18. Bölüm: Bunlar Güzel Günlerimiz

64 10 12
                                    

Volkan'ın zilini çalıp açmasını beklemeye başladım. Volkan'ın neden ailesi ile yaşamadığını bilmiyorum. Babası okulun müdürü ama aynı zamanda holdingleri de var. Erdem Holding. Bildiğim kadarıyla Holding işleri ile annesi ilgileniyor.

"Sonunda geldin kaç saattir bekliyorum."

Elimde ki çantayı ona uzattım.

"Hiç sorma ya yolda kaza olmuş anca gelebildim o yüzden."

Birlikte içeriye geçtik. İki oda bir salondan oluşan bir apartman dairesiydi. Aslında buraya daha önce de geldiğimden salonun yerini filan biliyordum.

"Sen salona geç. Ben valizini odana bırakıp geliyorum."

Krem renginde ki salona geçip siyah L koltuğa oturdum. Volkan üstünde V yaka beyaz tişörtü, altında siyah shortu ile gerçekten çok cool duruyordu.

"Anlat bakalım hangi rüzgar attı seni?"

Elim ile oturması için işaret ettim. L koltuğun birleşme yerine oturup ayaklarını benim oturmadığım tarafa uzattı. Bende kafamı onun kucağına koyup ayaklarımı uzattım.

"Ben anlatıcam ama bir şartım var."

Tek kaşını kaldırıp gözlerini bana dikti.

"Dinliyorum."

Sonunda aradığım bazı soruların cevabını alabilicektim.

"Bana Yağız ile aranızda ne olduğunu anlatıcaksın."

Başını tamam anlamında salladı.

"O zaman seni dinliyorum."

Bunu hiç beklemiyordu. İlk benim anlatacağımı düşünmüştü ama ben bunu yemezdim.

"İlk ben mi anlatıcam. Peki sen nasıl istersen."

Ağzım açık bir şekilde ona bakıyordum. Hiç itiraz etmeyecek miydi? Neden ilk ben demicek miydi?

"Yaz tatilin de Gökçelerin Çeşme'de ki oteline gitmiştik. Her şey çok güzel gidiyordu. Gökçe ile çok iyi anlaşıyorduk. Yağız sürekli bizim evlenmemiz gerektiğini söyleyip duruyordu."

Yağız? Onun yanında kız yok muydu? Çok merak ediyordum. Ama sorup yanlış anlaşılmak istenmiyordum. Yani zaten yanlış anlaşılcak bir şey yoktu. Sadece basit bir merak.

"Yine güzel bir akşam geçirmiştik. Sahilde Yağız bize gitar çalıp şarkı söylemiş bizde dans edip eğlenmiştik."

Her şey güzel gidiyormuş işte. Ne oldu size böyle?

"Lavobaya gitmek için ayrıldım. Beş dakika sadece beş dakika ayrılmıştım. Geri döndüğüm de ikisi de çok garip davranıyordu. Birbirlerinin gözlerinin içine nakamıyorlardı. Konuşmuyorlardı."

Beş dakika mı? O beş dakika da ne olduysa en iyi arkadaşları dağıtmıştı.

"O sırada kafam güzel olduğu için pek konunun üstüne gidememiştim. Ertesi sabah Gökçe duş alırken biri kapıyı çalıp kapının ardından bir zarf gönderdi."

Bu iş git gide farklı bir hal almaya başlamıştı. Kucağında yatmayı bırakıp doğruldum. Bağdaş kurup onla direk göz teması kurdum.

"Zarfı açtığımda içinden fotoğraflar çıktı. Yağız ile Gökçe'nin dudak dudağa öpüştüğü fotoğraflar."

Boş gözler ile ona bakıyordum. Bu çok saçmaydı. Yani Yağız kardeşi dediği adama neden böyle bir şey yapsın. Hadi Yağız yapmaya çalışmış olsa bile Gökçe böyle bir şey hayatta izin vermez.

Aşk YalnızlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin