4. BÖLÜM

235 17 0
                                    

- Ahhh...

Ağzından tek çıkan şey ufak bir iniltiydi küçük olanın. Gözlerini aradı. Tavanda ki lambanın ışığı gözlerini alıyordu. Yavaşça elini kaldırdı. Elinden yüzüne damlayan kan ise midesini bulandırmaya yetti. Neydi bu tüm olanlar? Yi Fan bu derece zalim miydi? Kendisini önce dövmüş, sonra korumuş, şimdi ise tekrar dövülmesini sağlamıştı. Yakındılar, çok yakındılar. Ama sadece Yi Fan'ın istediği kadar. Ve bu Yi Fan'ı cazip kılan en önemli şeydi belki de. Tao ona ulaşmayı başarmıştı. Ama sadece Yi Fan'ın istediği kadar. Peki arkasında ne vardı? Bu cazibenin altında yatan neydi? Derine inmek istedi Tao. En derine... Umutla bulmak için savaş verdiği o son merhamet damlasının olduğu yere. Annesinin ölümü belki de onu bu hale getirmişti. Peki onu düzeltecek olan şey neydi? Düşündü küçük olan, acıdan zonklayan beynini zorla kullandı. Seçenekler arasında gidip gelirken, ışığı sonunda kesen bir suret yaklaştı yüzüne. Nefesini verdi. Tao irkildi.

- İyi misin?

Fısıldadı büyük olan. Gülümsedi sonra. Küçük olanı iyice süzdü. Sonra dudaklarını araladı ve tekrar fısıldadı;

- Tao-ya.. beni tahrik ediyorsun. Şöyle durma lütfen.

Yakasından tuttu ve ayağa kaldırdı. Küçük olan tutmayan ayaklarının üzerinde sallandı dengesizce. Bayılmakla, bayılmamak arasında olan o ince çizgiyi iliklerine kadar hissediyordu. Hissettiği bir diğer duygu ise aşktı. Gülümsedi. Ne olursa olsun Yi Fan yanındaydı. Tam önünde. Şuan başına ne gelirse gelsin umursamayacaktı bile. Kollarını açtı ve büyük olanın omzuna sarıldı.

İrkildi büyük olan. Sarılmak? Bunu en son ne zaman yapmıştı? En son ne zaman biri onu bu şekilde içten kucaklamıştı? İrkilmeye devam etti ve küçük olanı kendinden itti.

- Tao! Hyung sarılmaktan hoşlanmaz! Bunu bir daha asla yapma.

Küçük olan şaşırdı. Ne yapması gerekiyordu? Kural basitti. Yi Fan'ın izin verdiği derece yakınlaşabilirlerdi. Ama bunu sınırı neydi?
Tao şansını tekrar denedi. Canı ölümüne acısa da, yüzünün her tarafından kanlar aksa da bu anı bozmak istemiyordu. Yavaşça tekrar ve tekrar denedi;

- Bana kitapla vurduğun gün kendimi çok şanslı hissettim.

Alnını kırıştırdı büyük olan;

- Kitapla vurduğum gün mü?

- Evet. Bunu hatırlamıyor musun?

Gerildi büyük olan. Hafızası kuvvetliydi. Böyle bir şey olsaydı şayet bunu kesinlikle hatırlardı. Yıkıldı küçük olan... Yi Fan bunu bile hatırlamıyordu. Tao'yu göz ardı etme konusunda Yi Fan en iyisiydi. Kendini ona ispatlamak için daha ne kadar çabalaması gerekiyordu? Birden sarsıldı;

- Hazırlan! İçmeye gidiyoruz. Bunu kutlamalıyız ha?

Gülümsedi Yi Fan. Tao'nun son bir testi kalmıştı. Doğruluk testi. Tao gerildi, konu içmekse Tao bundan nefret ederdi. Alkolün acı tadı tüm genzini yakar, midesini bulandırdı. Kendi kendine fısıldadı.

"Sakin ol... Sadece bir kadeh içki. Üstesinden gelebilirsin. Tanrı aşkına canına susamış gibi dayak yiyorsun! Bir kadeh içki sana ne yapabilir ki?"

Gülümsedi ve büyük olanın saçlarını karıştırıp sınıftan çıktı. Bu hareketin sonrasında dayak yiyebilmesi muhtemeldi fakat bunu umursamadı. Büyük olan arkasından baktı, şaşırdı. Onun bu cesaretine şaşırdı. Gülümsedi. Aradığı kişi gerçekten oydu.

TahrikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin