Bölüm 2

101 9 1
                                    

Dışarı çıktığımda Ankara'nın inanılmaz soğuğuyla başbaşaydım. Harika...Şurda soğuktan ölsem kimsenin haberi olmaz.Hayır yani annemi da hâla anlayabilmiş değilim...

Babamla inatlaştıkları için ben arada kaynıyorum. Bu arada annem ile babam ben 6 yaşındayken " Şiddetli Geçimsizlik " sorunu nedeniyle ayrıldılar. Başlarda alışabilmem epey zor olmuştu. Başta her şey çok güzeldi ama şimdi annem ak dese , babam kara diyordu. Alıştım ama artık... Sanırım.Babama kalsa özel şoförle gönderecek. Aman kalsın!

Bütün bunları düşünürken mahallemizin girişindeki otobüs durağına varmıştım. Hâla anlam veremediğim , duraklara konulan sandalye-koltuk karışımı olan saçma şeyin üstüne oturdum.Zaman geçiyordu ama beklediğim otobüs bir türlü gelmiyordu. Saate bakmak için elimi cebime attığımda küçük çaplı bir şok yaşadım. Telefonum yoktu! Bir umut belki çantamdadır diye düşünüp çantamın gözlerine baktım ama yoktu! Sıkıntıyla iç çektim. Tekrar eve gitmeyi gözüm almıyordu. Lütfen ama karşınızda , kanalı değiştirmeye üşendiğinden 3 saat boyunca belgesel izleyen biri duruyor...

Oflayıp ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Soğuğa lanet okurken aynı zamanda da mümkün olduğu kadar ısınmaya çalışıyordum. Mahallemizdeki kaldırımdan yürürken karşıdan gelen Salih amcayı gördüm. Salih amca , mahallemizin kitapçısıdır. Küçük dükkanında kitapları özenle tamir eder ve elinden geldiğince insanlara okutmaya çalışır.Tombul suratının ortasındaki minik burnu her zaman kızarıktır ve bu onu (bence) çok daha tatlı gösteriyor.

Beni görünce el salladı. Ben de gülümseyerek adımlarımı hızlandırıp yanına ulaştım. "Günaydın Salih amcacığım." dedim .

"Günaydın kızım. Nasılsın bakalım ?" dedi omzuma elini koyarken.

"İyiyim , sen nasılsın? İşler nasıl ?"

"Ben de iyiyim şükürler olsun da işler biraz kesat. Gelen giden yok , sen de gelmez oldun."

"Gelirim İnşallah okul çıkışı. Biliyorsun okul başlayınca pek dışarı çıkamıyorum yorgunluktan."

"Şaka yapıyorum yavrum. Biliyorum yorulduğunuzu , sizin de hakkınız dinlenmek tabii. Neyse tutmayayım seni geç kalma okula."

"Görüşürüz. Salih amcacığım."

"Allah zihin açıklığı versin kızım. İyi günler."

Salih amcayla vedalaşıp tekrar yürümeye başladım. Evin önüne ulaştığımda bahçeden geçip kapıyı çaldım. Anahtar bendeydi ama üşengecim sonuçta...Kapıyı abim açtı.

"Merhaba abi , telefonumu evde unuttum onu almaya geldim. Çekil geçeyim." Hızlı konuştuğumdan abim afallayarak kapının önünden çekildi. Çantamı ve ayakkabılarımı bir kenara fırlatıp koşarak odama çıktım. Yatağımın kenarında şarj aletiyle aşk yaşayan telefonumu biricik sevgilisinden alıp hırkamın cebine sıkıştırdım. Ben telefonsuz , böbreği olmayan insan gibiydim...

Odamın duvarında asılı olan saate baktım. Saat 7.24 tü ve ben otobüsü kaçırmıştım. Ne kadar da güzel bir gün başlangıcıydı böyle (!)

Çaresiz , odamdan çıkıp koridorun sonunda olan annemin odasında buldum kendimi. Kapıyı tıklatıp "Gir" komutunu bekledim. Beklediğim komut gelince kapıyı yavaşça açıp içeri girdim. Annem , dolabının karşısında dikilmiş kıyafetlerine bakıyordu.

"Şey... Anneciğim sanırım ben otobüsü kaçırdımda... Beni bırakabilir misin ? Ha ' Yok bırakmam ' diyorsan anlarım. Ne diyorsun ?"

"Yine mi Eylül ?"

Evet yine... Bir tek ben yaşamıyorum ki PAZARTESİ sendromunu. Genellikle iki haftada bir oluyordu böyle şeyler.

Cevap vermeden başımı öne eğdim. Annem derin bir nefes alıp "Aşağıya in geliyorum." dedi. Sevinerek "Teşekkürler annelerin en güzeli , en zekisi , en - "

"Tamam tamam deli kız." dedi annem gülerken. Kapıyı kapatıp hızla merdivenlerden indim. Salondaki koltuğa kurulup telefonumu elime aldım ve lego oyunlarımdan birini oynamaya başladım. Ben oyunumu oynarken abim elinde portakal suyuyla salona girdi. Yanıma oturup meyve suyunu yudumlarken ne oynadığıma bakıyordu. Lego oyunumdan çıkıp başka bir oyuna girdim. Son kaldığım leveli bir türlü geçemiyordum ve artık canımı sıkmaya başlamıştı. Yanımda oturmuş , meyve suyunu yudumlayan abimi dürttüm. Bana dönmeden " Hıı?" dedi. Dünkü maçın özetini izliyordu. Tekrar dürttüm. Bu sefer bana dönüp "Efendim Eylül ?" dedi ve tekrar televizyona döndü.

"Ya abi baksana!"

"Hı , ne diyorsun ?"

"Şu bölümü geçemiyorum baksana!"

Oflayıp "Ver şunu." dedi. Telefonumu alıp ekrana odaklandı. Bu sefer roller değişmişti. Ben televizyona bakıyordum abim ise telefona. İki dakika sonra telefonu bana verdi.

"Teşekkür ederim." dedim. Tam yeni levele başlayacaktım ki annemin sesini duydum.

"Haydi gitmiyor muyuz?"

Ayağa kalkıp "Geldim." dedim. Abime görüşürüz dedikten sonra annemle beraber koridora geçtim. İkimiz de hazır olduğumuzda dışarı çıktık. Annem dışarı çıkar çıkmaz "Oof bu nasıl soğuk?" dedi. İçimden fırsatı değerlendirmem gerektiğini düşünüp

"Her sabah çekiyorum ben bu soğuğu." dedim. E haksız da sayılmazdım. "Oy kuzuum , sırf babanla inatlaştım diye seni şu soğuklarda bekletemem. Olmazsa seni ben götürürüm." dedi. Güzel fikirdi. Başımla onayladım annemi. Beraber arabaya bindik annem anahtarı kontağa takar takmaz hemen klimayı çalıştırdı. Ben de bu arada çantamdan flash belleğimi çıkarıyordum. Flashtan annemin en sevdiği şarkı olan Fikret Kızılok-Bu kalp seni unutur mu? 'yu açtım. Daha sonra benim sevdiğim şarkıları açtım yol boyunca. Okulun bahçesine girdiğimizde flashımı çıkarıp çantamın ön gözüne koydum. Emniyet kemerimi çözdükten sonra annemi öpüp " Görüşürüz anneciğim." dedim. O da bana " İyi dersler kuzum." dedi ve ben arabadan indim. Merdivenleri çıkıp okulun giriş kapısına ulaştığımda arkamı dönüp anneme el salladım. Arabanın hareket ettiğini görünce arkamı dönüp okula girdim...
Merhabaa :) :) Arkadaşlar 1.bölüm kısa olduğundan bu bölümü uzun yazmak istedim umarım beğenirsiniz ... Bu arada yanımda olan dostlarıma gelsin bu bölüm XOXO

Sevmek İster Misin ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin