Kapıyı açtığımda kenara çekilerek Barlas'a geçmesi için yer verdim. Ardından son kez dışarıya göz gezdirip bende eve girdim.Evim güzel evim.
Salona geçtiğimizde Barlas üçlü koltuğa otururken ben ayakta kaldım. E kahveleri yapacağım daha.
''Kahvenizi nasıl içersiniz mösyö ?''
''Şekerli olsun matmazel.''
''Hıı... Ya, şey orta iç be.'' dediğimde gülümseyerek sordu.
''Niye?''
''Ya şimdi ben orta içiyorum. Sen şekerli içersen iki kere yapacağım kahveyi. Ohhoo çok iş .''
''E tamam o zaman bu sefer orta içelim. Siz yorulmayın matmazel.'' dediğinde kıkırdamama mani olmadım.
''Ah, çok kibarsınız mösyö.'' dedim ve yüzümdeki gülümsemem ile mutfağa gittim. Üst dolapta takım halinde duran fincanlardan iki tanesini çıkararak tezgahın üstüne koydum. Çekmeceden bakır cezveyi de alıp içine birer kaşık kahve, yarımşar kaşık şeker ve iki fincan su ekleyip ocağa yerleştirdim.Kaynamasını beklerken ben de o sırada telefonumu şarja koydum.
Biraz kaynamaya başladığında cezveyi alıp üzerindeki köpüklerden fincanlara paylaştırdım. Ardından biraz daha kaynayıp fincanları doldurunca kahve yapma işlemi tamamlanmış oldu. Barlas'ı daha fazla bekletmemek için fincanları bir tepsiye koyup salona geçtim.
Barlas efendi ben kahve yaparken boş durmamış ve televizyonunun altında duran Giray ile beraber yaptığımız film koleksiyonunu karıştırıyormuş.
''Öhöm.. Kahveniz hazır mösyö.'' dediğimde gizli bir iş üzerinde basılmış gibi aniden bana döndü.
''Sakin ol sorun yok.'' dedim ben de gülerek.
''Bir anda gelince kendimi psikolojik olarak basılmış gibi hissettim.'' dedi ve ardından ekledi: ''Kahvenin tadına bakmak için sabırsızlanıyorum, umarım beni öldürmeyi planlamıyorsunuzdur matmazel.'' dedi ve sanırım kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırdı.
Ben de hiç bozuntuya vermeden ''Yiyecek, içeceğe zehir katarak öldürmek beni tarzım değil.''dedim. Kaşları havalandı.
''Yaa. Senin tarzın ne peki?''
''Valla nasıl desem Giyotin, asit banyosu, derisini yüzüp denize atmak... Öyle yani.''
Söylediklerim üzerine biraz şaşırsa da hemen toparladı.
''Sen kahveleri yaparken bana bir telefon geldi. Acil çağırıyorlar. Gitsem iyi olur.'' Deyip ayaklandığında kahkaha attım.
''Tamam tamam gel otur yanıma, ama bak beğenmezsen söyle. Zaten benim yüzümden orta şekerli içmek zorunda kaldın. Eğer beğenmezsen yeniden yaparız.'' dedim heyecanla.
Az önce üşengeçlikten çocuğun dediğini yapmayan ben şimdi o beğenmeyecek diye yeni kahve yapmayı göze alıyorum. Düşüncelerimin hızına yetişemiyorum resmen.
''Senin elinden çıktıysa beğeniriz matmazel.'' deyip yanağımdan bir makas aldı.
Zaten bu gece barda yaptığım şeyden utandığım için gülümseyip kahveme uzandım ve bir yudum aldım. Barlas da kahveyi eline alınca onun tepkisini beklemeye başladım.
Bir yudum aldı.
İki yudum.
Üç yudum.
Hala tepki yok.
''E hadi Barlas. Telvesi gözüktü hala tepki vermedin.''
''Nutkum tutuldu Ilgın. Bu kadarını beklemiyordum.''
Bu ne demek şimdi. İyi mi, kötü mü?
''Yani?''
''très savoureux. ( fransızca: lezzetli)''
Sevincimden yerimden zıplarken aklıma takılan şeyle durdum.
''Hani senin fransızca bilmiyordun.''
''Sen mutfaktayken internetten çevirdim. Az çok tahmin etmiştim tadını.'' dediğinde ikimizde güldük.
Bir süre sonra kahvelerimizi içmiş hatta falına bakmak için Barlas'a zorla fincan kapattırmıştım. On dakika boyunca attığım yalanlarla fal faslı bitmiş, Barlas gitmek için ayaklanmıştı.
''Evinizi açtığınız ve Mükemmel bir kahve içirdiğiniz için teşekkürler matmazel.''
Elimi 'önemli değil' anlamında sallarken konuştum;
''Ne demek efendim. Yine bekleriz.''
Vedalaştıktan sonra arabası gözden kaybolana kadar arkasından baktım ve sonra içeri girdim. Fincanları bulaşık makinesine yerleştirdikten sonra hasret kaldığım odama doğru yol aldım. Merdivenlerin yarısındayken kapının yumruklanmasıyla çıktığım basamakları geri indim ve kapıya gittim.
Çüşş. Her kimsen az daha yumrukla kapıyı, henüz kırılmadı.
Kapıyı açarken aynı zamanda da söyleniyordum.
''Vur vur az daha vur kapı henüz kırılmadı.'' derken gördüğüm manzara karşısında anlık şokumu atlattıktan sonra hızla kapıyı kapatmaya çalıştım, ama karşımdaki kişi benden on kat daha güçlü olunca bu mümkün olmadı tabi.
Gerizekalı Ilgın. O kapı deliği süs olsun diye mi orada!
Aklıma tüküreyim.
Atlas eve zorla girmeye çalışsınca
''Senin ne işin var burada! Çık evimden!'' diye bağırmaya başladım. Belki birisi sesimi duyar da yardımıma gelir diye. Ama maalesef kimse gelmedi.
''Barlas'a böyle demiyordun ama güzellik.'' dedi ve nefesini suratıma üfledi. Çok içtiği belliydi, aşırı derecede içki kokuyordu.
Korkmaya başladım desem yalan olmaz ama bunu Atlas'a çaktırmaya niyetim yoktu. Onu ittirmeye çalışıp çığlık atacakken bir anda boğazımı tutup kendine çekti ve elini ağzıma bastırdı.
''Uslu dur güzelim yoksa canını yakarım.'' deyip beni içeri sürekledi ve kapıyı kapattı.
İşte şimdi bittim. Tanrı'm ne yapacağım ben şimdi!
''Sen.. Ne cüretle bu saatte evime gelirsin!''
''Cık cık cık. Yakışıyor mu sana bağırmak.'' dedi ve parmağını salladı.
''Çık evimden yoksa polis çağırırım Atlas.'' dedim daha sakin olmaya çalışarak.
Bu dediğime sinirlenmiş olacak ki üzerime yürümeye başladı. Ben de yavaş yavaş gerçi çekiliyordum. Salonun köşesinde mutfağa açılan bir kapı vardı bir anda oraya koşup yukarı çıkıp kendimi odaya kilitleyip polisi arayacaktım. Evet planım bu.
Bir anda arkamı döndüm ve koşmaya başladım, ben kapıyı açmaya çalışırken Atlas gelip beni yakaladı ve kendine döndürdü. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Ama bu korkudan mı yoksa bulunduğumuz yakınlıktan mı bilemiyordum. İçki kokan nefesini yüzüme üfleyerek konuştu;
''Nereye kaçıyorsun bakalım? Daha yeni başlıyoruz.''
**********************
Hey guys. Öncelikle bölüm çok kısa diye sitem etmeyin lütfen. Çünkü bu bir geçiş bölümüdür. Yani tabi bir önceki bölüm geç geldiği için bir telafi bölümü gibi de düşünebilirsiniz. Yeni bölüm ne zaman gelir bilmiyorum ama elimden geldiğince yazmaya çalışıyorum. Ama şunu belirteyim olaylarımız daha yeni başlıyor....
Sizce Atlas Ilgın' a ne yapacak?
Hadi ama çok kolay bir soru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BADEM
ChickLitIlgın ve Atlas... Onların tanışmaları , konuşmaları, gülmeleri... Her şey çok güzeldi. Ancak intikam ateşi henüz onları sarmadı. Geçmişin izleri, pişmanlıkları ve keşkeleri ; geleceğin mutluluğuna kara bulut gibi çökecek. Cezasını suçlu değil , mas...