Francis'in Ağzından;
Kahretsin! Nasıl bu kadar aptal olabilirim? Ulan hayvan herif madem ağzından bir şeyler kaçırdın ne diye kıza tersleniyorsun! Aptalsın işte! Aptal, aptal. Önümde boş duran sandalyelere bir tekme savururken tüm bedenimin öfkeyle dolduğunu hissettim. Ne zaman öğrenecektim öfkeme hakim olmayı? Ne zaman bu hastalıklı halimden kurtulacaktım ben?
Her şeyi geçtim, teslimat yapan kız beni nasıl tanımıştı? Hafızası kaybolmamış mıydı o kızın? Bir haftadır Beauty ile iletişim içerisinde değildim. Onun kendi kendine bir sebep bulmuş olmasını diliyordum sadece. Gözlerinde çok büyük bir korku görmesem de o kızdan etkilendiği belliydi. Beauty'e bunun sadece bir yanlış anlaşılma olduğunu söylediğimde kafasını salladı. Biraz daha boş muhabbet ettikten sonra onu evine bıraktım ve kendimi bir haftadır hapsettiğim şu yere geldim. Öfkem çığ gibi büyüyordu. Gün geçtikçe daha çok kaybediyordum kendimi, bunun farkındaydım. Ama yapabileceğim bir şey yoktu. Eğer tedavi olmayı kabul edersem bana korkulu gözler ile bakmayan tek aşkımı kaybedebilirdim. Beauty'nin küçüklüğünü nasıl öğrendiğime gelirsek..
Arkadaşları ile gülüşüyordu. Her gün buraya gelip onu izliyordum. Dudakları azıcık yukarı kıvrılsa zaten dayanamayıp gülüyordu. Gözlerinde farklı bir dünya vardı bu kızın. Kendine çeken bir enerjisi olduğu da gözardı edilemezdi. Bu kız, baktığı her yere hayat veren gözlerini kimden almıştı acaba? Annesinden mi, babasından mı? Aklıma gelen fikir ile birlikte ses çıkarmamaya özen göstererek çalıların içinden çıktım. Arabama doğru ilerledim. Beauty görse kesinlikle bayılırdı. Arabalar bir yana, dünya bir yanaydı onun için. Arabama bindikten sonra arkadaki deri koltuklara doğru uzanıp, koltukların üstündeki çantayı almıştım. İçinden bal köpüğü rengindeki tabletimi çıkarırken bu işin benim için çokta zor olmayacağını düşündüm. Zaten elimde ev adresleri, gidebileceği yerlerin adresleri ve telefon numaraları vardı. Ailesinin olduğu evi bu kalabalık listeden bulmak, düşündüğümün aksine, zor olsa da sonuca ulaşmak beni tatmin etmişti. Adresi kendi kendime birkaç kez tekrar edip, yola koyulmuştum.
**
Büyük ahşap kapının önüne geldiğimde 'temiz aile çocuğu' gülümsemem yüzümdeydi. Kapıyı benim için olağanüstü olan bir sakinlik ile tıklattığımda kapının açılması çok sürmemişti. Karşımda beklediğimin aksine pijama ile bir kadın çıkmıştı. Zaten bu kızın ailesinden ne beklenir ki..
Gülümsedim ve beni davet etmesine izin vermeden içeri girdim. Kibar insanlardı ama yine de çok vaktim yoktu. İçeride babası maç izliyordu, arkamdan da annesi gelmişti.
"İkiniz de oturun. Çok vaktinizi almayacağımı düşünüyorum. Yine de buna ben karar veririm. Ben sanırım sizin gelecekteki damadınız oluyorum. Kendimi takdim etmem gerekiyor değil mi? Ben Francis. Kızınızı uzun süredir seviyor, takip ediyorum. Siz de bana yardımcı olacaksınız. Sizden tek isteğim bu ufak konuşmamızı Beauty'e söylememeniz. Aksi taktirde.."
Koskoca adamın minik gözbebekleri korku ile titredi. "A-anladım. Kızıma zarar verme. Anlatacağız."
Çok klişe bir sahne yaşıyorduk şu an sanırım. Beauty'e zarar vermeyecektim, öyle bir düşüncem yoktu. Adam korkudan mantıklı düşünemez hale gelmişti. Kızı için buradayım, ne diye ona zarar vereyim ki? Sadece ağzınızda mermiyle uyanırsınız karşı tarafta, diyecektim.
"Dinliyorum o zaman, babacığım." Adam hüzün denizlerinde boğuluyordu sanki. Kafasını önüne eğdi ve anlatmaya başladı.
