1.Bölüm'Ölüm'

36.8K 1.1K 47
                                    

    Sensizlikle dans ediyorum şimdi...Elimden dertler,belimden acılar tutuyor.Gözlerimde boşluk,yüreğimde yokluk...Sevdan dolduruyor burnumu,yüzümü gömüyorum göz yaşlara...Şimdi seni özlüyorum...Hem de kelimelere,cümlelere,kitaplara sığdıramayacak kadar çok....

                                                                                         beyaz-kanat


   Birini sevmişti...Kalbini, ruhunu, bedenini armağan edecek kadar çok sevmişti... Geriye ne mi kaldı? Sökülüp eline batıp duran bir kalp! Onu sonsuzluğa kadar sevmeye yemin etmiş bir ruh... Peki ya bedeni? Onun acısıyla hırpalanmış yara bere içinde kaybolmuştu.Öylesine yorgundu ki bu beden,yıllar geçse de hala kabuslar eşlik ediyordu uykularına...Ruhuna ızdırap veren bu acıyla yanıyordu yıllardır.Öyle bir acıydı ki bu hoyratça düğümlüyordu boğazını...Ilgıt ılgıt esen yel de yakıyordu ciğerlerini..Sanki onun ölüm anında alamadığı nefesin intikamını alıyordu...Vuslatı olmayan bir ayrılık şehrindeydi gönlü...Bu şehrin sevda yokuşlarından yuvarlanıyordu kendinden habersizce...Bildiklerini bilmediklerinde arıyordu burada.Sevdiği adama küsmelerinin,nazlarının cezalarını çekiyordu kendi iç hesaplaşmalarında.Hükmü müebbet olan sevda oyununda ömrünü ömrüne gönlünü gönlüne kattığı adam yanında değil toprağın altındaydı...

Ayrılıkların en sessiz ve soğuk haliydi ölüm...Feryatları duymayacak,cevap vermeyecek kadar sessiz,mezar taşları kadar soğuk...

Hicran'da bu soğuk mezar taşında arıyordu teselliyi.Yine alev alev olan gönlünü bu ıssız kuytuda dindirmeye uğraşıyordu...

Oturduğu yerde biraz daha öne gelerek alnını mezar taşına yasladı.Acıyla tebessüm ederek

"Ben...geldim..."dedi güçlükle.Yanaklarında usul usul dökülen yaşlara aldırış etmedi.Boğazındaki acının da bir payı olacak ki titreyerek içini çekti.

Acıyla kıvranan bedenin de her gün yeni bir yangın oluyordu.Her yangının sonunda küller...Her kabusun ardından sabahın ayazında o küller savruluyordu.Yolculukları mezar başında son buluyordu.Sonra her kabusun ardından Hicran koşa koşa eşinin,sevdiği adamın yanına,mezarı başında alıyordu soluğu...

'Geçer' derler.'Unutur,alışır insanoğlu'...Hicran unutmak şöyle dursun zihnindeki,bedenindeki,ruhundaki her bir sancı katmerlenerek artıyordu günbegün.Ona da ölüm olmuştu her gün!Her gün ayrı bir azap olmuştu kadına!Boş bekleyişlerin ön plana çıktığı bu lime lime olmuş hayatta acı çekmekten başka elinden bir şey gelmiyordu.Ölüm sanki kör bir kuyuydu.Uçsuz, bucaksız...O kara günden beri doğru dürüst gülmemişti belki...Saplantılı bir şekilde o anda kalmak.Ölürken çok canı yanmış mıdır soruları dolduruyordu gecelerini...Her gece sadece yanağı değil  yastığı da ıslanıyordu...

Mezar taşında ellerini her bir harf ve rakamda dolaştırarak devam etti buruk cümlelerine

Cahit KARALI

D-20.05.1985

Ö-03.08.2011

RUHUNA FATİHA

"Bugün yine seni gördüm rüyamda birtanem.El ele tutuşmuş uçsuz bucaksız yeşil bir vadide yürüyorduk.O an bana bir şeyler söyledin.Ben de elini bırakıp hızla koşmaya başladım.Ama ne söylediğini bilmiyorum,sesini duymadım."dedi ve yutkunarak devam etti.

"Sesini unuttum Cahit..."dedi.Canını yakan bu cümleyle sanki utanılacak bir şey yapmış gibi yerinde doğruldu ve bakışlarını çiçeklere çevirdi.

İlk önce nergisin üzerinde gezdirdi ellerini.Sonra güllerin,sonra da anemonların üzerinde gezdirdi parmaklarını.Aklına gelen düşünce ile sanki kalbi urganla sıkılıyormuş hissiyatına kapıldı.

Hicran YarasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin