Fondip.

16 3 0
                                    


~Flashback

-Yazardan:

Genç kızın kalbinin attığı son saniyeleri kadife sesin sahibini merak ederek geçirdi. Artık aklını çalıştıramıyordu. Karanlık onu içine çekiyordu. Tek bildiği hissettiği buydu. Ruhunun vücudundan çekildiğini hissediyordu birde.

-Ezgi'den:

Büyüleyici kadife sesten sonra her şey her yer titredi. Ne olduğunu anlayamadan vücudumun gerildiğini, aşağıya doğru  kayıp düştüğümü hissettim. Sonra yavaş yavaş bunlarıda hissetmemeye başladım. Karardı her yer. Boşluktaydım. Bir an karşımda bir silüet belirdi. Annem. Kafamda bunlardan bir anlam çıkmıyordu. Karanlık bir yerde boşluktaydım, hissizdim ama annem buradaydı ve onu gördüğümden beri kalbime bir ağırlık çökmüştü. Nefes aldıramayacak bir ağırlık. "Her zaman tek kardeş olmanın şanssızlık olduğunu düşündün değil mi, kızım?" Bu cümle öyle yatıştırıcı ve sakin bir ses tonu kullanılarak söylenmişti ki şaşkındım. Annem griler içinde bana şevkatle bakıyordu. "Sana hiçbir şeyin aslında sandığın gibi olmadığını söylemiştim. Keşke beni dinlesen, inansan ve gerçekleri öğrensen, kızım." Ne gerçeğinden bahsediyordu ki? Ağzımı açıp bunları ona da söylemek istedim. Ama sadece istedim. Çünkü sesim çıkmıyordu. Hareket dahi edemiyordum. Sanki bir şey elimi ayağımı bağlamış ve ağzıma da bir bant yapıştırmışta ben savunmasız, güçsüz, çaresiz bir şekilde karşımdakinin yapacaklarını bekliyordum. "Asla yalnız bir çocuk olmayacaksın, aklını kullanırsan." Yine soru işaretleriyle dolu bir cümle ve yine o dinlendirici ses. "Seni istemedim, aldırmak istedim. Olmadı. İnatçılığın karnımdayken bile kendini göstermişti.  Senden önce bir kardeşin daha vardı, onu aldırmıştım çünkü bu aileye bir çocuk vermek hediyelerin en güzeli olacaktı, ki bu isteyeceğim en son şey bile değildi. Neden nasıl niye diye soracaksın. İnanmayacaksın ama dinle. Babanla evliliğimiz bir aşk evliliği değildi. O bana aşık olmuştu babasına söylemişti ve bende ne kadar istemesemde iyi miktarda başlık parası verdikleri için babam düşünmeden beni babana verdi. Sevdiğim biri vardı o zamanlar. Birbirimize düşmüştü gönlümüz ve başkası için attırmayacaktık kalplerimizi. Söz vermiştik. Düğün gününe  kadar onun haberi yoktu. Konuşmuyorduk çünkü evlenecek kız kısmı çok sokağa çıkartılmazdı başına düğünden önce bir şey gelir diye. O da zaten bana söz vermişti bu yüzden de çok merak etmemiştim. Düğün günü babanla düğün alanına geldiğimizde onu uzakta gördüm elindeki rakı bardağını bana doğru kaldırıp 'şerefe' der gibi içti ve sonra yanımıza geldi. İçimde umut kırıntıları canlanmıştı ama bir yanım kötü bir şey olacak diye çığlık atıyordu. Yanımıza geldi, babanla selamlaşıp sohbet etti. Meğer ikisi arkadaşmış ve ortaya bir iddia atıp beni hedef yapmışlar. Bunu o konuşmadan anladığımda çok geçti çünkü baban gerdek gecesi istemediğim bir şeyi yaptı. Zorla. Dalga geçerek. Kalbimin taşa döndüğünü o zaman hissettim ben. Son hissettiğimde oydu zaten. Kimseye güvenmedim ve babana bir çocuk vermemek için elimden ne geldiyse yaptım. Sense bir ihmal sonucu geç farkettiğim için dünyaya geldin. Sana öyle davranmak benim değil babanın seçimiydi. Kalbimi evlendiğimiz gece taşa çevirip kuyuya atmıştı. Şimdi bana ne kadar kızarsan kız. Umrumda değil. Hayatımı mahveden adamın çocuğunu sevmemek benim en doğal hakkımdı ama sen sevilmemezlik yapılacak kadar kötü bir evlat değildin. Gözlerindeki ışık ve parıltı zaman geldi içimi ısıttı ama ben bana yapılanı unutmayıp sindiremediğim için senelerce böyle olmak zorundaydık. Birazdan uyanıp kendine geleceksin. Ben olmayacağım. Savaşmayacağım artık. Babanın canını seni kullanarak yeterince yaktım ve şu an seninle konuştuğum her dakika onun canını yakmaya devam ediyorum. Hayatında olacaklar için dayanıklı olmaya bak ve sakın kimseyi haksız yargılama. Sen benim kızımsın. Gerektiğinde yık geç, gerektiğinde sil geç. Güçlü ol birtanem.."
Gözyaşlarım sel olup akarken annem bana ne çektiğini anlatmıştı ve gitmişti. Kaybolmuştu grileriyle. Vicdanım sızlıyordu ve ben sadece ağlıyordum.

-Flashback Son

"Dediğim gibi gün içinde yaşadığı yoğun duygular sebebiyle vücudu dayanamamış. Sakinleştirici etkisini birazdan kaybeder, duruma göre tekrar uyuturuz. Sizden ricam psikolog tedavisini aksatmamanız. Bu çok önemli. Kendisiyle baş başa kaldığında bilinç altının oyunlarına maruz kalıp daha da ağırlaşabilir durumu. Tekrar geçmiş olsun." Doktorun dediklerinden sadece psikolog kelimesini idrak edebilmiştim. Bir dakika. Doktor olan bir yerdeyim, iğrenç kokuyor ve koluma batan bir iğne . En son ben salıncakta yatıy.. Tabi ya ne olduysa o ara olmuştu. "İyi misin kızım?"diye soran babama şaşkınlıkla baktım. Anlattıkları gerçekten doğru olabilir miydi? Ahh saçmalamasana kızım burada size ihanet etmiş kadından bahsediyoruz. Olabilir mi böyle bir şey! İç sesimin azarlamasına karşılık daha fazla bir şey düşünmeden babama cevap vermem gerektiğini hatırladım. "İyiyim baba merak etme." Bu cevap babama, dedeme ve uzun zamandır görmediğim amcama yeterli olurdu. Amcamın ne zaman geldiğini çözemesemde dedemin haber verdiğini anlamak çokta zor olmamıştı. "Ne zamandır buradayım?" Dedeme bakarak sordum çünkü babama baktığımda bana değil de zeminde bir şey yazıyormuş gibi dikkatle zemini inceliyordu. "Yarım gün kadar." Demekki gece kendimden geçtikten sonra babam bir ara benim durumumu fark etmişti.
Gördüğüm rüyanın ya da kabusun beni bu kadar alıkoyacağını tahmin etmemiştim. Bunun üzerinde daha sonra durmaya karar verdim. "Amcasının gülosu, hobi mekanı edindin burayı, hayırdır? " dedi yüzündeki çarpık gülmesiyle. Bu hareketi istemsiz olarak beni de güldürmüştü. Kafa dengi biri olmasa amcamla asla anlaşamayacağımız kesindi. Çok farklı görüşlere sahip, farklı zevkleri olan ama iyi anlaşan iki anormal olan insan ne kadar iyi anlaşırsa biz onların kat be kat daha iyiydik. Sık sık görüşemesekte en son birbirimizi nasıl bıraktıysak öyle devam ederdik bir araya gelince. "Vallahi hastaneler beni sevdi galiba. Sürekli misafirleri oluyorum amca."
"Doktor çağırayım kontrolünü yapsınlar." Ah hayır! Ağzımda bir şeyler geveleyince dedem itiraz edeceğimi anlamış ve "Gelsin baksında iyiysen taburcu olursun kızım." demişti. İşte dede. İşte kahraman. Değişken ruh halim sağolsun her an farklı tepkiler verebiliyordum. Bu durum bazılarına göre dengesizlik gibi gelse de aynı ruh halinde saatlerce kalıp monoton yaşamak daha sıkıcı geliyordu bana.

Hastaneden taburcu olmamın üzerinden üç gün geçti. Üç gündür amcamla evdeydik ve dedemle babam şirkete gitmek için evden çıktıkları andan itibaren eğlenebileceğimiz her şeyi yapıyorduk. Tabi bu halimi dedem görse yiyeceğim fırçanın haddi hesabı olmazdı ama olsundu. Sonuçta iyiydim ve bir şey olması kafam dağınık olduğu müddetçe neredeyse imkansızdı. Amcamla karşılıklı satranç oynıyorduk. İddia koymuştuk ortaya. Kaybeden kazananın bu gece dışarıda yapacağı masrafları ödeyecekti. Evet doğru okudunuz bu gece dışarı çıkacaktık. Dedemin bir şey dememesini umarak. Babam kızmayacağı için onu hiç hesaba katmamıştık. Zaten yanımda amcam varken ne olabilirdi ki? Bu gece biraz dağıtmak istediğini söyleyen amcama eşlik etmek en önemli işim olacaktı. 3 gündür beni hayata bağlayıp düşüncelerden sıyrılmama yardım eden adama sırt çevirmek olmazdı. Yoksa son ses müziklere dansla eşlik edip kaçamak bir şekilde içkileri fondip yapmak düşüncelerim arasında bile yer almıyordu(!)





Musmutlu ve sevdiklerinizle geçireceğiniz hayırlı güzel bayramlarınız olmasını dilerim. Kavurmaları mideye indirdikten sonra bölüme vote ve yorum yapsanız daha ne isterim :)) Bayram boyunca bir bölüm daha eklemeye çalışacağım. Olaylar oturmaya başlayacak. Keyifli okumalar dilerim :**

KarmakarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin