Merhabalar! Yeni bölümü yazmaya başladım ve şimdiden size kesit bırakmak istedim. Bu arada sizden bir ricam var.
Benim gibi psikolojisi ile çatışan arkadaşlar var mı aranızda? En yakınlarına bile anlatamayan, en yakınlarının yanında ağlayamayan... Ya da herkese anlatıp da, insanların onlara sağır olduğu insanlar. Kalbinde derin bir kesik olan, aldığı her oksijenin o kesiklere vurduğu insanlar var mı? Zamanın acısını geçirmediği, sadece uyuşturduğu insanlar var mı? O kesikler dikilmeden iyileşmez. O acılar alınmadan, sızı bırakmadan gitmez. Ailevi olsun, aşk olsun her türlü derdinizi anlatabilirsiniz. Travmalarınızı, acılarınızı. Sizden tek istediğim bana bunları anlatmanız. Ben de bunu isteğe bağlı olarak detaya inmeden, isim vermeden yazacağım. Aynı durumda olan insanlara yardım etmeye çalışacağım. Sadece yardımcı olmak istiyorum. Kimsenin yarasını herkese göstermek gibi bir niyetim yok. Herkes de olan yaraya merhem sürmek istiyorum sadece. Psikolojik bir kitap üzerinde çalışacağım lütfen mesaj atın.
Kesite gelirsek;
--
Beni tutan eller boğazıma sarılmıştı, ama sıkmıyordu. Gözlerim korku ile büyümüş, psikolojik olarak nefes alamaz olmuştum.
"Francis! Francis, kendine gel!" Francis'in gözüne çözemediğim bir perde inmiş gibiydi. Delirmişti adeta. Ellerini boğazımdan çekmeye çalışıyordum ama her defasında daha çok sıkıyordu.
"Ben buyum! Kendimdeyim zaten!" Bana iltifat eden ses tonu şimdi kükrer gibi çıkmıştı. Kalbi güzel olan adam, böyle şeyler yapar mıydı? Neler oluyordu?
"Francis senin yüzünü gizlemene gerek yokmuş. Sen zaten her zaman maske takıyormuşsun..." Sesim öylesine kırılmış çıkmıştı ki. Bu yükün altında eziliyordum, kurtulamıyordum. Francis'in boğazımdaki elleri gevşedi ve gözleri düz bir çizgi halinde bana bakmaya başladı.
"Ne?"
--