Tereddüt etmeden masasına doğru ilerlerken düzenli adımlarımın döşemede çıkardığı sese odaklandım.Kuruyan dudaklarımı hafifçe ıslatıp masanın önünde durdum.Ellerimi nereye koyacağımı bilemeyip cebime soktum.
Kocaman salon görünümlü yemekhanede sadece ikimiz olduğu için adımlarımı rahatça duyduğuna ve hareketlerimi hissettiğine emindim ama kafasını kaldırıp da kim olduğuma bakmak yerine benden daha ilgi çekiciymiş gibi patatesleriyle ilgileniyordu.
Boğazımı temizledim.
"Cesur,değil mi?"
Cevap yok.
"Ben Asel."
"Hayır."
Gayet anlaşılır ve net çıkan sesi tanıdık geldiğinden gözlerimi birkaç kez kırpmak zorunda kaldım.
"Ne?"
Kafasını patatesinden hafifçe kaldırıp ilk kez bana baktı.İtiraf etmem gerekir ki gerçekten yakışıklıydı.Çıkık elmacık kemikleri beyaz tenine çok iyi uyum sağlamıştı,Toprağınki gibi parlatıcı sürmüş gibi durmasa da koyu pembe ve tek çizgi halini almış dudaklarıyla Alacakaranlık'tan fırlayan bir Edward Cullen'ı hatırlatıyordu.Uzun kirpiklerinin arasından bana kısa bir bakış atarak konuştu.
"Asel yanında kaldığın ailenin sana verdiği isim.Gerçek ailen sana böyle seslenmiyordu."
Ardından sanki söylediği hiç önemli birşey değilmiş gibi bir peçeteye uzanıp suratındaki çamur izlerini temizledi,patates tabağını alıp yürümeye başladı.Dudaklarım hafif aralık onu izlediğimi farkedince ellerimi cebimden çıkarıp terleyen avuçlarımı tişörtüme sildim ve arkasından koştum.
"Pekala 'gerçek ailem' nasıl sesleniyormuş?" dedim o iki kelimeyi tükürürcesine söyleyerek.Benimde sınırlarım vardı.Akıl sağlığımdan ve tüm bunların rüya olduğundan şüphelenmeye başlamıştım.
"Pekala"dedi beni taklit ederek,"herşeyi bir günde öğrenirsen ne sürprizi kalacak?"
"Sürprizlerden nefret ederim."dedim öfkeyle.
Adımlarını yavaşlatıp göz ucuyla bana baktı.
"Geçen sene sana sürpriz doğum günü partisi yapılsın diye tüm sosyal medya hesaplarında üç ay öncesinden bangır bangır bağırdın.O da yetmedi sahte hesap açıp sınıf grubunuza doğum gününü hatırlattın.Kimse birşey yapmadı çünkü herkese ölü fareymiş gibi bakıyorsun.Sonra da tüm gece yatağında ağladın."
Mümkünmüş gibi daha çok hayretle baktım.
"Beni ne zamandır takip ediyorsun?İki haftadır farkındaydım!"
Dudakları küçümseyici bir tavırla yukarı kıvrıldı.
"Farketmeni ben sağladım."
Yavaş yavaş herşey yerine oturmaya başlayınca gözlerim kocaman açıldı.
"Turkuaz'daki yerimi biliyordun!O yüzden buldunuz beni!"
Hızlı adımlarla yürüdüğü için benim küçük adımlarım arkada kalmamı sağlıyordu.Aynı hızla geniş koridorların birine döndü.Peşinden koşmak zorunda kaldım.Toprak kadar uzun boyluydu.Ne vardı biraz daha uzayabilseydim?
Bir cevap beklediğimi farkedince elini boynuna götürdü.
"Senden her zaman beş adım öndeyim Defne."
Bir an dondum.
"Defne mi?Yani gerçek adım?"
Cevap vermedi.Üzgündüm.Bunu yeni öğrendiğim için,evlatlık olduğum için,kaçırılıp buraya tıkıldığım için ve kimse bana istediğim ilgiyi göstermediği için.Evet.Şımarık diyebilirsiniz ama her zaman sevgiye ya da ilgiye muhtaç olmuşumdur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
Teen FictionDoğruyu bulmaya çalışırken kaybolmuş bir kızın hikayesi. "Hiçbirşeyi bilmediğin,emin olmadığından ve kimseyi sevmediğin halde gülümsemek zorunda olmak benim durumumu açıklar sanırım. Bu, parmak uçlarınızdan başlayıp her hücrenizi alevlendirecek sess...