Bölüm 6 :

16 1 0
                                    

Önceki Bölümden

-Sen... Sen... Beni mi takip ettin?..

Polisler bile sanki bu anı bozmak istemez gibi öylece duruyordu. Aklıma hastanede düşündüğüm şeyler geldi...

"Tabii yaaa... Orada olabilirdi. Doğruluk payından emin olamıyorum. Ama doğruysa tüm şüphelerim silinecek. Dedemin o olduğu kesin olacak."

Doğruydu, süphelerim silinmişti. Dedem Selim'di... Çok iyi tanıdığınız birinin bir anda hiç tanımadığınız birine dönüşmesi sözünü bilir misiniz? İşte şuan o sözü dibine kadar yaşıyorum...

Arel'in Ağzından

-Dedenle hiç konuşabildin mi?

-Ablam izin vermiyor. " Zaten annemlere tek laf etmedim. Bir öğrenseler varya... Sana iyilik yaptım. Dahasını isteme. Bir süre uzak dur ondan. Zaten senin yüzünden adam ne hallere geldi." diyor...

En son yaşananlardan sonra ilk kez okulda konuşuyorduk.

-Ama Bora, konuşmamız gerek... Bu konu da tek bilgisi olan o!

-Emin miyiz?..

-Daha nasıl emin olacağız?! Bir kere Eylül 1972 de genç kızsa dedenle yaşıttır. Ayrıca kasada Eylül Server yazılı bir resim bulduk. Sen Eylül'den bahsedince fenalık geçirdi. Notlardan haberi var. Bize notları takip etmemizi söyledi. Eylül Server yazılı resimdeki ile aynı kadının resmine bakarken gördük. Ayrıca resimde kadının boynunda günlükte söz edilen kolye vardı. Sen daha dün eminim diyordun. Niye şimdi geri adım attın?!

-Arel... Tekin olmayan bir işler dönüyor gibi... Bir yanım onun bu işlerin içinde olmamasını diliyor, bir yandan da onun bir şeyler bilmesini istiyorum. Çünkü merak ediyorum. Ama... Bilmiyorum yine de Arel... Hangisinin olmasının daha iyi olacağını bilmiyorum... O yüzden ne olacaksa olsun...

-Bora, bir karar ver! Konuşacak mıyız konuşmayacak mıyız?

-Henüz değil. En azından şu olaylar bir durulsun. Eninde sonunda konuşacağız zaten.

-Madem dedenden şimdilik bir hayır yok... O zaman biz de yanıtları başka yerde ararız. Biz bu kutuyu nereden aldık? Yani Eylül bize bu kutuyu nerede teslim etti?

-Semiramis Kitabevi... Ama bir dakika! Günlükte Semiramis Hanım diye biri geçiyordu!

-İşte tam da bu yüzden çıkışta Semiramis Kitabevi'ne gideceğiz!

-Başımıza bela almayalım?

-Bora farkındaysan bahsi geçen kişi senin kayıp babaannen! Öylesine biri için değil bu yaptıklarımız! Belli ve önemli biri için!

-Peki... Gitmekten başka çare yok...

***

-Bir dakika Arel... Ben şu annemlerin gönderdiği paketi alayım. Gittikleri yerden bana bir şeyler almışlar. Postaneye uğrayıp geliyorum. Sen git.

Bu sözler üzerine tek başıma yürümeye başladım. Ama kalakaldım. Semiramis Kitabevi tam karşımdaydı. Ne kadar zaman öylece durdum bilmiyorum. Bora gelene kadar herhalde...

-Ne oldu? Geç mi kalmışız?

-Çook geç kalmışız...

Camları gazetelerle kaplıydı ve çevrede "Semiramis Kitabevi" yazısını söküp yerine "Müthiş İnşaat" tabelasını koyan adamlar vardı. Duvarda ise kocaman "Kapattık" yazıyordu.

Adamlara yanaştım :
-Affedersiniz... Semiramis Kitabevi'ne ne oldu? Yani tanıyor musunuz?

-Semiramis Kitabevi ile hiçbir bağlantımız yok. Onlar buranın önceki sahibi. Şimdi biz satın aldık. İnşaat firmasıyız. Siz niye sordunuz?

Eylül AkşamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin