MULTIMEDYA= ANIL
Burnuma hastanenin keskin kokusu dolunca zorla da olsa gözlerimi aralayabildim.
Buğulu gördüklerim arasından Anıl'ı seçebilmiştim. Gözlerimi açtığımı görünce oturduğu koltukta dikleşip elimi tuttu. Rahatsız olsam kıpırdamadan durmayı başarabildim.
"İyi misin Ayla?" Neyden bahsediyordu bu ve ben neden buradayım?
"Evet? Neden hastanedeyiz biz?"
Şaşırdığını gizleyemeyerek "Bayıldın Ayla!" Dedi. Hadi ya hiç hatırlamıyorum.
"Ben bayıldığımda hatırlamam" Tebessüm ettim.
"Bir an hafıza kaybı yaşadın sandım. Açıklama yaparak konuşsana kızım!" Gülerek yavaşça fark ettirmemeye çalışarak elimi ellerinden çektim. Gözleri kısa bir süre için ellerime kaydı. Ardından oturduğu yerden kalkarak ellerini arka cebine koydu.
"Ben doktora haber vereyim." Rahatsızca gülümseyerek odadan çıktı. Nasıl fark etti ya! Ellerimden destem alarak doğrulup arkama yaslandım. Yandaki masadan bardağa su koyup elime aldım. Küçük yudumlarla suyu içerken doktor ve Anıl içeri girdi. Bardaktaki suyu bitirip tekrar masaya bıraktım.
"Ayla Meraklı?" Doktorun bana sorduğu soruya sadece kafamı salladım.
"Sanırım haplarını kullanmıyorsun?"
Başımı hafif öne eğerek kafamı sağa sola salladım.
"Bir dakika ya! Ne hapı?" Anıl'a kafamı kaldırmadan yan gözle baktım. O anlamda değil yani, yanlış anladınız.
Hâlâ ne işi vardı bunun burada?
"Sen daha gitmedin mi canım ya?" Dedim gözlerimi kısarak yapmacık gülümseme takındım.
"Ne ilacı?"
"Demir ilacı oldu mu? Kansızlık var."
"Kullanmıyorsun ama çok ciddi bir seviyeye yükselmiş artık bu hastalık. "
"Ama unutuyorum insanlık hâli yani!"
"Not felan al, ne bileyim alarm kur." Yine konuşmanın ortasına dalan ve annem gibi Anıl'a ters bir bakış attım. Acaba anneme haber vermişler miydi?
"Annemin haberi var mı?"
"Küçük bir şeydir diye telaşlandırmak istemedim ben." İki saattir buradasın Anıl! İlk defa düzgün bir laf ettin.
"Oh iyi. Kadın bıktı artık arkamı toplamaktan." Doktor kısık sesle gülerek dosyasına bir şeyler karaladı.
Küçük bir kağıt uzatıp yüzüme baktı.
"Daha etkili bir ilaç. Bunu da ihlal etme lütfen." Bir süre elindeki kağıda baktım. İçmeyecektim yani biliyordum. Almam için parmaklarının arasına tutuşturduğu kağıdı bir iki kez salladı. Nefesimi abartılı bir şekilde dışarı verip kağıdı isteksizce aldım. Doktor Anıl'a dönerek gülümsedi.
"Kız arkadaşınızın arkasını siz toplarsınız artık." Bana da başıyla selam verip odadan çıktı. Kapıyı kapatmadan hemen önce "Anıl sevgilim değil!" Diye bağırdım ama herhalde duymadı.
"Çıkabiliyor muyum?" Diyerek elimi serumun iğnesine attım.
"Dur çıkarma. Bende seninle doktorun yanındaydım kızım nereden bileyim?"
Ellimi kucağıma düşürüp derin bir nefes aldım.
"E git sor?"
"Tamam ben sorayım o zaman" diyerek odadan çıktı. Parmaklarımla ritim tutmaya başladım bir süre sonra.
Anıl içeriye dalıp ellerini dizine yasladı. Ben buna koş mu dedim?
"Ben sana koş mu dedim? Hayır, koştuysan da niye dönerken geri yürümedin?" Ellerini iki yana açarak dudağını bilmem der gibi büktü. Gülümsedim ama sonra hemen eski halime döndüm.
"Ee çıkabiliyor muyum Mr. Bolt?"
"Benim değil mi o?" Diyerek saçını arkaya yatırdı.
"Anıl!" Diye tısladım.
"Tamam ya. Serumun bitince çıkacaksın. Ben işlemlerini yaptım."
"Teşekkür ederim." Dedim biten serumun iğnesini çıkarıp ayağa kalkarken.
"Ne demek? Gözümün önünde bayıldın. Orada bıraksam.."
"Kafanı keserdim!" Diyerek ağzımın bir kenarıyla gülümsedim. Gülerek belimden hafif ittirerek lavaboya yöneltti.
"Üstünü değiştir, ben bekliyorum burada." Kafamı sallayarak yatağın üzerinden formamı aldım ve lavaboya girdim.
↓↓↓
Şuan gerçekten bu kavgayı yapmak istemiyordum.
"Anıl! Bak bir şeyim yok! Ben hep bayılırım. Gel girelim şu kafeye." Elinden tutarak yerinden kımıldatamadığım halde sürüklemeye başladım.
"Hep bayılırsın? Normal mi peki Ayla?"
Bilmem öyle mi? Değil herhalde.
"Lütfen," diyerek alt dudağımı sarkıttım. Gözlerimi bir iki kez kırparak bakış atmaya çalıştım ama yapamadığımı biliyorum yani.
"Yapma şöyle. Çok çirkin oldun. Gel gidelim bari." Dedi ve kendini saldı. Bende hala onu çekiştirdiğimden kendini salınca aniden arkaya popomun üzerine düştüm.
Kafamı kaldırmadan kirpiklerimin altından Anıl'a kötü olarak nitelendirdiğim bir bakış atarak yerde kalktım.
"Öküz. Öküz ya!" Söylenerek karşıya geçerken veya geçmeye çalışırken birden bir arabanın uzun bir korna sesini duymamla yerimde sıçradım. Arabaya dönerek belli belirsiz gülümsedim ve iki üç adım geri çıktım. Arabadaki adam bana ters bir bakış atarak gazı kökledi. Ben suçluyum şimdi ya! Evet.
Hala arkamda duran Anıl'a da ben ters bir bakış atarak büyük adımlarla karşıya geçtim. Anıl da yanıma gelerek kıkırdadı. Komik mi? Bence değil. Kapıyı iterek içeri girdim. Girer girmez burnuma patates kızartması ve hamburgerin kokusu doldu. Nasıl acıkmışım ya! Arkamı dönerek Anıl'a baktım. Bu bakışımın anlamı bana yemek al oluyordu. Ama tabi ki de Anıl bilmiyordu! Elini hafifçe belime koyarak cam kenarındaki yuvarlak iki kişilik masaya ittirdi. Kesin yemek ısmarlayacak! Kesin. Hafif gülerek sandalyeye oturdum. Cebinden telefonunu çıkararak masaya koydu ve pantolonunun diz kısmından hafif yukarı çekerek kendini sandalyeye bıraktı. Bir tane bize doğru yaklaşan garson görünce kalbim sıkıştı. Bakın görüyor musunuz yemeğin bana yaptığı etkiyi? Bu kadar çok seviyorum işte. "Bir hamburger iki tabak patates kızartması" diyerek peçetelikten bir peçete çıkardı. O patateslerin ikisi de benim mi?
"İçecek olarak?" Elindeki peçetenin kenarını kıvırıyordu.
"Ben diyet kola alayım," dedim sessizce. Formumu korumam gerek ama!
"Ben normal kola" dedi kafasını kısa bir süreliğine kaldırarak. Garson kafasını sallayarak yanımızdan uzaklaştı."Neden bizim şubeye geçtin?" diye sordum.
"Bilmem" diyerek omuzlarını silkti. "Belki senin gibi güzel bir kız olduğundandır?"
"Çok güldüm Anıl!" diyerek gözlerimi devirdim. Kısık sesle gülerek yerinde doğruldu.
Yaklaşık 5 dakika sonra garson siparişleri getirdi. Hamburger tabağını koymak için bir bana bir de Anıl'a baktı. Garsonun elinden alarak kendi önüme koydum. Patates tabaklarını da önümüze koyarak kolaları da bırakarak yanımızdan gitti.
"O patates sana mıydı ya?" dedim alt dudağımı sarkıtarak. Kaşlarını kaldırarak önümdekilere baktı.
"Onlar senin Ayla?" Omuzlarımı düşürerek ketçabı elime aldım. Üzerlerine iyice sıkarak hamburgeri elime aldım. Ben en son ne zaman yemek yedim? Sabah herhalde. Büyük bir ısırık alarak hamburgeri tekrar tabağa bıraktım. Zorla çiğneyerek yuttum. Ağzımın kenarında kalan ketçabı da yalayarak kafamı kaldırdım. Bu niye beni dikizliyor ya!
"N'oldu Anıl? Bir yerime bir şey mi bulaşmış?" diyerek kaşlarımı kaldırdım.
"Yoo. Yok bir şey." diyerek patateslerine döndü.
Omuz silkerek patateslerden de bir kaç tane attım ağzıma.
Yemeğim bitince arkama yaslanarak derin bir nefes verdim.
"Ben bir lavaboya gideyim" Kafasını sallayarak o da arkasına yaslandı. Yerimden kalkarak kasanın yanındaki lavaboya girdim. Elime sabun alarak yıkadım. Peçeteyle kurularken telefonum çalmaya başladı. Hızlıca elimi kurulayarak telefonu elime aldım.
Arayan; Annem.
Alt dudağımı dişleyerek telefonu cevapladım.
"Neredesin kız sen?"
![](https://img.wattpad.com/cover/45441811-288-k222318.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Fotoğraf
AventuraBana tanıdık gelen fotoğrafı daha yeni yeni hatırlayabilmiştim. Anıl'ın gözümün önünde tuttuğu fotoğrafı bir hışımla çekip kendi elime aldım. Sararmış ve yıpranmış fotoğraf annemin küçüklüğünden bir kare barındırıyordu. "Ne işi var bunun sende Anıl...