Bağırmalarımın. Ona hakaret edip, küçültmeye devam etmelerimi, gözümü bile kırpmadan ona bakmalarımı kesmedim. O ise gözlerimde ki söylediğim sözlerin doğruluğunu arıyordu. Gözlerini benden hiç ayırmadı. "Yalan!." Kafasını iki yana sallayarak söylediklerimin yalan olduğunu söyledi. Dolan gözlerinde ki yaşlardan biri düştüğünde bu sefer bağırmaya başladı. "Yalan. Hayır." Gözlerini defalarca kırptıktan sonra arkasını döndü. Sakin kalmaya çalışarak bir o tarafa bir bu tarafa gidip gidip geliyordu. Kafamı önüme eğip "Doğru." Dedim. Zaten kısık çıkan sesimin daha da kısık çıkmış olması için dua ettim. Ama duydu. Dolan gözlerini bana diktiğini hissettiğim de yer yarılsada dibine girsem dedim. Şuanda fazlasıyla korkup utanıyordum. Hızlı adımlarla tekrar yürümeye devam etsede sakinleşemedi. Arkasını dönüp bana baktığında kaldırmış olduğum başımı yavaşca önüme eğdim. Düştüğüm duruma bakın ben ona bağırıyordum. Tâki yaptığım yanlış yüzüme vurana kadar. "Aahhhh!!.. Yalan. Yalan de lan yalllaaaaann" önünde duran koca yemek masasındakileri ve televizyonun yanındaki kitaplığı, flimleri yıkıp döküyor hemde bana bağırıyordu.
Benim elimden gelense sadece gözümden akan yaşlarla savaşmak oluyordu. "Söylemeyecek misin?" Ne söyleyebilirdim ki nee? Öfkeden dolan gözleri kan içinde kalmış gibiydi resmen. Gözlerine baktıkca yok oluyordum. Olduğum yerde siz çöktüm. Hıçkırıklarım evin içinde yankılanırken aklımda ne yapmam gerektiğine dair hiçbir fikir bile yoktu. Sadece ağlıyordum. Evet. Ben acizdim ve çaresizce ağlıyordum. Herkesten sakaldığım hıçkırıklarımı şimdi dünya ya sunuyordum. Derin derin soluklar alıp veriyordu. Her soluğu benim hıçkırıklarıma eşlik ediyordu.
Hızlı adımlarla yanıma gelip oturdu.
Ne konuştum nede bir harekette bulundum.
"Sence böyle yaparak elimden kurtulabileceğinimi sanıyorsun?" Soğuk ve sinirli sesinden de anladığım kadarıyla oyun daha yeni başlıyordu. Burnumu çekip uzun parmaklarımla göz yaşlarımı sildim. Saçımdan dolayı yanımı göremiyordum. Ağlamaktan daralan göğüs kafesim için derin bir nefes alıp verdim. Sağ eliyle önce saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Sol yanağım açıkta kalmıştı. Bana baktığı belliydi. Utancımdan bakamıyordum. Haklıyken haksız durumuna düşmüştüm. Elinin tersi ile yanağımı okşadıktan sonra omzumdan tutup beni kendine çekti. Saçlarıma öpücük kondurdu. Beni kendine dönderdiğine gözlerimi yavaşca araladım. Gözlerini gözlerimle birleştirdi. Bakamıyordum. Gözlerinde ki yaşlara baktıkca kendimden tiksiniyordum. Bir elini enseme diğer elini belime koyarak beni yavaşca koyu kahverengi ve soğuk parkeye yatırdı. Gözlerimi sımsıkı yumdum. Eli ensem ve belimde olduğu için o da benimle yere yatmak zorunda kaldı. Ama üzerime. Sımsıkı yumduğum gözlerimi açıp son kez benim için dolan gözlerine baktım. Kuruyan dudaklarımı yalayıp serbest bıraktığım kollarımı harekete geçirdim. Sertçe yutkundu ve yavaşca dudaklarıma yaklaştı. Ellerimi ensesine koyarak onu kendime çektim. Dudaklarımız birbirine değdiğinde onunların birbirlerine ait olduğunu birkez daha çok iyi anlamıştım.X X X X X X X X
Derin duygulara dalıp giden öpüşmemizi ayıran o oldu. Hala aynı pozisyonda duruyordu sadece birbirine ait olan dudaklarımız ayrılmıştı. Yavaşca kollarını benden çekti. Ayağa kalktı. Salonun ortasında ki dağınıklığın içindekileri düşünmeden üzerlerine basarak ortadaki sehpaya ilerledi. Sehpanın üzerinden evin ve arabanın anahatarını alarak kapıya yöneldi. Yattığım soğuk parkenin üzerinden hızlıca kalkıp onu seyretmeye başladım. Kapının kolunu koparmak istercesine hızla açtı. Son kez gözlerime bakıp "Oyun başlasın.. Ateş"..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-- SAKLAMBAÇ --
Teen FictionSakladık duygularımızı. Saklambaç oynadım duygularımla da birini söbeleyemedim. Korkuyu sobeledim bir ara. O sayarken sevgiyle karşılaştım. O sakaladı beni karanlık bir kuyuya. Kuyuda sevgiyle saklanırken aşk çıktı sonra ortaya. Aşkı görünce sevgi k...