"Tahtaya gel, Beauty."
Ciddi misin o kadar insan arasından ben mi? Oysa ki ben sadece oturup, gözlerimi tahtaya dikiyordum. Bu da mı yasak?
Sıkıntı ile nefesimi verdikten sonra ayağa kalktım ve beyaz sıralar arasından tahtaya yöneldim. Sürpriz! Tebeşir ile yazılmış bir matematik problemi bekliyordu beni tahtada. Tozlu tebeşiri elime aldım ve belki elim bana biraz yardım edip bir şeyler karalar diye dua ettim. Tebeşirin tahtaya sürtünürken çıkardığı ses burnumu kırıştırmama sebep oldu.
"Bir sorun mu var Beauty?" Bay Clarons'ın sesiyle irkildim ve tebeşiri bıraktım.
"Y-yok efendim." Sesimin titreyişini kontrol altına almayı bir an önce öğrenmem gerekiyordu.
"En iyisi bu soruyu ben çözeyim. Oturabilirsin." Bay Clarons bana gülümserken tebeşiri yerine koydum ve tekrar beyaz sıraların arasından geçerek yerime oturdum.
Telefonumun titremesiyle elime aldım ve bilinmeyenden gelen mesaja baktım.
Gönderen:Bilinmeyen
11:49
Böyle bir sorunun seni zorlayacağını hiç düşünmemiştim x)
Bu lanet olasıca kimdi böyle? Bizim sınıftan biri olabilir miydi?Tekrar telefonumun titremesiyle kilidi açtım ve ekranı açmam ile şaşırmam bir oldu.
Gönderen:Bilinmeyen
11:50
Sınıfı bırak, aynı okulda bile değiliz.
Harika düşüncelerimi okuyan, psişik bir sapığım vardı. Bir bu eksikti! Bence benim hayatımın tek eksik yönü, fon müziğinin olmaması... Sürekli filmler izler, onların hayatlarına özenirdim. Bir gün böyle şeyler başıma gelse korkudan ölürüm herhalde. Bugün okula gelmemeliydim, o kadar yoğun bir acıdan sonra bu lanet yere gelmemeliydim.
"Ne istiyormuş benim fındık burunlu sincabım?" İşaret ve orta parmağının arasıyla burnumu sıktı. Sizden daha iyi yemek yapan bir sevgili... Zor bulunur. Ben buldum!
"Fesleğen soslu bir tavuk istiyorum yanında da," Ellerimi düşünür gibi çeneme koydum ve şirince gülümsedim. "Um, yanına da bolca Caleb."
"Fesleğen soslu tavuk ve bolca Caleb, ha? Stoklarımıza bir bakayım," Arkasını döndü ve sanki bir şeylere bakıyormuş gibi yaptı. Sarhoş edici gülümsemesiyle bana döndü. "Fesleğen soslu tavuk kalmamış, Caleb verelim? Hemde hiç istemediğiniz kadar!"
Bir adım daha attı ve aramızdaki mesafeyi kapadı. Ayaklarımı tezgahtan sallandırmaya başladım. Yaklaştı ve alnını alnıma dayadı. Belimden çekerek sabitledi, sanki kaçmak istiyormuşum gibi. Gülerek geri çekildim ve parmağımı salladım.
"Iı, ayıp! Neyse ben duş alayım, sen de stoklara tekrardan bak bence." Göz kırptım ve merdivenleri koşarak yukarı çıktım.
Beyaz kapının kolunu aşağı indirdim ve siyah tonlarının hakim olduğu odada banyoya doğru ilerledim. Banyo kapısınında kolunu aşağı indirdim ve geniş banyoya girdim. Üstümdeki ayıcıklı pijamaları çıkardım ve südyenimin kopçasını açtım. Son olarak da iç çamaşırımı indirdim ve banyoya girdim.
Suyu uygun ısıya getirdim ve şampuanı alıp kafamda köpürtmeye başladım.. Bu çocuğa ısınıyordum yavaş yavaş. Yani birlikte gülüyor, eğleniyorduk. Onun yanında rahattım. Tıpkı bir arkadaş gibi... Aşağıdan gelen konuşma sesleriyle düşüncelerimden sıyrıldım ve dikkatimi konuşmaya verdim ama duyulmuyordu.
"Caleb kim geldi?" Diye bağırdım.
"Kimse!" Ses tonu biraz kırık gibiydi ama aldırmadım, kendi kafasında bir şeyler kurup sonra onlarla sinirlenen bir insandı çünkü. Ben bu düşüncelerle boğuşurken saçlarımı son kez duruladım ve havluya sarınıp çıktım.
Üstüme Sünger Bob'lu bir t-shirt, altıma da beyaz bir şort giyip aşağı indim. Mutfağa yaklaşırken adımlarımı sessizleştirdim. Arkadan geldim ve belinden sarılıp yanağından öptüm.
"Kim sinirlendirmiş benim sevgilimi?" Ses yoktu. Vücuduna doladığım ellerinden, vücudunun ne kadar gerildiğini anlayabiliyordum. "Bir şey mi yaptım, Caleb?" Kolundan tutup kendime döndürdüm.
"Sen." Sesi net ve bir o kadarda soğuktu. Ne yaptım ki ben?
"Anlamadım?" Gözlerimi kırpıştırarak baktığımda, önceki ifadesinden hiç ödün vermeyerek konuşmaya devam eti.
"Sen sinirlendirdin. Aslında sinirlendirmedin, paramparça ettin Beauty." Arka cebinden bir kaç fotoğraf çıkardı ve tezgaha attı. Ardından aramızda hiçbir konuşma geçmedi. Kulağıma ona dair gelen son ses, ayakkabısının çıkardığı sesti. Bakmak istemiyordum fotoğraflara, anlamıştım ne olduğunu.
Aklıma gelen olayla birlikte etraf bulanık gözükmeye başlamıştı, evet Beauty insanlar ağlayınca genellikle böyle olur. O anki psikolojiyle kötü olmuştum evet, hala da kötüydüm. Ama sorun şu ki, bir insanın sevgilinden,özellikle de bu şekilde, ayrıldığı zamanki duyguları hissetmemiştim. Caleb her zaman kendi çapında sevdi, ben ise kalbime dağınık bir şeklide yığdığım tuğlaları asla yıkamadım.
Gönderen:Bilinmeyen
11:53
O fotoğrafları Caleb'e verenin kim olduğunu bilmek ister misin?
Caleb'e dair hiçbir şey bilmiyordum. Zaten tanımadığım bir yabancıya da güvenmeyecektim. Omuz silktim ve telefonu masaya bıraktım. Pis psişik! Telefonumun tekrar titremesiyle elime aldım.
Bilinmeyen arıyor...
"Bay Clarons, 5 dakika dışarı çıkabilir miyim?" Beni başı ile onayladı ve aceleyle dışarı çıktım.
Derin bir nefes aldım ve açma tuşuna tıkladım.
"Alo?" Sesimin kısık çıkmasına özen göstermiştim. Bu konuşmaları biri duysun istemiyordum.
"Ben Francis, bilinmeyenin." Duyduğum ses gayet erkeksi ve hoştu.
"Adını öğrendim, artık bilinmeyen değilsin." Dalga geçer gibi konuştuğumda rahat bir şekilde güldü.
"Bildiğin bir tane şey var, bilmediklerin daha ağır basıyor. Hem sadece ismimi biliyorsun, hikayemi değil." Dediği şey ile gözlerimi kırpıştırırken, iç sesimin konuşmasına engel olmadım. Haklıydı, Beauty.