Psikolojik Tedavi

32 5 0
                                    

"Bunu saklamak bu kadar kolaysa açıklamasıda bir o kadar kolaydır öyle değil mi?" dedim anneme. Yanaklarım ıslanmaya devam ederken artık ayakta kalacak hali kendimde bulamıyordum. Zaten gerisi karanlık...

"Selma derhal gidecek o evden Günay. Tek kuruş dahi almadan, hiçbir talepte bulunamayacak ve boşanacaksınız. Torunlarıma verdiği zarar, yıktığı dünyalarına karşın bunlar daha hiçbir şey." diyen dedemin soğukkanlı sesini duyuyordum. "Merak etme, en kısa zamanda çıkacak hayatımızdan." diyen babamın yıkılmış sesini duyuyordum şimdi de. Seslerini duyuyordum ama tepki veremiyordum. Kaslarım isyan edercesine beynime meydan okuyarak hareket etmiyordu. Gözlerimi son bir çırpınmayla açtığımda odadaki loş ışık gözlerimi kamaştırmıştı. Bu sırada duyduğum seslerde kesilirken babam elimi tutarak "Kızım" demişti. O kızım kelimesi o kadar çok duygu barındırıyordu ki harflerinin içinde anlamıştım onunda benden farksız olmadığını. Kuruyan dudaklarımı aralayarak "Su" diyebilmiştim. Babam suyu içmeme yardım ederken dalgın bakışlarında endişe, öfke, korku ve daha birçok duygu bulunuyordu. Bunca yıldır karısı tarafından kandırıldığını ve benden önce bir çocuğunu daha kaybettiğini ve daha birçok rezaleti öğrenmişti. Hastane yatağının yanında ayakta duran dedemse hâlâ taze öfke ve nefret hissediyordu. Bunu o seğriyen çenesinden ve kıstığı gözlerinden kolaylıkla anlayabiliyordum. "Nasılsın kızım?" demişti sessizliği bozarak. Kafamı sallayarak "İyiyim." dedim.

Hastanenin klasikleşmiş olan basık havasından ve şu gergin ortamdan kurtulmak istiyordum. Bir anda kalkıp ayaklanmamla yatağa geri düşmem bir olmuştu. Acıyla inleyerek koluma bakarken babam "Ne yapıyorsun kızım? Yatıp dinlenmem gerek." demişti. "Dede." Dedim bana bakmasını sağlamak için."Çıkar beni buradan, üstüme üstüme geliyor bu duvarlar." dedim bana baktığında. Dedemden 'hayır'lı cümleler beklerkeb aksine şaşırtıcı bir şekilde "Tamam, hemşireyi gönderiyorum hazırlan çıkarız." demişti. Babamla beraber çıktıktan sonra hemşire gelmişti yanıma. Hazırlanmama yardım ettikten sonra '
"Geçmiş olsun." deyip çıktı odadan. Bende ardından çıkarak koridorda beni bekleyen dedem ve babamın yanına yöneldim. Geldiğimi gördüklerinden hemen hastaneden çıkmıştık. Dedemlere giden sapağa girdiğimizde evi bıraktığım felaketi tekrar görmeyeyim diye dedeme gittiğimizi anlamıştım. Vücudum uyuşmuştu ve sinir kendini benden uzak tutuyor gibiydi.

Kap karanlık bir ormanda öylece koşuyordum. Ciğrelerimin acıdığını hissettiğimde biraz yavaşlamıştım ama koşmayı bırakmamıştım. Arkamda bir erkek sesi duymamla bir anda duruverdim. "Olmayacak sularda yüzüyorsun, boğulacaksın." Hızla arkama sağıma soluma bakmıştım ama kimse görünmüyordu. "Hayır, hayır.."diye sayıklarken boğulurmuş gibi derin bir nefes aldım ve korkarak alnıma yapışan saçlarla uyanmıştım. Meğer rüyaymış gördüğüm orman, duyduğum ses. Aman Allahım o ne etkileyici bir ses tonuydu. Fazlasıyla tanıdık geliyordu, 'bana itaat et' der gibiydi. Tabi bir o kadar büyüleyici fakat bir o kadar soğukkanlı. Rüyanım etkisinden yavaş yavaş çıktığımda kendimi banyoya attım.

Birkaç gün önce dedem psikolojik tedaviye başlayacağımı net bir dille haber vermişti. Soru sormak onun lugatında olan bir şey değildi çünkü o herkese her şeyi istediği zaman yaptırabilecek güçte bir adamdı. Kimse ona karşı gelmeyi aklından bile geçirmezdi. Dıştan bakılınca taş kalpli ve oldukça sert bir görüntüye sahipti ama içi aksiydi. Dünyanın en iyi adamı tabirine uygun tek kişiydi benim için. Zaten benden başka bir babaannem bilirmiş içini. Bu nedenle bana karşı kullandığı ses tonundan itiraz etsemde kabul etmeyeceğini belli etmişti. Bir ümit karşı gelip karışır diye babama Shrek'teki Çizmeli Kedi bakışını bile atmıştım ama o bakış bu kararı desteklemesine dahada yardımcı olmuştu. Dolayısıyla bana tıpış tıpış gitmek düşüyordu. Aslında hava hoştu benim için çünkü ben bazı insanlar gibi önyargılı bir şekilde 'Deli miyim ben psikoloğa gideyim?' diyenlerden olmamıştım. Bu tip yorumlara hep göz devirmiştim. İnsan deli olduğu için veyahut beyninde bir sıkıntı olduğundan gitmiyordu ki; uzman ve daha iyi bir dinleyici oldukları için gidiyorlar psikoloğa. Yabancı birinin, sorunlarımıza dışarıdan bakıldığında aslında hiçte gözümüzde büyüttüğümüz kadar olmadığını söylemesine ihtiyaç duyarız ve o yabancı da sıradan ya da yoldan geçen biri değilde bu tip konular hakkında eğitim görmüş, tecrübeli biri oluyor. Yani o kadar da kötü değil. Banyoda rutin işlerimi hallettim ve üzerime koyu renk bir şeyler geçirip aşağıya indim. Kahvaltı hâlâ hazır ve beni bekliyordu. Eskiden olsa hergün işe gider gibi uyandırılıp sabahın köründe o kadınla sırf tek kalmasın ve bir umut bugünü iyi geçirelim diye kahvaltı ederdim. İşte hayat ne tuhaf. Nereden nereye geçiş yaptık. Ne kadar dağıldık, ne kadar darma dumam olduk?

Masaya oturup birkaç yudum kahve içip kalktım. Çantamı alıp çıktım. Şoför Kemal Amca kapımı açıp güler yüzle beni selamlarken bende zorla ve içten olmasını umduğum bir gülümsemeyle "Sana da merhaba Kemal Amca."dedim. Arabamı göremiyordum bahçede. Bunu geçen akşam yemekte sorduğumda dedem bir süre bana Kemal Amcanın eşlik edeceğini söylemişti. Sanırım vazgeçilmez hız tutkumun şu sıralar bana zarar vereceğini düşünüyordu.

Yarım saatten fazla süren bir yolculuğun ardından arabınım durmasıyla geldiğimizi anlayıp arabadan indim. Karşımda iki katlı, bahçeli ve ev gibi görünek bir vardı. İçeri girdiğimde danışmadaki kıza adımo söyleyip ne zamam gireceğimi sormuştum. Görevli kız biraz beklemem gerektiğini söylediğinde onaylayıp bir yere oturdum ve etrafı incelemeye başladım.

KarmakarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin