2009 senesinin bir pazartesi günüydü. Senenin 2009 olduğunu biliyordum ve günün pazartesi olduğunu. Ama ay, ayın kaçıncı günü bilmiyordum. Saat ve tarih bilincim yoktu. 2009 senesindeydik, biliyordum. Çünkü üniversite sonuçları bu sene açıklanacaktı. Ve bugün açıklanmıştı. Gün pazartesiydi. Bundan emindim. Tüm terslikler beni bu iğrenç günde buluyordu çünkü. Cenazede sorduğum adam da bugünün pazartesi olduğunu doğrulamıştı, hiç şaşırmamıştım doğrusu. Annem pazartesi günü öldü. Onun eksikliğini en çok hissettiğim gün bir pazartesi günüydü, bunlar beni derinden etkileyen olaylardı. Daha küçük tersliklerlede karşılaşıyordum bu günde. Her pazartesi illa bir sorun çıkar ve benim tüm haftamı sinirle geçirmeme sebep olurdu. Aslında pazartesi benim için hem güzeldi hemde berbat. Ilk doğduğum gün annem ölmüştü. Berbat bi gündü. Ama ben olmuştum. Bu güzeldi. Annemin yokluğunu hissettiğim ilk okul günüm berbattı. Ama ben okula başlamıştım yani büyümüştüm. Bu güzeldi. Bugün pazartesi. Babaannem öldü. Bu yaşıma kadar bana bakan annem gibi davranan kadın ölmüştü. Berbattı. Üniversite sonuçlarım da bugün açıklanmıştı. Ve ben lise yıllarımda hep hayalini kurduğum İstanbul Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nü tutturmuştum. Bu çok güzeldi. Ben hayatıma başlarken beni doğuran kadını öldürmüştüm. Ailemin en mutlu günü olması gerekirken en kötü günleri olmuştu doğum günüm. Şimdide öyleydi. İstediğim bölümü tutturmama en cok sevinecek kadın ölmüştü. Ben bugün sevinmeliydim. Doyasıya gülüp sevinmeliydim. Her sevincim buruk bir sevinçti. Her güzel şey ardından bir kötülük getiriyordu. Babaannem yaşlıydı. Ve hastaydı. Ağır hasta hemde. Ölümünü bekliyorduk. Kendiside farkındaydı. Ama inanmak istemiyordum ben. Onuda kaybetmek, tekrar annesiz kalmak istemiyordum. Özellikle böyle güzel bir günde onun yokluğu canımı çok yakıyordu. Puanım yüksekti. Hukuk da tutuyordu. İstediğim bölüm de. Babam tercihleri yapacağım son saniyeye kadar hukuk yazmamı söyleyip durdu. Istemiyordum hukuk okumak. Beni anlayan tek insan babaannemdi. Önce mesleğini sevmen lazım hangisini istersen onu yaz sen kimseyi dinleme derdi hep. Bir o destek çıkardı. Bir o göremedi hayalimi gerçekleştirdiğimi.
Hava bunaltıcı sıcaktı. Cenaze ya bu. Herkes bu sıcakta siyahlara bürünmüştü. Kadınlar siyah kıyafetleri ve siyah baş örtüleriyle, erkekler ise siyah takımları ve siyah güneş gözlükleriyle katılmışlardı cenazeye. Babama baktım. Sessizce bakıyordu mezara doğru. İlk defa görmüştüm ağladığını. Sessizce süzülüyordu gözlerinden yaşlar.
Küçüktüm, bisikletimden düşmüş dizimi kanatmıştım. Ağlaya ağlaya eve gelmiştim. Babama hıçkırıklarımın arasından nasıl düştüğümü anlatıyordum. Eliyle sildi gözyaşlarımı. "Gel şimdi yaralarını temizleyip yarabandı yapıştıralım, bir daha da ağladığını duymiyim. Erkek adam ağlamaz" demişti. Dediğini yapmıştım. Sonra babaannemin yanına gitmiştim. Babam hiç ağlamadı mı ? Diye sordum. Ağlamıştı küçükken, deden ona birşeyler söyledi o gün birdaha görmedim ağladığını, senin doğduğun gün ağladı birde sessizce ama benden başkası görmedi ağladığını demişti.
Babam yine ağlıyordu. Sadece ben görüyordum belki de ağladığını. Cenaze bitmişti. Babamın yanına gittim. "Ağladığını gördüm, erkek adam ağlar mı" diye sordum. Ağlar oğlum canı çok yanıyorsa ağlar, dedi.O gece hep ağladım. Sabaha kadar ağladım. Canım çok yanıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pazartesi Kelebeği
Mystery / ThrillerPazartesi günleri başına hep terslikler gelen, pazartesi günü doğmuş ve doğduğu gün annesi ölen bir adam. Üniversite yıllarına kadar pazartesi günleri başına hep olumsuzluklar geliyor, ta ki psikolog olupta hastasına aşık olana kadar. Yeni bir haft...