5-Nefret..

329 78 27
                                    

Selam... Ben geldiiim. :)
Benim için zorlu geçen bu haftada sizleri yeni bölümsüz bırakmayayım didim. Nasıl iyi yapmışmıyım? :D Saat 01:51 ve başlıyorum. ÖPÜLDÜNÜZ MİLLEET !
♥♥♥♥♥♥♥♥♥♡♡♡♡♡♡♡♡♡♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♥♥♥♥

Hayatta sevmediğimiz hatta nefret ettiğimiz birçok şey vardır. Kimi yoksulluktan nefret eder, kimi istediği son model arabayı almayan babasından. Kimi hoşlandığı çocuğun yanında olan güzel kızdan, kimi ise hoşlandığını söyleyememesine sebep olan korkudan.Kimi tembellikten nefret eder, kimide çok çalışmaktan. Peki ya ben, ben neden nefret ediyorum? Hayatım boyunca en çok iki şeyden nefret ettim. Birincisi, beni insanların tüm sözlerine katlanmak zorunda bırakan, onların aşağlayıcı bakışlarına maruz bırakan kendimden nefret ediyorum. İkincisi ise ağlamak, ağlamaktan nefret ediyorum. Küçüklüğümden beri sulu gözdüm ben. Herşeye ağlardım. Şuan olduğu gibi, hep olduğu gibi. Büyüyüp lise çağına geldiğimde bile değişen birşey olmadı. Ben yine sulu göz Duru'ydum. O zamanlar ablam ile aynı odada kalıyordum ve bu işleri zorlaştırıyordu. Sırf o beni duyupta dalga geçmesin diye yatağıma gömülüp sessizce ağlıyordum. Sırf güçsüzlüğümü görüpte beni aşağılamasın diye ağzımı kapatıp nefesimi tutuyordum. Kalbim yanıyordu, can çekişiyordum ama kimse bilmiyordu. Durun diyordum gözyaşlarıma ama durmuyorlardı, aksine dahada hızlanıyorlardı. Boğazımda bir yumru oluşuyordu, ölüyormuş gibi hissediyordum ama kimsenin ruhu duymuyordu. Ölüyordum ben kendimi, ruhumu öldürüyordum, sessizce.. Kapatmak istemiyordum gözlerimi. Çünkü o zaman aynadaki görüntüm canlanıyordu gözümde, iğrenç olan görüntüm.. Çünkü o zaman bana iğrenç ve bir pislik olduğumu hatırlatan aşağılayıcı bakışlarla karşılaşıyordum birtanecik(!) sınıf arkadaşlarımın bakışları.. Sabahları şişmiş gözlerime lanetler savuruyordum, acizliğimi sunuyorlardı bana. Tüm lise hayatımı tek bir kelime anlatabilir o da yedi harfen oluşan nefret ettiğim kelime olan "ağlamak". Söz vermiştim kendime, lisenin son günü, okulun çatısında. Alay edilmediğim tek yer olan okul çatısında. Binlerce kez intihar etmeyi düşündüğüm ama vazgeçtiğim çatıda. Artık aciz olmayacaktım. Gözlerimden akmayacaktı yaşlar artık. Güçlü olacaktım. İnsanları ve o yargılayıcı lafları duymazdan gelecektim. Artık mutlu olacaktım. Beş yıl boyunca kararıma sadık kaldım. Tâki bugüne kadar. Kararımı çiğnememe sebep olan adama bakarken ben, ben ağlıyordum. Beş yıl boyunca tuttuğum tüm gözyaşlarım sel misali akıyordu yanaklarımdan. Nefesimi tutuyordum yine sesim çıkmasın istiyordum. Dolu gözlerimle sonkez ona baktım, Savaş'a. Pişmanlık kırıntıları aradım göz bebeklerinde. Ne mi buldum? Bir hiç..Dudakları aralandı birşeyler söyleyecekti. Ama ben daha fazla aşağılanmak istemiyordum. Sahte de olsa eşim olmasını istediğim Savaş'ın aşağılamalarına dayanamayıp odama çıktım, kapımı kilitledim ve olduğum yere çöktüm. Kafamı dizlerime gömdüm ve ağlamamı sürdürdüm. Bir süre daha orada kaldıktan sonra ayağa kalkıp dolabımın üstündeki mavi kutuyu aldım. Liseden kalan acı hatıralarım vardı burada. Benim için en değerli olan şiir defterimi aldım ve yatağıma doğru ilerledim. Yatağımım üstünde bağdaş kurup açtım defterimi. Şöyle bir göz gezdirdikten sonra en sevdiğim şiirimle karşılaştım ve başladım okumaya.

Ağlamaktan nefret eder mi bir insan ?

Ağlamaktan nefret eder mi bir insan?
Gözlerinin acısı yüreğini hafifletmez mi aslında?
Yanağından süzülürken gözyaşları,
Tüm dertler, sel misali akıp gitmez mi aslında?
İçini yakan o kor,
Sıcak bir kristale dönüşmez mi aslında?
Yoksa ağlamak acizlik midir?
İnsanlara acındırmak mıdır kendini?
Yalancı su damlacıkları mıdır onlar?
Bir anlam ifade etmez mi?

EVLİLİK İLANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin