Bölüm 8

87 5 0
                                    

Merhaba arkadaşlar. Multide bir arkadaşımın çalısması var bakabilirsiniz ^_^ Keyifli okumalaar

"What are you waiting for? Lo---"

Saatlerdir kulağımda takılı olan kulaklığı çıkarıp masanın üzerine koydum. O sırada gözüm çözmek için kitaplığımdan aldığım fakat kapağını dahi açmadığım geometri kitabına takıldı.

Sahi ya ben bunu hiç çözmüş müydüm?

Sayfalarını karıştırırken bir kaç soru basit göründü gözüme. Tam çözmeye başlayacakken telefonumun sesini duydum.

Arayan Mert idi.

Mert , tanıştırayım. İkinci sınıfta bizim sınıfa gelen ve bir zamanlar çocukluk aşkım olan şahsiyet. Koruyucu iki meleğimden biri. Anıl'ın en ya-

"Hoşçakal. Olacaklar sensiz olsun..."

Israrla çalan telefonumu yatağımdan alıp açtım.

"Alo Mert?"

"Naber fıstık?"

"İyi sen?"

"Şu an iyiyim ama birazdan donabilirim. Hadi bekliyorum kapıyı aç."

"Sen kapıda mısın?"

"Yok. Bilmiyor musun , haftanın belirli akşamlarında arkadaşlarıma kapıyı aç demek özel fantezilerimden. Hadi dondum ya!"

"Tamam tamam geldim."

Telefonumu arka cebime soktuktan sonra hızlıca aşağı inip kapıyı açtım. Mert ellerini birbirine sürtüp ısınmaya çalışıyordu.

"Hoşgeldin."

Beni , sol elinin işaret parmağıyla kenara itip içeri girdi. Ayakkabılarını , montunu ve beresini çıkardıktan sonra bana gülümseyip "Hoşbulduk." dedi. E sonunda yani...

Ben de ona gülümsedim. Kolunu omzuma attı ve beraber salona doğru ilerledik.

"Kahve yapayım sana. İçin ısınır."

Başını olumsuz anlamda salladıktan sonra koltuğa yayıldı.

"Olmaz. Çay yap bana."

"Anlamıyorum çay severleri. Kaynatılmış suyun içine kuru yaprak atıp içmek çok mu hoşunuza gidiyor?"

Önce uzunca cık cıkladı.

"Sen ağzının tadını bilmiyorsan biz ne yapalım kızım? Çay yazın ferahlatır , kışın ısıtır."

"Ustamız konuştu."

"Biz de burada yaklaşık on beş yıldır çay içicisiyiz."

"Tamam bir şey demiyorum."

Mert yine kendini haklı çıkarmıştı. Cevapları her ne kadar saçma olsa da bir şekilde ona inanmanızı sağlayıp ikna ederdi sizi. Onun cevaplarının saçmalığını ancak yalnız kaldığınızda anlardınız. Bu konu için demiyorum yanlış anlamayın...

Mutfağa gidip ısıtıcıya su koyduktan sonra fişini prize taktım. Hiç ocakta kaynatmakla uğraşmayacaktım. Su kaynarken ben de , annemin ıvır-zıvır dolabı olarak adlandırdığı dolaptan poşet çay ve bir paket bisküvi çıkardım. Su kaynamıştı zaten. Kupa bardağa suyu doldurup içine poşet çayı attım. Bisküviyi de tabağa koyunca , tepsiye hazırladıklarımı Mert'e götürdüm.

Maç sezonu olmamasına rağmen bir maç bulmuş , onu izliyordu. Tepsiyi sehpaya koyup yanına oturdum. Uzanıp çayını aldı. Poşet çayı kupanın içinden çıkarıp bardak altına koydu.

Sevmek İster Misin ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin