Sabah gözlerimi Michael'ın yanında açmıştım. Dün gece sadece biraz öpüşmüş ardından da Michael titrek nefesleri eşliğinde uyuya kalmıştı. Onun başı kalbimin tam üzerinde, kolları sıkıca bedenime dolanmıştı. Tüm gece uyuyamamıştım çünkü gereğinden fazla düşünüyordum. Michael'a bu durumu söylemememin getirdiği sorumluluklar ne olacaktı? Michael bu durumu farkettiğinde bana nasıl bir tavır alacaktı?
Michael'ın hayatından çıkmam onu gerçekten üzer miydi?
Bu durumda olmayı hiçbir zaman planlamamıştım. Böyle karmaşık bir durumun içinde var olmak, düşünsel olarak beni oldukça yoğun bir çöküntüye sokuyordu. Ne yapacağımı bilmiyor olmam, biriyle konuşmak isteyipte bana delirmiş gibi bakacağından emin olmam beni yıpratıyordu ve buna nasıl bir son vereceğimi bilmiyordum.
Sadece rahatlamak, bunun eğlenceli olduğunu kendime söylemek ve anın tadını yaşamak istiyordum ama bunlar sadece görmezden gelmek oluyordu ki bunu yaparsam birkaç gün sonra eski halime döneceğimden de emindim.
Michael, tostlarımızı masanın üzerine koyduktan sonra sandalyesini çekip karşıma oturdu. Mutfaktaydık ve ailesi sabahın erken saatlerinde ofislerine gitmişlerdi. Bu yüzden ikimiz de rahattık.
"Uzun zamandır böyle rahat uyumamıştım." dedi muzip bakışlarıyla tostundan ilk ısırığını alırken.
Ağzım dolu olduğu için başımı sallamakla yetindim. O ise kirpiklerinin altından yeşilleriyle beni izliyordu. İştahlı ısırıkları yavaşlarken kaçamak bakışları derin anlamlara büründü. Düşüncelerinin bu durumu tetiklediği belliydi.
"Michael iyi misin?"
Yarım kalmış tostunu tabağa koyduktan sonra avuç içlerini gözlerine bastırdı. İyi olmadığını hissedebiliyordum. Sandalyemden kalktım ve hızla yanına vardığımda dizlerimin üzerine çöküp ellerini avuçlarımın içine aldım.
"Michael ne oldu?" diye yinelediğimde derin bir nefes aldı ve dudaklarını çiğnerken gözleri benimkilerle buluştu.
"Seni seviyorum, Tessa."
Vücudum gerildiğinde boğazımdan şakak kemiklerime doğru yükselen sıcaklığı hissedebiliyordum. Her şey zaten zorla ilerlerken bu durum en kötüsüne varmamızı sağlayacaktı. Bunu istemiyordum.
Cevap vermemiş olmam onu tedirgin ederken ayağa kalktım ama hala elleri ellerimdeydi. Kalçamı masaya yasladım ve gözleri büyük bir beklenti içerisindeyken konuşmaya çalıştım ama bu zordu.
"Ben... bilmiyorum. Tessa, bunun seni rahatsız edeceğini tahmin etmiyordum. Sadece... senin de bana karşı ilgin olduğunu düşünüyordum."
Bakışları gözlerimden ellerime kaydığında kendimi geri çektim.
"Ben üzgünüm."
Yeşil gözleri parladı ve sertçe yutkundu. Eliyle çıkış kapısını gösterirken gülümsemeye çalışarak "Gideceksen bekleme, Tessa." dedi. "Bende böylece daha fazla kendime kızmayayım."
"Kendine kızmana g-"
Cümlemi yarıda kesmemi sağlayan şey elmacık kemiklerinin üzerine düşen ama çehresindeki ifadesini değiştirmeyen göz yaşı oldu.
"Git."
Gitmek istiyor muydum yoksa kalarak yarattığım görüntüyle kendime acı çektirip ne kadar aptal biri olduğumu kendime göstermek mi istiyordum bilmiyorum. Tek bildiğim Michael'ın buradan gitmemi istediğiydi.
İfadesiz yüzünden düşen damlayı elinin tersiyle sildikten sonra sanki karşısında ben yokmuşum gibi boş bir şekilde baktı ve ardından tostunu yemek üzere önüne döndü.
Bana ise buradan gitmek düştü.
Oradan nasıl çıktığımı, nasıl ve hangi şartlarda eve gittiğimi bilmeyerek binaya giriş yaptım. Michael'ın son bakışları aklımın en derin köşesine kazınmıştı ve oradan söküp atmak zor olacaktı.
Çantamın içinden zar zor bulduğum anahtarla kapıyı açtım ve ardından Bayan Morrison'un endişeli sesini duydum. İlk önce bana sıkıca sarıldı ardında da bir takım sorular sordu. Yorgun bedenim ve kalbimle ona kısa cevaplar veriyordum ki bu durum onun daha çok endişelenmesini sağlıyordu. Uyumak istediğimi söylediğimde kibarca başını salladı. Fakat kapıdan çıktıktan birkaç dakika sonra tekrar geri geldi.
"Ah, Tessa yayın evi biran önce kitabın özetini istiyordu. Ve biliyorsun bunu bir ay önce demişlerdi." Soluklandıktan sonra devam etti. "Yayın evinin ne kadar katı olduğunu biliyorsun. Durum kötü olur veya iptal edersek zarar edeceğimizi de. Ben de bu yüzden şu kırmızı çocuklu hikayenin ön taslağını dün akşam gönderdim. Şu ana karakteri... Michael. Öldüreceğin olan hani. Bayıldılar Tessa! Hemen istiyorlar. Çok umutlular."
Aldığım soluklar ciğerlerime yetmezken Michael'ı öldürecek olmak yerine keşke kendi çaresiz hayatıma son vermiş olsaydım fikrini gözden geçirdim.
Oldukça mantıklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Please Don't Kill Me | Clifford
FanfictionMichael'ın gerçekten var olduğundan habersiz olan Tessa, onun hayatını yönlendirdiğini bilmiyordu.