iyi aile tablosu

72 6 0
                                    

Bilinmeyenlerin içinde kaybolan küçük bir kız çocuğuydum ben. Annesinin neden bu kadar soğuk davrandığını bilmediği halde annesini üzdüğü için kendine kızan küçük bir çocuk. Babamın gecelerce eve gelmeyip geldiğindeyse evde bağırış çağırışların hat safhada olduğu görüntülerle dolu bir çocukluğum vardı. Tek destekçim teyzemdi. Beni o bağırış çağırışlardan, kavgalardan soyutlamaya çalışırdı hep. Bazen başarırdıda. Hiçbir zaman çözemeyeciğimi düşünüyordum annemin bana karşı olan soğuk bakışlarının nedenini. İnadına üstüne gidip sorgulardım. Keşke sorgulamasaymışım. Keşke hiç öğrenmeseymişim. Keşke demekten bu denli nefret etmedim ben hayatım boyunca. Yıllarca tek çocuk olarak iyi aile tablosundan gerçek hayata ne zaman dönüş yapsak ertesi güne şişmiş kızarık gözlerle uyanırdım. Çünkü o sabahların geceleri hep hayalimdeki gibi annemle mutlu geçerdi. Yani en azından onun gözlerindeki zorunluluğu görmezden gelince mutluluk, kırıntılarını bana da bırakıyordu. 17'sinin ortalarında hayatına şimdiye kadar nasıl devam ettiyse şimdi de aynısını sürdürmeye çalışan bir kızın hikayesi ne kadar mutsuz olursa benimkide o kadardı.
Önal şirket gruplarının tek varisi olarak yılda birkaç kez düzenlenen aile ve şirket davetlerine katılmak birdaha ki organizasyona kadar bana moral veriyordu. Çünkü dediğim gibi annem bana sadece o birkaç davette kızıymışım gibi davranıyor. Onun haricinde adımıza ve şanımıza leke sürmeyecek şekilde ne yaparsam yapayım karışmıyordu. Kısacası beni hiçbir şekilde umursamıyordu beni. Babamsa kendince iyi baba rolüne herzaman uyuyordu. Bir garaj dolusu araba, özel okul, limitsiz kredi kartları, erken yaşta ehliyet vs her şeyi sunuyordu önüme sağ olsun. Ama bilmiyordu ki 17 yaşındaki kızı ondan para değil sevgi istiyordu. Bir kız çocuğunu en çok babası kırar ve babası mutlu ederdi. Babam, annem kadar sevgisiz değildi elbette bana karşı ama yinede aramızda duvarlar vardı. Bu duvarları yıkıp yüzleşmeye ikimizinde hâlâ cesareti olmadığından bir şekilde geçinip gidiyoruz işte.
Anne tarafından anneanne ve dedem küçük bir çiftlikte kendi hallerinde yaşayan iyi insanlardır. Bir teyzem var zaten hayatımdaki hemen hemen herkese bedel. Baba tarafında toy, gençlik yıllarının tadını çıkarmaya yönelmiş eğlenceli bir amcam ve orta yaşlarda bir dedem var. Babaannem ben küçükken ölmüş. Dedemde kendini işe vermiş. Arada ileride şirketi bana bırakacağı için beni yanına çağırıp işleri gösteriyor ve toplantılara dahil ediyor. İşte böyle bir hayatım var. Kimine göre bazı durumları gözardı edince harika denebilecek kadar iyi bir hayatım varmış gibi görünüyor olabilir ama olayların dışı sizi içi beni yakıyor. Örneğin ben annemle mutfağa girip bir kek bile pişirmemiş, babamla doya doya vakit geçirip eğlenememiş ve dolayısıyla bu tip anlar yaşanınca ne gibi duygular hissedilir bilmeyen biriyim. Kısaca 'eksiğim'.
Sıradan okul günleri ve birkaç yakın arkadaşımla geçirdiğim vakitler dışında genelde kitap okuyup şiir yazardım. Yazar-dım diyorum çünkü şiir yazmak için bir takım duygu karmaşası ve bazı gerçekler gerekiyordu benim için. Şu sıralarsa öyle bir ruh halinde olmadığım için yazamıyorum. Bu alanda annemden bulduğum fırsatlar sonucu birkaç dereceye sahibim ama bunu gölgeleyen çok sevgili, anlayışlı annem hevesimi çürütmeye çalışıp "Şiirde neymiş? Seni ne ön plana çıkarırsa ona yönel ve ailemize laf getirme." deyip içimdeki heves ateşinin üstüne su döküp çıkan dumanı teı nefesle dağıtmıştı. Tek derdi para kaynağı olarak gördüğü soyadımızken ondan başka bir şey beklemek annemede bana da haksızlıktı sonuçta.

KarmakarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin