Beyaz.
Gözümü açtığımda gördüğüm ilk şey bembeyaz bir tavan ve üzerime doğru sarkan gümüşi ,parlak bir renkte kristal bir avizeydi.Yurt odasındaki eski püskü muşambanın üzerinde olmadığımı biliyordum.Vücudumun her bir santimetrekaresi bu yumuşaklığın tadını çıkarırken,beynimin kullanmadığım köşesine ittiğim sorunlar ,aklımın sığ sularında yüzeye çıkmaya çalışıyordu.Ellerimi yüzüme götürüp bu saçma hayat için okkalı bir küfür savurdum.Her şey başkaları için ne kadar da kolaydı.Sıcak yataklarındayken, kendilerini şımartan hafif çatlak bir anne,çalışmaktan yorulmuş asabi ve ilgisiz bir baba ve belki de güç bela not verebilen uyuz öğretmenler için hayıflanıyorlardı.Hayatlarındaki en büyük sorun çapkın bir erkek arkadaş veya şatafatlı mağazaların büyük seri sonu indirimlerini kaçırmak olmalıydı herhalde.
Bana öyle bakmayın.Saçmaladığımı da düşünmeyin çünkü saçmaladığımın gayet de farkındayım.Herkesin hayatının toz pembe olduğunu düşünmek ve kendiminkiyle kıyasladıktan sonra rahatça hayatın acımasızlığına sövmek çok daha kolay.
Yatağın yumuşaklığını terk ederken buna her bir hücresiyle isyan eden bedenimi görmezden geldim.Küçük odanın içinde,tam karşı tarafımda yanmakta olan şömineden yayılan loş ışık dışında hiç bir ışık kaynağı yoktu.Yarı karanlıkta kalan, beyaz meşeden ahşap mobilyalar odanın içinde irili ufaklı gölgeler yaratırken uzanıp tek bir hamleyle gri perdeleri iki yana ayırdım. Bununla eş zamanlı olarak bilmem kaç milyon senedir kullanılmayan odadaki kullanılmayan perdelerden, kafama minik topaklar halinde toz yığınları uçuştu.
"Uyandın demek ?"
Bir anda arkamdan gelen sesi duyunca olduğum yerde zıpladım.Sesin sahibini tanımıştım tanımasına ama bir daha görüşeceğimizi düşünmediğimden ufak çaplı bir şaşkınlık yaşıyordum.Yavaşça arkamı dönünce rahat bir tavırla kapıya yaslanmış bedenin üzerindeki bir çift koyu kahverengi gözle karşılaştım.
"Araba kullanamamanın yanında oda servisine de çıkıyorsun demek?"
Kabul etmek gerekirse düşmanca davranmak ya da hesap sormak değildi amacım.Sadece o an kelimeler dudaklarımdan öyle dökülmüşlerdi.Bana bakan gözlerde hafif bir şaşkınlık gördüm,böyle bir cevap beklemiyordu.Yavaş hareketlerle kollarını göğsünde kavuştururken dudaklarında alaycı bir gülümseme belirdi.
"Araba kullanabilmemin yanı sıra bir de doğaya kıyafet bağışı yaparken kendinden geçen küçük kızların sağlık durumlarını kontrol etmekle uğraşıyorum."
Bunu, sanki burada olmak dünyanın en sıkıcı işiymiş gibi tane tane ve bıkkın bir suratla söylemişti.Zaten sıcak bir başlangıç yapmadığımız bu garip adamla hemen oracıkta kavga etmemek veya küçük bir kız gibi surat asıp bir ayağımla yere vurmamak için kendimle ufak çaplı bir savaş veriyordum.Küçük kızlar demek?Ben miyim küçük kızlar?Peh.
"Beni aldığınız yerin karşısında ufak bir bina var,bir yurt." onu taklit ederek ağır ağır konuşurken göz teması kurabilmek için ona doğru birkaç adım ilerlemiştim."Her bayılanı mahzen gibi odalara taşımak için zahmet etmektense aldığınız yere bırakmayı deneyin bir dahaki sefere."
Cümlemi bitirdikten sonra zafer kazanmış gibi gülümserken anlık bir özgüven patlamasıyla omuzlarımı dikleştirdim.Karşımdaki adam,sanki karşısında şirinler şarkısını söylüyormuşum gibi eğlenen bakışlarla beni süzüyordu.Söylediklerimle durumu 1-1 eşitlediğimi düşünüyordum ama o hiç istifini bozmamış,birazdan kendimi rezil ettiğimi yanan spot ışıklar altında açıklayacakmış gibi benim göremediğim bir şey için gülümsüyordu.Aramızdaki az bir mesafeyi uzun adımlarla geçip tam karşımda durdu.Benden en az bir baş kadar uzun olduğunu ancak o zaman fark ettim.Bana doğru eğilip, sıcak nefesini usulca başıma doğru üfledi.Eski perdelerden başıma düşmüş olan bir toz yumağı yavaşça yan tarafıma süzüldü.Kalp atışlarım aramızdaki yakınlıktan rahatsız olduğunu belli edercesine hızlanmaya başlarken ona lanet okudum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
Fantasy"Sebep her neyse bir şey kesindir;kendini parçalaması uğruna akıntıya karşı gelmek gerekir.Akışı değiştirmek her zaman şu anın vadettiğinden daha fazlasına talip olmak demektir" Kelimelerin bedenimde yarattığı etki elle tutulur cinstendi.Aklıma yen...