EUDORİNA -KÖY
Eudorina 7 farklı bölgeden oluşuyordu.7 farklı bölge,7 farklı iklim,7 farklı tabiat,7 farklı yeteneğe sahip Sahibe.Hangi bölge halkından olacağınız sizden çok uzun süre önce yıldızlara yazılır,farklı halklar Köy dışında bir arada bulunmazdı.Burada her şeye sahiptiniz ve aynı zamanda hiçbir şeye sahip değildiniz.Eudorina süslü bir tablo gibiydi.Bitmemiş bir tablo,ve herkesin elinde yumuşak kıllı birer fırça vardı.Dilediğiniz an dilediğiniz eklemeyi yapabilirdiniz,hayal etmeniz yeterdi.Fakat tablo,adı üzerinde bir tabloydu işte.Kimseye ait değildi.
Gözcü,Cezalılar Ormanı'ndan koşar adım çıkarken neredeyse Sirk Pazarı'ndan dönmekte olan bir Sıradan'a çarpıyordu.Adam başıyla Gözcü'ye hafif bir selam verdi,tek dizinin üzerine çökmüş pelerininin şapkasını aşağıya indirmişti.Gözcü ondan tarafa bakmadı.Adımlarını biraz daha sıklaştırdı.Az sonra başlayacak olan toz fırtınasına yakalanmak istemiyordu,zaten yeterince geç kalmıştı.
Zümrüt yeşili ağaçlarla Köy'e uzanan çorak patikayı ayıran ince,parlak halenin üzerinden geçerken o bilindik titremeyi tüm vücudunda hissetti.Bu bir uyarıydı.Tüm bölge geçişlerinde adeta bir sınır görevi görüyor,farklı halkların yanlışlıkla diğer bölgelere geçmesini engelliyordu.Gözcüler bu uygulamadan muaftı.Onlar tüm topraklara ayak basma hakkına sahiptiler.Elbette bunun bir bedeli vardı.
Ay taşından pencereler solgun akşam güneşinde gözlerini kamaştırırken adımlarını yavaşlatmadı.Etraf kalabalıktı.Sirk Pazarı dağılmasına rağmen Sıradan Efendileri hala alanı terk etmemişti.Bir kısmı kendileri için verimli olan bir alışverişi anlatırken bir başka tarafta konuşan kalabalık bir grup bazı pazarlık hileleri ve büyüyle göze güzel gösterilen Sıradanlardan bahsediyorlardı.
Gözcü tam ortada yanan büyük ateşin etrafından dolaşıp eski ama büyük bir hanın kapısının önünde durdu.Kapıyı çalmadı,zaten açılacağını biliyordu.Köpüklü Masa Eudorina'daki alt sınıf mekanlardan biriydi.Öyle ki Sıradanların bile buraya girmelerine müsade ediliyordu.
Etraf kalabalıktı.Ortak Halktan birkaç tüccar o günkü pazar hakkında konuşuyorlardı."...ve ona bunu asla kabul edemem dedim.Madende çalışmak için oldukça çelimsizdi,kesinlikle yük taşıyamazdı ve mücevher yapmak için elleri çok kabaydı.Aslında bakarsan bir Ortak Kadın bile olamazdı,kalçaları öyle sıskaydı ki ve...eh,sonunda ona makul bir fiyat biçtiler.300 ragdar'a kadar düştü."dedi içlerinden biri.Belli ki sonuçtan hoşnuttu.Yanındaki adamlar ise kendi gözleriyle görmedikleri bu kişi için yapılan pazarlığı yetersiz bulmuşa benziyorlardı.
"Dış Dünya'da yüzlercesi var Cleon.Tam anlamıyla yüzlerce binlerce Sıradan.Aylak aylak Sıradan işleri yapmak,belki biraz içki içip kadınlarla eğlenmek dışında ne yapıyorlar dersin?Ejderha nefesiyle pişirilmiş bir mücevher veya sisten oyulmuş heykeller bile onlar için birer büyü.İnanabiliyor musun dostum ha ?" Son cümlesinde söylediği şeyler belli ki diğer arkadaşları tarafından bilinmiyordu ve oldukça büyük bir hayretle karşılandı.
Gözcü odundan yapılma yıpranmış masaların arasında ilerlemeye devam etti.Bu sefer Mor Dağları'ndan bir grup Baltacı'ya denk geldi.Bir çoğunu tanıyordu.
"Hey Lex,burada ne işin var?" dedi koyu sarı gür bıyıkları olan iri adam.
"Thoaz,seni adi şişko.Karın hala bıyıklarını kestirmek için çabalıyor mu ?"dedi Gözcü.Onu son gördüğünde kendisi gibi oldukça iri bir kadınla kaç ragdara o bıyıklardan kurtulabileceği üzerine hararetli bir tartışma yapıyorlardı çünkü.
"Eh,denemekten vazgeçmedi diyebiliriz."dedi adam biraz hüzünlü bir sesle ve sinsi bir gülümsemeyle ekledi "Ama ona bıyıklarımla ilgilenmemesi için yeni bir çocuk vermeye karar verdim.Şu an 18.oğlum için içiyoruz." Gözcü şaşırdığını belli etmek için zaten iri olan kahverengi gözlerini biraz daha açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
Fantasy"Sebep her neyse bir şey kesindir;kendini parçalaması uğruna akıntıya karşı gelmek gerekir.Akışı değiştirmek her zaman şu anın vadettiğinden daha fazlasına talip olmak demektir" Kelimelerin bedenimde yarattığı etki elle tutulur cinstendi.Aklıma yen...