2. BÖLÜM

323 23 1
                                    


Kapıyı usulca kapattı büyük olan. Az önce yaşadıklarını geride bırakmak istercesine kapattı. Bu olanlarda neyin nesiydi? Belki bir kamera şakası? Dudaklarını ısırdı. Gözleri yanıyordu. Boğazında oluşan, acı veren kütleyi yutkunmak zordu. Bu duyguyu yıllar önce geride bırakmıştı. Yıllardır ağlamamıştı. Koridora yürüdü. Onu ayakta tutan bedeni, ruhundan uzak bir şekilde hareket ediyordu. Öyle ki, kendine çarpan çocuğun farkına bile varmadan ayaklarının onu taşıdığı yere sürüklendi. Bir elma aldı yemekhaneden yavaşça. Kırmızı bir elma. Bir masaya oturdu, her zaman oturduğu masanın aksine. Elmayı yara dolu ellerinde çevirdi. En son ne zaman elma yemişti? Gülümsedi kendi kendine. Yavaşça bir ısırık aldı. Elmaların tadı ne zamandan beri bu kadar lezzetliydi?

Geride bıraktığı 5 dakika içerisinde hayatının en büyük patlamasını yaşadı küçük olan. Oturduğu sandalyeden kalktı ve içinde bulunduğu karanlık sınıfa baktı. Burada işkence gören onlarca kişiye karşı, o nasıl onu incitebilmişti? Çelimsiz vücudu, korkusu ve bitmek bilmeyen çaresizliği ile nasıl birinin canını yakabilirdi ki? Hele ki onun gibi birinin... Yerde bulduğu sprey boyayı aldı ve duvarda ki "Kris" yazısının üstünü kapattı. Onun yerine "Yi Fan" yazdı. Eski bir yazıyı kapatmak kadar kolay olacak mıydı her şey?

Kris elmayı yemeyi bitirdikten sonra yavaşça yerinden kalktı. Giderken bir elma daha aldı. Koridora çıktığında ona bakan insanları fark etmedi bile. Yakın arkadaşı Chan Yeol ona seslendi;

- Kris! Bu akşam kimi pataklıyoruz?

Kris... Sahi ona bu ismi kim vermişti? Annesi ona küçükken "Yi Fan-ah" diye seslenirdi. Şimdi olsa yine oğluna aynı şekilde seslenirdi. Tabii eğer hayatta olsaydı. Alzheimer (Alzaymır) hastası olan annesi bunu genetik yollarla ailesinden almıştı. Son zamanlarında oğlunu bile tanımayan annesi, iyice ruhsal problemler yaşamış ve intihar etmişti. Yutkundu Kris. Chan Yeol'un yanına gidip onu yakasından tuttu ve dolaba yapıştırdı;

- Benim adım Yi Fan! Wu Yi Fan! Eğer bir kez daha bana Kris diye seslenecek olursan senin çeneni kırarım.

Yakasında ki "Kris" yazan isim kartını çıkarıp yere fırlattı. Yukarı çıktı hızlıca, okulun en yukarısına. Çatıya çıktığında derin bir nefes aldı ve gülümsedi. Daha rahat ve hafif hissediyordu. Cebinde ki sigara paketini olabildiğince uzağa fırlattı. Artık onda kötü olan bir şey barınmadığına seviniyordu. Elmayı çıkardı ve bir ısırık aldı. Rahatlamak istediği zaman sigara içmek yerine, elma yiyecekti artık. Elmadan nefret ediyordu, çünkü annesi ona son kez oğlu olarak seslendiğinde ona kırmızı bir elma uzatmıştı. O zamandan beri elma yememeye yeminliydi. Elmasını bitirdi ve gözünde ki bir damla yaşı sildi. Belki de bundan sonra ki hayatını yönlendirmeye yarayacak derin bir nefes aldı. Ve kalktı.

Küçük olan yemekhanede aldığı yemekle oynuyordu. Bir lokma bile almamıştı. Gözleri uzaklara dalmıştı, çok uzaklara. Yavaşça iç çekti. Yaptığı yanlış mıydı? Müdahale etmek ne derece doğruydu? Tam bu düşüncelerden sıyrılıp ağzına bir lokma alacakken, bir bileğinden sertçe yakaladı. Çekiştirdi onu büyük olan. Yine aynı karanlık sınıfa doğru. İçeri girdiklerinde kapıyı kilitledi ve ona yaklaştı. Elinin birini alıp kendi kalbinin üstüne koydu;

- Hissediyor musun? O artık çok rahat. Ben Yi Fan'ım. Wu Yi Fan. Şuanda itibaren Huang Zi Tao, sen benimsin. Bana mutlu olmayı öğret.

Küçük olanın gözünden bir damla yaş düştü...

TahrikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin