmediğim bir histi bu.

Ama o nasıl gözlerdi ya sanki kalem çekilmiş gibi. Belkide çekilidir güvenmiyorum da. Neyse zaten çekik gözlülere zaafım var. Hele çekik gözlü ve gamzeliyse.

Silkelendim ve kendine gel zeynep dedim. Tekrar telefona döndüm, sonra tekrar başımı kaldırıp ona baktım hala bana bakıyordu. O ne? Gamzesi mi vardı onun. İşte şimdi en zayıf noktamdan vurmuştu beni. Ya bu bana yapılır mı?

Siyah uzun saçları alnına dağılmıştı. Eliyle arkaya doğru yatırsa da nafile, saçlar ahenkle geri dönüyordu yerlerine. Kızım noluyo sana kendine gel dedim.

Neyse ona bakmayı kestim o sırada Ecem masaya oturdu. Ecem'in 5 dakikası, dünya saatiyle 25 dakikaya tekabül ediyordu. Sevgilisiyle tartışmış olacaktı ki sinirleri tepesindeydi, üstelemedim bende.

Onun peşinden Damla ile Melya geldi. Beraber oturup sohbet ediyorduk. Bir ara kafamı kaldırıp bakayım dedim hala oturuyordu orada. Yiğidi öldür hakkını yeme demişler, ciddi anlamda yakışıklıydı. Neyse ben döndüm kızların sohbetine. Ne ara konu oraya geldi bilmiyorum ama erkeklerin güvenilmezliğinden konuşuyorlardı. Bunu en bilen biriydim aralarında sanırım.

Ecem erkeğin başını boş bırakırsan ya işletmeciye kaçar yada iktisatçıya, dedi. Hepimiz gülmeye başlamıştık. O sırada karşı masada oturan çocuk yerinden kalktı ve bi bakış attıktan sonra arka tarafımda kalan çıkış kapısına doğru ilerledi. Eh ne yapalım buraya kadarmış diye geçirdim içimden.

İlginç ama keyfim bozulmuştu. Sanırım arkamdan gelen Ece olacaktı ki Melya, Ece diye seslendi. Bende arkamı dönerek Ece'ye baktım. Gördüklerim karşısında şok olmuştum. Az önce karşı masamda oturan çocuk Ece'yle konuşuyordu. İkisi birden bizim masaya doğru bakıyordu. Şaşırmış bi ifadesi vardı. Ece bize bakarak gülümsedi, yanındakine bir şeyler söyledi ve masaya doğru yaklaştılar. Kalbim hızlanmaya başlamıştı.

Kızlar tanıştırayım ilkokuldan arkadaşım Yiğit.

Herkes ona memnun oldum der gibi bakıyordu. Ben hala şoku atmamıştım üstümden. Sonra bana bakıp gülümsedi ve bende kendimi toparlayıp tebessümle yanıtladım.

Ve o an içimden bir minnet cümlesi döküldü "Teşekkürler martı :)"


Aklımda Aşk VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin