2. Rose

57 5 0
                                    

Ben, Rose. 16 yaşında esmer bir amerikanım. Kıvırcık uzun saçlarım, yeşil gözlerim var.
Bana bira getirmemi emreden babam olacak adama bakıp tanrının daha acımasız olamayacağını düşündüm.
Annemi olabileceğinin en acılı yoluyla benden almıştı.
Gözlerimin önünde ölmüştü. O inlerken ben sadece etrafa benim bile anladığım harf kombinasyonlarıyla dolu çığlıklar atıyor ama ona yardımcı olamıyordum.
Kollarımda öldü, kanı elime bulaştı, saçlarıma kokusuna sindi.
Ruhuma rengini kazıdı.
Delirmeyi bile başaramadım.
Geri kalan hayatımsa boktan ibaretti. Her gece aynı rüyayı tekrar tekrar yaşadım. Çığlıklarımla uyandım. Her gece aynı acıyı tekrar tattım.
Içki içmekten başka bir şey bilmeyen leş bir adamla kalmak zorundaydım.Büyükannem büyükbabam yoktu. Ya da herhangi bir akrabam. Evden kaçmak için çok tecrübesiz ve korkaktım. Tek yapabildiğim şu adamın tacizine maruz kalmamak için olabildiğince ortalıkta dolaşmamak ve o istediğinde ona bira götürmekti.
Tekrar bana seslendi. Dolapta bira kalmadığını söylediğimde "Ne demek bira yok?" diye anırdı. Altını çiziyorum, anırdı. Çünkü bir insan çıkamayacak kadar iğrenç bir sesle söyledi bu cümleyi. Haberim yok, der gibi omuz silktim. O iğrenç şeyi içecek değildim ya.
"Daha dün bi kasa almadın mı? Nereye gitti tüm bira?"
Tekrar omuz silktim. Cevap vermeye değer bile bulmuyordum onu.
"Dilin yok mu senin kaltak?"
bana doğru yürüdü. Sanırım beklenen son gelmişti.
..

5 dakikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin