Sorun şu ki; tek tük arkadaşlarım olmasına rağmen hiç birine güvenemiyorum. Onların beni kullandığını bile bile yalnız kalmaktan korkup, onlarla hala arkadaşlık ediyorum.
Okulun son haftasıydı. Bu yüzden hep okuldan kaçıyoruz. Aslında ben kaçmazdım ama onların beni korkak olarak adlandırmasını istemiyorum.
En yakın arkadaşım olarak adlandırdığım kişinin ısrarıyla lunaparka (!) gidiyoruz.~~~
Eğlence yerlerini sevmiyorum. Kalabalık yerlerde sıkılır, bunalırım. Bir kaç şeye binmiştik. Arkadaşlarım eğlenip gülerken, benim gülesim bile gelmiyordu. Sonra Discovery diye bir şeye bindik. Oturdum, kemerimi bağladılar. Arkadaşlarım kendi aralarında konuşurken, kendimi yalnız hissediyordum. Yanıma baktığımda çocuğun selfie çektiğini, ama beni de aldığını gördüm. "Hey! Hey! Ne yapıyorsun?" Gülerek telefonu indirdi. Tam tekrar konuşacakken alet hareket etmeye başladı.
Başta gayet normal gelsede sonradan hızlanmıştı. Yüz üstü giderken, hiç bir sıkıntı yokken sırtüstü gökyüzüne bakarak inince korkuyordum, sanki canım alınıyormuş gibi. Yanımda ki çocuğun elini sımsıkı tuttum. Gözlerimi dahi açamıyordum resmen. Sonunda bitince gözlerimi açtım. Çocuk bana gülümsedi. Onu görünce öyle garip oldum ki.. Sanki başka kimse bu kadar güzel gülemezdi. Garip olansa o çocuğun yabancı birisi olmasıydı.
~~~
Eve geldiğimde mutfakta yabancı bir çocuk vardı. Arkadan tanıdık geliyordu fakat bir türlü kim olduğunu anlayamadım. Yüzüne karşı baktığımda bugün lunaparkta korkudan elinu tuttuğum çocuk olduğunu anladım. Ben ona şaşkın şaşkın bakarken o ise muzipçe gülümsüyordu. Tam ağzımı açacakken;
"Kızım, tanıştınız mı?"
"Hayır ama sanırım misafir. Değil mi?"
"Hayır kızım o artık bizimle yaşayacak bir süre. Öğrenci değişim programıyla Türk kültürünü tanımak için geldi." Bu iş pek hoşuma gitmemişti. Çünkü daha önce evimde hiç bir yabancı kalmamıştı. Çocuğa yaklaşarak;
"Adın ne senin?" Tekrar gülerek -bu çocuk hep mi gülüyor ya-
"Ben Nicolas. Sen?" Bu çocuk yabancı değil miydi, yahu?
"Bende Beste." Yine gülümsedi. Bu çocuk hep böyle gülümser miydi? Çok tatlı oluyo ya. Ya ne diyorum ben. Annem odasına çıkmıştı. Yanına gidip;
"Anne ya, bu çocuk yabancı değil miydi?"
"Annesi Türk kızım. Babası Amerikan. Böyle olması doğal. İyi anlaşmaya çalışın. Uzun süre bizimle."
"İyi anlaşacağa benziyoruz annecim." Diyip ona en tatlı gülümsememi gönderdim. Ve odadan çıktım. Sonuçta 'yabancı' misafirmizi yalnız bırakmamak gerekiyor. Ha bide yakışıklı misafirimizii.~~~
Akşam yemeğine indiğimde, Nicolas benim yerime oturmuştu. Sorun etmedim. Misafirdir sonuçta. Gidip hemen yanına oturdum. Zaten masada dört kişilik yer vardı. Yemekte babam Nicolas' a soru sormaya başladı.
"Nicolas, kaç yaşındasın evladım?" Baba senin evladın benim!
"18." Neyse aramızda bir yaş var. Evlenebiliriz!
"Güzel evladım güzel." Direk ortaya ben atladım.
"Sevgilin var mıydı?" Yine muzipçe gülümsedi. Bu çocuğa biri gülümsemeyi yasaklasın.
"Hayır Besta." Salak. Beste Beste!
"Ahaha. Adım Beste!" Cevap vermedi. Ama hala gülümsüyordu. Utanmasam beni sevdiğini sanacağım.Akşam yemeğinden sonra bahçeye çıkıp salıncakta sallanmaya başladım. Tam uykuya dalacaktım ki, yanıma bir ağırlık çöktü. Tahmin etmek zor değildi.
"Peki senin sevgilin var mı Beste?" Güldüm. Benim olabilir miydi?
"Hayır. Pek şansım yok bu konuda." Dudaklarını büzdü. Hayır o hep gülümsemeliydi. Gülümsedim, gülümsedi. Bu sefer tatlı duruyordu. Mıncıklayasım gelmişti.Sabah boynum tutulmuş bir şekilde, kafamı Nicolas'ın omzunda buldum. Hava esiyordu, ve dudakları morarmıştı. Buralara alışık olmadığı belliydi. Ama bu tatlılığından bir şey kaybettirmemişti.
Ah yabancı, seninle daha neler yaşayacağız..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
Teen FictionDışlanmak nasıl bir şey bilir misiniz? Kimse tarafından sevilmemek. Kimse tarafından düşünülmemek. Kimsenin sizi umursamaması.