Yavaş yavaş beliren bulanıklık. Siyahın içinde düşmekten bıkmayan ben sonunda düşmüştüm bir yere... Nerede olduğumu anlamaya çalışırken istemsizce başımı tutan elimin kurumuş kanlar içinde olduğunu fark ettim. Çığlık atmak isterken ağzımı kapattığımda ortaya boğuk bir ses çıktı. Yeni doğmuş gibiydim ama bir yandan da fazlasıyla ölü gibi duruyordum. Düşünmeye çalıştığımda aklımda beliren tek şey adımdı. "Loya" Adım dışında hatırlayabildiğim hiç bir şey yoktu. Neden? Neden hiçbir şey hatırlayamıyordum? Gözlerimi kapatıp hatırlamaya çalıştım. Olmuyordu hatırladığım tek şey siyahtı. Kaç yaşındaydım? Neredeydim? Buraya nasıl gelmiştim? Ve en önemlisi ben kimdim? Becerebildiğim kadar bacaklarımın üstünde doğrulmaya çalıştım. Koyu yeşile boyanmış,penceresiz bir odaydı ve içi bomboştu. Sadece ben vardım koskocaman odada ve en önemlisi benimde içim boştu. Hatırlayabildiğim tek bir anı tek bir insan bile yoktu. Ayaklarımın üstünde doğrulmaya çalıştığımda beceremedim. Bacaklarımda morluklar vardı ve ayaklarım su toplamıştı. Çok tuhaftı her şey,bir şeyler biliyordum ama tam aksine bilmiyordum aslında. Ayaklarım üzerinde tekrar doğrulmayı denedim ama yine yığılıp kaldım. Yapamamaktan nefret ediyordum sanırım... Birdenbire kendimi ağlarken buldum. Hıçkırıklarım bu bomboş odada yankılanırken açılan kapı sesiyle elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. Elimle hareket ettiremediğim bacaklarımı kendime doğru çektim ve sanki duvarın içinden geçebilecekmiş gibi duvara yapıştım. İçeri giren şahıs ağzında sigarası ve mavi gözleriyle beni süzdü. Şahıs kapıyı gıcırdatarak yavaşça kapattığında ,korktum. Kalın sesiyle "Nasıl oldun?" diye sordu. Korkulu gözlerle ona bakıyordum. Ağzımı açıp tek bir harf bile çıkarabilecek gücüm yoktu galiba. Bacaklarımı yavaşça tekrar kendime çektim. Bitmeyip sürekli üreyen sorularımla kendime işkence çektirmeye devam ettim. Kafamdaki sorular kafamda dönerken odanın içinde yavaşça yürüyen ve bir şeyler düşünüyormuş gibi duran şahısa baktım. Gözlerimle onu incelerken üzerinde bir çok dövme olduğunu fark ettim üzerine giymediği tişörtü cebine sıkıştırmıştı. Eliyle saçlarını düzeltip mavi gözlerini bana çevirdiğinde başka taraflara bakıyor gibi yaptım. Bakışlarını üzerimden çektiğini düşündüğümde ellerimle yüzümü kapattım. Yanaklarımdan akan o sıcacık gözyaşları belkide buz tutmuş ruhumu ısıtan tek şeydi. Mavi gözlü çocuk odada birkaç tur daha attıktan sonra kapıyı sertçe kapatıp gitti. Bu odada yine tek başıma kaldığımda sorularım beni boğmaya başlamıştı. Belki de o şahısa sorabilirdim. Belki de o her şeyi biliyordur. Nefes aldıkça kafamda artan sorularla bu şekilde yaşamaya devam edemezdim galiba. Belkide ölmüştüm. Peki o zaman burada neyin nesiydi? Kapı tekrardan gıcırdayarak açıldığında cebinde olan koyu yeşil tişörtü üstüne giydiğini gördüm. Elinde bir bardak su ile içeri girdiğinde çok susamış olduğumu fark etmiştim. Belkide benim çok berbat bir hayatım vardı bende kendimi öldürmeye çalıştım ve sonra filmlerde olduğu gibi bu şahıs beni kurtardı ve iyileştirdi. Neler diyorum ben böyle? Elindeki suyu sertçe bana uzattı ve o kalın sesiyle " İç!" dedi. Titreyen elimle bardağı almaya çalıştım ama o bardağı bırakmıyordu ki. "Yardımcı olmama izin ver." dedi. Sesi o kadar kalındı ki kibar olsa bile kaba davranıyor zannederdim. Bardaktan yavaşça suyu içerken kendimi daha iyi hissetmeye başlamıştım. Suyu yavaş yavaş içip bitirdiğimde bardağı sertçe kenara koydu. Ben neye sinirlendiğini anlamaya çalışırken kollarını bacaklarımın altından geçirip beni ayağa dikti. Ayağımın ve bacaklarımın acısıyla ben inlerken; kolumu omzuna attı ve "Yürü!" dedi. Ama ben bacağımı kıpırdatamıyordum bile. Bana sürekli emir verip duruyordu bu şahısta... Ben sinirlerimi aldırmadım sonuçta benimde bir sinir yapım var. 'Sonuçta çocuk sana yardım ediyor.' Ha sonunda hayatımdan eksik diğer şeyde geldi hatırlayamadığım 'İç sesim' özlemişim. Benim yürüyemeyeceğimi anladığında hızla çekildi. İlk başlarda yürüyemesem de az çok ayakta durmayı başarmıştım. Odanın bir köşesine oturup bana bakmaya başladı. Yamuk yumuk adımlarla yürümeyi yeni öğreniyor gibiydim. Bana baktıkça yüzünde beliren tebessümle bende gülüyordum. Evet düşünmem gereken şeyler vardı ve hiçbir şey olmamış gibi burada bunlarla oyalanıyordum. Yamuk yumuk yürüyüşlerimle yanına gittim ve aynı onun gibi oturdum. Ben ona bakarken o tişörtü gibi koyu yeşil olan duvarlara bakıyordu. Tüm cesaretimi topladıktan sonra çok fazla çıkmayan sesimle sordum " Ben kimim?". Hayatımda duyduğum en saçma soruydu aslında ben bile bilmiyorsam kim olduğumu,benim hatırlayamadım bu şahıs nereden bilebilirdi ki benim kim olduğumu. Uzun süre sessiz kalması üzerine beni duymadığını düşündüm. Tam ağzımı açtım bir daha soracaktım ki yüzünü bana çevirip mavi gözlerini kıstı ve benim bildiğimin aksine bir isim söyledi."Ayza!"
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~HAYATIM YALAN ~
ChickLitBu aralar kötüyüm. Hayatla kavgalıyım.Umutla aram açık. Hayallerimi unuttum ya da unuttuğumu sanıyorum.Gözlerim açık görünüyor ama aslında her şeye kapalı. İstediğim şeyleri yapamamak söyleyeceklerimi yutmak içimi yakıyor. Düşüncelerimle duygularımı...