Kahvaltıyı yaptıktan sonra ben odama kızlar ve Mert ise evlerine dağıldılar.
Bu tatil bana iyi gelecek. Buradan uzaklaşmak ama nereye gitsemde kafam da benimle kafamın içindeki hiç bitmeyen adeta beni kemiren düşüncelerde... Odama çıkıp küçük bir bavul aldım. İçine birkaç pantalon, bluz ve şort koydum. Bunlar bana yeterli benim için. Üzerime siyah dar bir bluz altıma kot şortumu giyip odama son kez baktım ve içimden "2 gün sonra görüşürüz" deyip evden çıktım.Kızlar ve Mert ile **** iskelesinde buluşacağız. İskele yakında olduğu için kulaklığımı takıp iskeleye doğru ilerlemeye başladım.
***
Biraz yürüdükten sonra iskeleye geldim. Kimse gelmemiş henüz ben erken gelmiş olmalıyım. Bir banka oturup denizi izlemeye başladım. Masmavi çok güzel çok sakin. Üzerinde birkaç kuş var. Hava hafif rüzgarlı olmasına rağmen deniz bir çarşaf gibi pürüzsüz. Denizin sonu yok gibi görünüyor olsada her şeyin bir sonu vardır. Acaba denizin sonu nerede? Bu düşüncelere dalmışken bir sesle irkildim.
"Ne güzel değilmi? Masmavi sanki sonu yok gibi."
"Sende kimsin? Ne zamandır buradasın?"
"5dk. Oldu. Çok derin dalmışsın farketmedin bile."Şaşkın gözlerle bakmaya başladım. Rahatsız olmalı ki
"Pardon kendimi tanıtmadım. Ben Eren."
Umursamayarak kafamı cevirdim.
"Bu durumda senin de adını söylemen gerekiyor sanırım, ben mi yanlış biliyorum?"
Adının Eren olduğunu öğrendiğim çocuğa bir baktım (Kumral, yeşil gözlü, uzun boylu ve hafif kaslı. Üzerinde siyah bir badi boynunda zincir bir kolye altında da kot bazı yerleri yırtık bir pantalon var.) ve bir güzel süzdükten sonra
"Ben de Defne."
"Memnun oldum Defne."diyerek tokalaşmak için elini uzattı. Bende tebessüm ederek kafamı salladım.
Arkadan gelen ses ile arkamı döndüm. Çağıran Mert yanında da kızlar."Defne!!"
Eren'e tebessüm edip bizimkilerin yanına gittim.
"Prenses çok bekledin mi?"
"Evet bekledim.. Ama sorun değil sıkılmadım."Deniz gözleriyle Eren'i işaret ederek "O çocuk kim?"
"Bilmem tanımıyorum."
"Beraber oturuyordunuz ama"
"Denizz her birlikte oturduğum kişiyi tanıcak değilim."Aslında söylerdim ama şimdi bir sürü soru sorarlar onlarla uğraşacak kafada değilim. Zaten onlarda fazla uzatmadılar. Çok beklemeden vapur da geldi. Ada da Deniz'in babasının oteli var orada kalacağız. Babası aksi takdirde izin vermezdi zaten.
Vapura bindiğimizde en üst kata çıktık. Boş bir yer bulup oturduk.
Biraz konuştuk. Sonra vapurun arkasına geçtim birsürü kuş ekmek atılmasını bekliyor. Çok güzel bir görüntü olsada bir yandan kimsenin özgür olmadığının da kanıtı. Kantine gidip bir parça ekmek istedim ve tekrar vapurun arkasına doğru ilerledim. Bir parça ekmek koparak kuşlara doğru salıverdim. Çok güzel bir duygu. Vapurun en çok sevdiğim yönü arka tarafı ama kuşlar nedeniyle değil, motorun denizde bıraktığı kabartılar. Gerçekten çok hoş bir görüntü. Elimdeki ekmekler bittikten sonra etrafıma bakınıp bizimkilerin yanına gittim. Çok hararetli konuşuyorlar."Ne konuşuyorsunuz bakalım bu kadar hararetli?"
Gözlerim etrafına şaşkın ördek gibi bakan Aslı'ya kaydı. Bunu farketmiş olacak ki...
"Şeyy... bizde tam şu karşıdaki yakışıklıyı konuşuyorduk. Çok iyi değilmi?"
Bahsettiği çocuğa doğru baktım baya bi esmer kilolu biri şuan gerçekten saçmalamış benden birşey sakladıkları aşikar. Kaşlarımı çatarak gözlerimi üçünün arasında gezdirdim. Bunun üzerine Deniz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTMAK MI? ASLA (ASKIDA)
ChickLitBaksana sen benden mi hoşlanıyorsun? Platonik aşkına tam açılacakken ortaya çıkan bir sevgili ile bütün umutları sönen bir kız Defne. Herşeyden habersiz sevgilisi ile mutlu Umut. Defne ne istemişti ki sadece sevdiğinin de onu sevmesini bu aşkın artı...