Son Darbe

30 5 0
                                    

Hafif bir esintiyle ürperdim. Birkaç gerinme hareketiyle vücudumu esnetme ihtiyacı duydum çünkü gece pencereyi açık unuttuğumdan her yerim tutulmuştu. Gözlerim odada boş boş dolanırken çalışma masamın üzerindeki kutuda takılı kaldı. Merakla yataktan kalkıp çıplak ayaklarımla kutuya doğru ilerledim. Çok büyük denemeyecek boyutta ve gri bir kutuydu. Elime aldığımda büyük sayılabilecek kadar olmasının aksine çok hafifti. Kimden geldiğini belirten  bir kart ya da bir yazı görmeyi bekliyordum ama hiçbir belirti yoktu. Kapağını kaldırıp masaya bıraktım. İçinde üç adet zarf ve birkaç fotoğraf vardı. Zarflar sırayla numaralandırılmış ve hepsinin üstünde açıklama olduğunu düşündüğüm yazılar vardı. Birincisini elime aldım, üzerinde aynen şöyle yazıyordu 'Üstüne gidip sorguladığın şeyleri kısmende olsa öğrendiğini mi sanıyorsun, küçük kız?'
Aklım bu tek cümlelik bir açıklama notuyla o kadar karışmıştı ki zarfın içindekini okumak içimi ürpertiyordu. Birkaç dakika sonra okuduklarım  karşısında olduğum yere mıhlanmış gibi hissediyordum. Zar zor elime ikinci zarfı aldım ve onun üzerindeki açıklama notunda şu yazıyordu ' Bu okudukların daha hiçbir şey. Herkesin bildiği sırrı başroldeki senin bilmemesi sencede haksızlık değil mi? '
Titrek bir nefesle ikinci zarfı açıp okumaya başladım. Okudukça yüzüme vurulan gerçekler yıkıyordu beni. Son birkaç satırı okumakta oldukça fazla bir şekilde zorlandıktan sonra aklım durmuş bir halde kağıtla bakışmaya  başladım. Her şey birbirine girmişti aklımda.  Son zarfı okumam gerektiğini kendime hatırlatıp onunda ilk önce açıklamasına göz attım ve ' İşte son darbe :) ' yazıyordu. İstemsizce titremelerime bir yenisi daha eklenmişti bu yazıyla ve içindekini okuyacak olmam dahada ürkütüyordu  beni. Güç bela son zarfıda açıp içindekileri okuduktan sonra gözlerim pes ederek yaşlarımı serbest bırakmıştı ve vücudumda öfke ile beraber birçok duygu hakimiyetini kurmuştu. Bu kadarı fazlaydı bu bünyeye. Sesli sesli hıçkırmaya başladığımda yatağımın yanindaki komodinde buluna çalar saatim çalmaya başladığında sinirden pencerenin kapalı tarafına isabet edecek şekilde pencereye fırlattım. Kırık cam parçalarıyla birlikte çalar saatimde aşağıya indiğinde elime ne geldiyse duvara, kapıya, kırılan pencerenin camına ve son olarakta büyük boy aynama fırlattım. Kendimi kaybetmiştim. Bunun bilincindeydim ama duramıyordum bir türlü.  Canım yanıyordu, fazla yanıyordu hemde. Hayatımın az önce notta yazıldığı gibi 'son darbe'sini yemiştim. Doğduğumdan beri yıllardır benden ne saklanıyorsa hepsini okuyup öğrenmiştim. Odada kırılmadık eşya kalmayınca salona attım kendimi. O kadar sese rağmen kimse gelip bakmayınca daha da artmıştı sinirim.  Yolda karşıma çıkan meraklı ailemi görünce kuvvetli bir çığlık atıp "Hepinizden teker teker nefret ediyorum!" diye bağırdım. Salona gelip elime ne geçtiyse fırlatmaya devam ederken sıra annemin gözdesi olan vazoyu bilerek anneme doğru fırlattım. Son anda vazodan kaçan annem anlamsızca ve şaşkınca bana bakıyordu. Şu an evdeki herkes beni izliyordu zaten. Sinirim ve yanan canımın acısı bir nebzede olsa geçmemişti. Geçeceğede benzemiyordu çünkü bu haberim olmadan meydana gelen olayların ve küçüklükten bu yana yaşadığım haksızlıkların bir açıklaması veyahut bir telafisi yoktu. Babam bana doğru şaşkın ve temkinli adımlarla yaklaşmaya başlayınca büfede kalan son içki şişesini ona doğru fırlattım ve "Yaklaşma! " diye  bağırdım. İçki şişesinin darbesinden son anda kurtulan babam geriledi. Durduramadığım şiddetli ağlamam karşısında annem yüzüme anlamaya çalışır gibi baktı ve bu bende bir kriz başlattı. "Yıllardır nefret ettiğin, doğurmamak için her türlü savaşı verdiğin kızını bak dikkatini çekerim 'öz kızını' şimdi mi anlamaya çalışıyorsun?" Cevap vermeyince " Cevap versene, yalan desene! Ne diye susup kaldın karşımda be kadın? Aldırmaya geç kaldığın kızını ki bununlada yetinmeyip kaçırttığın kızını anlamaya mı çalışıyorsun? " bağırışım yüzüne tokat gibi çarpmıştı çünkü hiç mi hiç beklemiyordu bunları öğrenmemi şeref yoksunu bu kadın. Öğrendiğim gerçeklerin kaynağını öğrenmeye çalışır gibi yere bakıyordu boş boş. Ağzını açıp "Sen?" dedi sorarcasına. Ah kafayı yemek üzereyim sanırım. "Ne sen? Yıllardır iğrendiğin kızına ne soruyorsun sen?" dedim bağırarak. Sonra ne ara geldiğini anlamadığım teyzem ve dedem dahil olmak üzere herkese bakıp "Hepiz sakladınız benden, hepiniz!" diye bağırdım.  Boğazlarım acımaya başlamıştı artık. "Laflarına dikkat et küçük hanım! Ne diyorsun sen?" sesini duymak bile bin kat sinir bozucu hale gelmişken birde bu dedikleri beni bir kez daha çileden çıkarmıştı. "Bence sen gayet iyi biliyorsun neyden bahsettiğimi. Sen ne şeref yoksunu bir kadınmışsın böyle, iğreniyorum senden!" dedim. Teyzem bana gözü  yaşlı bir halde bakarken dedem ve babam oldukça şaşkındı. Bir koşu odama gidip kutunun içinden çıkan 3 zarfı ve birkaç fotoğrafı alıp salona geri döndüm. Elimdekilere ağzı açılmış bir şekilde bakıyordu annem. "Elindekiler ne kızım?" diyen babama verdim elimdekileri. Dedem ve teyzem babamın yanına giderek ne olduklarına  baktılar. Birkaç dakika sonra yüzlerinde sinir, öfke ve babamda ayriyetten bulunan kırgınlık hat safhadaydı. Babam nutku tutulmuş bir şekilde anneme bakarken dedemse bakışlarıyla öldürüyordu sanki annemi. Ama üçüde susuyordu ve bu sessizlik fırtına öncesi sessizlikti.

KarmakarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin