İlk Sabah

30 1 2
                                    

Henüz yeni yeni sabah oluyordu sanırsam. Herhangi bir aletimiz olmadığı için saate bakamıyordum fakat saat 5 civarı olmalıydı. Işıkta uyuyamazdım biraz çıkıp etrafı keşfetmeyi düşündüm. Bu psikolojik olarak da iyi fikirdi çünkü içime kapanık birisi değildim ve günlük hayatta öyle insanlara soğuktum. Kıyafetlerimi giydim ve çıktım. Birçok kişi benden önce çıkmış hatta arkadaşlık kuranlar bile olmuştu ancak ben yapım gereği kimseye güvenmediğim için konuşmazdım ve ağaçların arasına doğru yürümeye başladım. Burası çok güzel bir yerdi aslında ve herkesin gözünün önünde olmasına rağmen keşfedilememiş bir yer gibiydi. İstanbul'da oturanlar iyi bilir. Çavuşbaşı gibi yeşilliklerle doğayla iç içe bir yerdi burası ve kendine çeken bir yapısı vardı. Yavaştan yürümeye başladım ve tetikteydim. Heran diğerlerinden birisi aklını yitirip saldırabilir diye kendimi korumaya almıştım. Biraz yürüyüp oturduktan sonra içimden bir ses geri dönmem gerektiğini söyledi. İçimde ürperti oluşmasının etkisiyle hızlıca geri döndüm. Aslında aklımda Kara'nın gece yarım kalan anlatımını dinleme merakı vardı. Geldiğimde bahçede beni bekliyordu. Hemen yanına gittim ve dün geceden yarım kalma bir sohbetimiz olduğunu söyledim. Daha cümlemi tamamlayamamıştım ki odaya geçmemi ve geleceğini söyledi. Odaya geçtim şimdi ve etrafıma bakındım. Karnım doymuş üşümem geçmişti. Odanın içerisini dün geceden farklı buldum bir sürü araştırma ve kağıt parçaları vardı. Bir dosya gözüme çarptı. Üstünde Kibar yazıyordu. Kimdi bu ? Gene kafam karışmaya başlamıştı. Merakımı gene yenemedim ve dosyanın içini açtım. Aman aman ! Dosyanın ilk sayfasında benim resmim var. Bu olabilir miydi ?! Neydi bu şimdi. Kibar da ne demekti ? Asıl canımı sıkan o kadar isim varken bana neden Kibar lakabı layık görülmüştü. Tüm bunları düşünürken kapı açıldı ve ben hemen dönüp oturdum. Kibar diye seslendi Kara. Dönüp şaşkın şaşkın baktım. Artık kendi dosyana baktın adını biliyorsun bu senin gerçek kimliğin, kendi gerçeğine alışmalısın dedi ve gülümsedi. Somurtmalı mıyım yoksa gülümsemeli miyim bilemedim o an. Oturduğum yerden dün gece yaptığı konuşmaya devam etmesini istedim. Acelem olup olmadığını daha vaktimizin olduğunu söyledi. Düşünün bi, kendi bildiğiniz siz aslında siz değilsiniz. Kim yeniden kendini merak etmezdi ki. Bu adam çıldırmış olmalıydı acaba bizi öldürür müydü. Neden aptal gibi gelen telefona sazan gibi atlamış ne olduğunu sormadan gelmiştim ki. Artık anlatmanı istiyorum yoksa kendime zarar veririm bütün projeniz çöpe gider diye korkutma amaçlı tepki verdim. Buna benim inanıp innmadığımı sorup tekrar gülünce bende kahkaha atarak güldüm artık ne olursa olsun ne yapayım yani. Bu işin zevkini alacaktım. Sonra karşıma oturup anlatmaya başladı. Seni yıllarca izledik. Sana normal insana verilmemesi gereken adrenalini verdik ve seni bir atla aynı özelliklere sahip etmek istedik. Dalağını hislerinden kaldırarak yorgunluk hissini yokettik. Adrenalin iğnelerini tüm profesörlerimizin çalışmaları sonucu sen doğar doğmaz sana verdik. Senin için en büyük kazancımız kendi doğallığın oldu. Espri yaşantın insanları umursamazlığın bulunduğun ortamı eğlendirmen derken insanlar seni hep farklı gördü. Bu aslında iyi bir durumdu çünkü kimse sana karışmadı ve zor zamanlarında hep sana geldiler. Sen sana verilen her ilaca olumlu tepki verdin dedi. Merakla dinliyordum çünkü karşımdakini içimden geçen ve sadece vicdanımın söylediklerini biliyordu. Şaşırmamak elde değildi. Peki ya Kibar ? Onun benle alakası ? dedim ve bana yaptıklarımı düşünmemi söyledi. İyi de ben neşer yapmıştım bilmiyorum ki buraya geldiğimden beri farklı hisler içerisindeyim kafam tam çalışmıyor. Sen dedi ve devam etti. Sen dışarıya sevecen ve sakin gözüktüğün için kimse senden şüphelenmedi ve evden ayrı kaldığın 2007 yılında henüz 12 yaşında dünyanın en kindar en asi çocuklarından birisiydin dedi. Evet öyleydi okumak için 7. sınıfta evden ayrılmıştım. Babamın yaşadıkları yüzünden ilkokulu 4 farklı yerde okumuştum ancak pes etmemiştim. Sinirliydim genelde kendimden çıkartırdım. Buna bileklerimi aynı yerden iki kere kesmem ama ölmemem de dahildi. Yaşadıklarının hepsini hatırlayamazsın sen hiç çocuk olamadın ama şimdi minik yaşında koca bir çınar gibi ayakta durman bizim için önemliydi. Şimdi 20 yaşındasın ve en önemlisi tam istediğimiz gibisin. Son bir kaç projemiz daha var istersen üstünde deneyeceğiz istersen gitmekte özgürsün dedi. Buranın geri dönüşü olamazdı ki. Buranın heyecanına kapılmış sevmeye başlamıştım. Bana bu kadar özel bu kadar içten yalnızca annem davranmıştı. Devam et Kara Reis dedim. Seni bir ajan olarak eğiteceğiz ama öyle dağda ormanda değil. Şehir içinde eğitileceksin ve hayatının sonuna kadar bu devlete hizmet edeceksin. Kabul ediyor musun diye sordu. O an hiç çekinmeden Ağzına tekme atarım senin, bu vatan için hizmet edeceğimi söylüyorsun hem de kabul eder misin diyorsun. Çok ayıp ediyorsun dediğim de bana umut dolu bakışları hoşuma gitmişti. Peki ya şimdi ne yapacaktım. Hâlâ tam olarak kim olduğum ve bana ne deneyi yapılacağı da söylenmemişti.
Aynı anda içeriye iki doktor girdi kıyafetlerinden anladım. Biraz yaşlı oldukları için profosör olmalıydılar. Bana iğne yapacaklarını söylediler. Bu iğne senin canını yakacak ama cesaret taklit edilemez ve ondan sende fazlasıyla var. Sana adrenalin iğnesi yapmakta fayda gördük. Böylece iyice kendine güvenin gelecek, hazır ol. Bambaşka biri olarak uyanacaksın dediler. Yahu bi bırakmadılar ki kendime geleyim kim olduğumu öğrenemedim ve birkaç saat içinde kime hizmet ettiğimi bilmeden dünyanın en tehlikeli adamı olacaktım. Bir uyuşma hissediyorum olamaz gene gidiciyim ..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 12, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tengrinin Kılıcı Türkün TürküsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin