GECE

7 0 0
                                    

Son kez güldüğünüzü bilememek ne kadar ızdırap dolu bir acıdır bilir misiniz? İçinizdeki tüm yaşanmışlık duygularını siler atar. Yıllarca biriktirdiğiniz güzel düşleri, soyutladığınız eşsiz hayalleri belki de bir saniye de öğrendiğiniz, anlam veremediğiniz, gerçeği kavrayamadığınız olay sonrası beyninizden tamamen çıkarır atar. O gün, arabanın alev aldığını gördüğüm ilk andan itibaren artık ben düşüncelerimle, duygularımla bir hiçtim. Soğuktum, ne enteresandır ki içim alev alevken ben soğuktum. Küçük endişelerim vardı. Kazanmam gereken bir üniversite örneğin. O durumdayken tek düşündüğüm şey buydu belki. de. Sınavlarım, geçmem gereken vizeler... Vazolarım, kasım ayında pek satılmamıştı ve bu dert beni üzüyordu. Üzmeye devam ediyordu ki o ana kadar.. Alevi ciğerlerimin en derininde hissettiğimde, her şeyin ne kadar boşuna olduğunu fark ettim. Kendimi alıştırmaya çalışmadım mı? Elbette çalıştım. Ama artık onlar yok, Bir daha onları göremeyeceksin. Düşüncesine asla inanamadım. Her an çıkıp geleceklermiş gibi, ansızın odamda boş işlerimle, şikayet ettiğim sıkıcı günlerimle gözlerimi açacağımı düşündüm.. Ve yaşamımı sağlayan tek şey buydu Umut... Tüm gerçeği bildiğim halde bir gün karşıma geçeceklerini bekliyordum. Aileme, eski benliğime kavuşmamı. Sabah, diğer günlere göre daha iyi hissetmiştim çünkü yavaşta olsa alışıyordum. Keşke daha eğlenceli bir köşke gelseydim, bu köşk oldukça sıkıcı ve bunaltıcıydı. Nedenini bilmiyordum fakat evin küçük kızı odasından hiç çıkarılmıyordu ve kimsenin oraya girmesine izin yoktu. Bazen bahçeye çıkıyordu ve onun da abisinin olduğu zamanlarda olduğunu fark ettim. Zaten kasıntı, züppe sabahları kahvaltı bile yapmadan evden çıkıyordu. Ben de evdeki dadıyla, hizmetçilerle, aşçılarla yalnız kalıyordum. Köşk oldukça Köşk oldukça-hatta çok çok oldukça büyüktü, odaları yeni yeni keşfetmeye başlamıştım. Gündüzleri etrafın kalabalıkken bir şeyler uğraşıyorken bir nebzede olsa rahatlıyordum. Gece olduğunda, gökyüzü yüreğim gibi siyaha büründüğünde içimde lanet bir kasvet oluşuyordu. İşte şu anda da gecenin hüznüyle gözyaşlarımın yastığı ıslatışını izliyordum. Ağlamakalevin sönmesini sağlamıyordu ama azaltıyordu ateşini. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Uçurum... Yangın... Alevler... Büyük ayakkabılar... Sular... Geri dönülemeyecek anlar..... Sıçradığımda artık ağlamıyordum. Belime dek uzanan saçlarımı arkaya alıp yatakta doğruldum. Karşımdaki büyük beyaz dolabın içindeki en alt rafı , açmamı istemişlerdi. İçinden uzun, ince bir gecelik çıktı. Bembeyazdı ve bana ölümü hatırlatmıştı. Onunla kapıya kadar yürüdüğümde bir an ruh olduğumu sandım. Kapının tokmağını yavaşça çevirip parmak uçlarımla merdivenlere yöneldim.Basamaklardan inerken açık camdan gelen soğukla ürperdim ve geceliğim hafifçe uçuştu. Çok zorlanarak ezberlediğim mutfağı buldum ve kapıya yöneldim. Garip bir fısıltı ve küçük bir kahkaha duyduğumda yerimde durup şaşkınca dinledim. Sessiz ol, git gibi mırıltılar duyunca hızla ışığı açtım ve aniden Rüzgar ın yüzü ile karşılaştım. Buzdolabına doğru geri geri çekilirken korktuğumu belli etmemeye çalıştım. ''Burada ne yapıyorsun?''

''Sen ne yapıyorsun?'' Sakin görünmeye çalışıyordu ama değildi. ''Su.. Su içmeye geldim.'

' ''Bende.'' Buzdolabındaki büyük cam şişeye uzandım ve bardağı tezgaha koyup su doldurdum. Aynı şeyleri seri bir şekilde yapıp hızla içtiğim suya baktı. Kaçarak merdivenlerden çıktığımda ışığı kapatıp beklediğini hissettim. Belki de biraz hava almalıydım ha? Merdivenin tırabzanına tutunup biraz bekledim ve aşağı inmeye başladım. Büyük kapıyı açıp bahçeye çıkabilirdim. Gecenin serinliği yaralarıma iyi geliyordu. Altın sarısı şifonyerin önüne geldiğimde üstündeki kristal kıvrımlı süs eşyasına çarptım, telaşla arkama dönüp onu tutacaktım ki başka bir elin tutuğunu fark ettim. Kokusu tahrik ediciydi. Süsü tutarken gözlerini dikti ve kaşlarını kaldırdı.Şimdi ne diyecektim? Meraktan hiç uzak duramıyordum işte, istediğim tek şey yatağın içine gömülmekti. Ama karşımda hesap vermem gerektiğini ima edercesine bakan bir adam vardı.Saçları dağılmıştı ve o da anlayamadığım şeyler çeviriyordu. ''B- ben'' ''Şştt'' dedi parmağını dudağına koyarken. Setçe yutkundum ve gecenin bu huzursuz hissiyetini,o hafif meltemi görmezden gelerek karşımdaki boş gözlere baktım. Şu anda neden buradaydım? Kaşlarını çatıp anlamsızca bana baktı. Elini kaldırdı ve geceliğimi süzerek kalbimin üstüne getirdi. ''Neden bu kadar hızlı atıyor?'' Geri çekilirken hafifçe sendeledim ve önüme bakmaya çalıştım. Hızlıca yukarı kaçabilirdim ama kitlenmiş gibiydim. Dudağını kıvırıp umursamaz bir bakış atıp başını çevirdi. Odaya çıktığımda kapıyı kapatıp derin bir nefes aldım. En iyisi odadan hiç çıkmamak ve kimseyle ilgilenmemekti. Yoksa evin zengin oğluna rezil oluyordum ki bu benim için çok kötüydü. Aslında geceleri o kadar da kibirli değildi ha? Hiç değilse ukalaca hareketler yapmamıştı. Perdeyi çekip aşağı baktım.Yarın sabah bahçeye tekrar çıkmam gerekiyordu, yıldızlar gökyüzünü parlatırken garajdaki arabaları inceledim. Mavi olan, beyazdan daha iyiydi. Hareket eden gölgeleri fark ettiğimde biraz daha sağa kayıp boyumu yükselttim. Bukleleri birbirine karışmış, telaşlı bir kız elindeki büyük topuklu ayakkabılarıyla koşuyordu. Duvarın önünde durdu ve pencereden yukarı bakmaya başladı. Yukarıdan atılan eşyalarını tuttu ve koşmaya devam etti. Üstü dağınıktı ve telaşla etrafa bakıyordu. O pencere koridorun en solundaki oda olmalıydı ve o oda Rüzgarındı. Ve en garibi de bu kadar rahat görünmesiydi. Benim aksime...

BBFb

UÇURUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin