Orada durmuş bizi beklemesi beni rahatsız etti.En son kapıyı suratına çarpmıştım ve bu tip hareketlerden hoşlanacak birine de benzemiyordu.Yine de bana hesap soracağa benzemiyordu.Buraya geldiğimizden beri yapmadığım bir şeyi yapıp etraf göz attım ve takdire değer bir iş çıkarıldığına karar verdim.Savunma öğretmek için idealdi,kendi hareketlerimi görebileceğim şekilde ayarlanmış aynalar,cansız mankenler,tavandan eşit aralıklarla sarkan kum torbaları..Diğer tarafta kullanılmıyormuş gibi kenara atılmış langırt,masa tenisi ve bilardo olmasını anlamlandıramadım.Dikkatli bakınca tavandan sarkan kum torbalarının bağlı olduğu mekanizmayı gördüm.Torbanın üst taraftaki bitiş yerinden gri metal kol şeklinde bir alet uzanıyordu ve bükülebildiğini gösteren eklem yeri vardı.Bunu annemin mutfakta kullandığı masanın açılıp kapanabilmesini sağlayan bacaklarına benzettim.Eğer aynıysa,kum torbalarını saklamak için böyle bir mekanizmayı kullanıyorlardır.İçimde neden sakladıklarını öğrenmem gerektiğine dair güçlü istek oluştu.
Cesur'un mor sandalyelerden üçünü küçük masanın etrafına çekmesiyle çıkan ses beni artık Toprak'la onun yanına gitmem gerektiğine dair uyardı.Etrafa bakmayı bırakıp sakince konuştukları yere yürüdüm ve sandalyenin birini çekip oturdum.
Daha doğrusu oturamadım çünkü Toprak sandalyeyi altımdan çekti.
Yere düşemeden Cesur kolumdan sert bir hareketle tuttu ve dengemi sağlamam için bir iki saniye bekledikten sonra bıraktı.
Direkt kan yanaklarıma hücum etti.
"Allah beni niye senle sınıyor ya?"diye tıslayıp Toprağın üzerine yürüdüm ama utanmaz konuştu bir de.
"Hop hop.Sana otur diyen oldu mu?Bak biz oturuyor muyuz?"
Sırıtmasını kesmek istesem de haklıydı.Onlar oturmuyordu.Kollarımı göğsümde birleştirip dik dik baktım.
"Olanları anlatmak için sandalye ve masa kullanacağız.Dinle artık istersen."diye devam etti.Sırıtışı solmaya başlamıştı.
Yürüyüp ellerini ortadaki masaya dayadı.
"Bu masa burayı temsil ediyor.Yani UGK'yı.Sandalyeler seni anneni ve babanı."
Kafamı sallayarak onayladım.
İçini çekti.
"Buradakilerin çoğu gönüllü olarak orduya girmek istiyor.Burası neredeyse 30 senedir var ve artık saldırıya geçmek istiyorlar.Bir sene kaldı Asel.Çalışmalar tüm hızla sürüyor,herşey planlandığı gibi giderse seneye bu aylarda çok büyük bir savaş içerisinde olacağız."
Sabırsızlıkla sözünü kestim.
"Savaş tek taraflı değil herhalde.Kime karşı?"
Cesur tepkimi görmek istermiş gibi gözlerini üzerime çevirdi.
"Yönetime karşı."diye yanıtladı Toprak sakin bir tonda.
Güldüm.Komik olduğundan değil sinirden.
"Saçmalık.Ülke yönetiminden memnun olmadığınızdan mı tüm bu hazırlık?"
Cesur ilk kez konuşmaya karışarak yanıt verdi.
"Hayır.Bu salondan çıktığın andan itibaren her adımında küçük ya da büyük birçok insan göreceksin.Hepsinin uğruna savaşacağı kendine göre sebebi var.Bu yüzden buradalar."
Toprağı boşverip ona döndüm.Alev çıkmak üzere olan gözlerimi gözlerine diktim.
"Benim bir sebebim olmadığı halde buradayım.Bütün bunlarla benim alakam ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
Teen FictionDoğruyu bulmaya çalışırken kaybolmuş bir kızın hikayesi. "Hiçbirşeyi bilmediğin,emin olmadığından ve kimseyi sevmediğin halde gülümsemek zorunda olmak benim durumumu açıklar sanırım. Bu, parmak uçlarınızdan başlayıp her hücrenizi alevlendirecek sess...