@cpuppyh: AVENGERS'I İZLEDİN Mİ?
@cpuppyh: SANIRIM KALBİM ACIYOR
@cpuppyh: BUNUN GELDİĞİNİ GÖRMEDİN Mİ?
Caleb, attığı mesajların üstünden günler geçmesine rağmen mesaj atmamamı umursamıyormuş gibi bana Avengers hakkında DM atmıştı. Belki de hiç arkadaşı yoktu. Gerçi beni sorgularcasına attığı mesajlardan sonra bunu yadırgamıyordum.
@melodyclifford: izledim ve ek sahnelerde çığlık atıyordum
@melodyclifford: heyecansız gözüktüğüme bakma, luke beni zor tuttu LOL
Attığım mesaja baktım ve gülümsedim. Final haftalarımdan ilkinin bitmesinin şerefine Avengers'a gitmiştik Luke ve Michael'la. Bütün o "Bunun geldiğini görmedin mi?" olayının üstüne ek sahne kalbimin durmasına yol açacak diye korkmuştum ve ellerimi çılgınlar gibi sallarken zıplamamı durdurmaya çalışıyordum. Ne kadar zorlandığımı fark eden Luke ise gülümsemiş ve bileklerimi tek eliyle tutarak diğer eliyle de başımı göğsüne yaslamıştı ki heyecanım geçsin. Gerçi Michael'ın fotoğraf çekip Instagram'a koyması pek hoş değildi. Bu çocukların beni bir grup üyesiyle çekip sosyal medyada paylaşmalarıyla ne sorunları vardı, hiçbir fikrim yok. Veya " :) " ifadesiyle. Çünkü, Micheal, açıklama olarak "You didn't see that coming? :)" yazmıştı.
Birkaç dakika sonra Caleb yeni bir mesaj attı.
@cpuppyh: kaptan ve tHOR MÜTHİŞ DEĞİL MİYDİ??!!
@melodyclifford: sanki boş zamanlarında hareketleri çalışmış gibiydiler,biliyorum!
@melodyclifford: gitmem gerek, adios amigo
@cpuppyh: adios amiga :D
Attığı kocaman sırıtma ifadesi yüzünden bir suçluluk hissettim. Geriye sadece çarşamba günkü fizik ve cuma günkü kimya sınavım kalmıştı, ben de cumartesi gecemi dizi izleyerek geçirmek istiyordum. Kısacası onunla konuşamayacak kadar önemli bir konu var mıydı, emin değilim. Gerçi izlediğim son Flash bölümünde en sevdiğim karakter ölmüştü... Hızla Netflix'i açıp kaldığım bölümden devam ettim.
Sessize aldığım telefonuma üç bölüm izledikten sonra baktım. 2 saat içinde Luke 2 kere aramış ve 3 kere de mesaj atmıştı. Hepsinde canının sıkıldığını belli ettiği için sadece "Sus artık." yazıp Michael'ın attığı linke baktım. Ellerini koyduğun yere göre hızlanan veya yavaşlayan bir gifin linkiydi. Luke'un attığı "İşte bu canımı acıttı." mesajını umursamadan bilgisayarıma döndüm ve iki bölüm daha izledim. Telefonuma tekrar baktığımda beş cevapsız arama gördüm. Hepsi Calum'dandı.
Calum beni daha önce aramadığı için panik yaparak onu aradım. Telefonu "Alo?" diyerek açmıştı ama yorgun sesi beni daha da telaşlandırdı.
"Michael iyi mi? Yoksa Luke'a mı bir şey oldu? Ashton nasıl?" diye sordum neredeyse haykırıcasına.
"Onlar iyi galiba, onlarla beraber değilim," dediğinde rahatladığım için bacaklarım boşaldı ve yatağa çöktüm.
"Ben de onlara bir şey oldu sandım."
"Hayır, hayır. Neden böyle bir şey düşündün ki?" derken sesi endişeli geliyordu.
"Beni daha önce aramamıştın," dedim kısık bir sesle. Kahkahasını duyunca midemin üstünde bir hareketlilik oldu. Kalbimin, bir kereye mahsus olmak üzere, saniyede üç kez attığını hissettim.
"Bir işin yoksa yarın öğle, saat 3'te Michael'a gelebilir misin?" dedi. "Ve lütfen bir dahaki sefer seni aradığımda bu kadar telaşlanma, seni her aradığımda Dünya'nın sonu geldi diye endişelenmeni istemem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Healing The Scars //Calum Hood\\
FanfictionBana hasar veren de oydu, beni iyileştiren de...