Kargaşa

15 1 0
                                    

Uzun süre sonra ilk defa sahnedeyim. Herkes bana beklentili gözlerle bakıyor. İçimde hissettiğim acı, korku, endişe ve elimdeki bilmem kaçıncı bira şişesiyle sahnedeyim şimdi. Kendimde olduğum söylenemez. Çok içtim. Grubum son hazırlıklarını da tamamladı. Yavaşça elimdeki bira şişesini yere bıraktım ve gitarımı elime aldım. Bu gün ondan uzaktayım. O ölümle savaşıyor ve benim, şu an ağlama sızlanma gibi bir şansım yok. Benden bekleneni yapıp, misafirlerimi en güzel şekilde ağırlamalıyım. Mike'a şarkıyı söylüyorum ve kendimi sözlere bırakıyorum.
-Lana Del Rey / Black Beauty-
Normalde bu kadar yavaş şarkılar söylemem ama gençler hüzünümü anlamış olmalılar ki hepsi yere oturup hafif hafif kafalarını sallıyorlardı. Sıkılabileceklerini düşünmüştüm oysa ki. Şarkı bitene kadar enerjileri bana biraz da olsa moral oldu.

Harvey'den

Ciddi anlamda etkilenmiştim. Sahneye çıktığında yaptığı konuşmanın ardından çok içmişti. Ama bu şarkıyı söylemesine hiç bir şekilde yansımamıştı. Sesi o kadar berraktı ki bir ara playback yaptığını düşündüm. Şarkıyı söylerken kafasını sallıyor aynı zamanda da ayağıyla ritim tutuyordu. Şarkıyı söylerken gözlerini açmadı. Sevgilisine söylediğini anlamıştım. Ölmekte olan sevgilisine. O an çok kötü hissettim. Sevdiği kişi ölüyordu ve o bizim için şarkı söylüyordu. Üzülmesini istemiyordum, ona sarılıp herşeyin iyi olacağını söylemek istiyordum sadece. Şarkısını bitirine kadar onun acısını paylaştım.
          . . .
Şarkısı bittiğinde ayağa kalktı, herkese iyi eğlenceler diledi ve yanımıza gelmek üzere sahneden indi. Topukları yüksekti ve zor yürüyordu. Attığı her adımdan sonra duruyordu. İnsanlar onu tebrik ediyor onunla konuşmak istiyordu. Hiçbirini geri çevirmedi. Buradaki insanlar onu seviyordu. Sevilmeyi hakediyordu.

-----------
Şarkımı bitirmiş, misafirlerime doğru yürüyordum. Sarhoştum ama buna alışıktım. Zorlanmadım. Benimle konuşmaya gelen bir grup gencin içinde bir çocuk dikkatimi çekti. Hayır, hayır, hayır. Bunu yapmak istemezsin. Yapma diye kendi kendime konuşurken  çocuğun davranışları kendini belli etti. Başka çarem yoktu. Usulca koluna girdim ve kıkırdadım. İçimdeki siniri ona yansıtamazdım. Gözümü Finn'e çevirdiğimde ne yapacağımı anlamış gibiydi. Ve beni uyarıyordu. Umrumda değildi. Misafirlerime ayırdığım bölüme merdivenle çıkar çıkmaz çocuğu duvara ittim. Bana karşı koyamadı. Kaslı değildi aynı zamanda zeki de değildi. Boğazını sıkmaya başladım. Bizimkiler bana karşı koymaya çalışırken bağırmaya başladım. "Size tek bir şart koydum, TEK BİR ŞART KOYDUM! O LANETİN TİCARETİNİ VE O PİSLİĞİ BURADA İSTEMİYORUM! O UYUŞTURUCU BOKU OLMADAN YAPAMIYORSAN, GELME BURAYA SİKTİR ANLADIN MI? BU KADAR MI ACİZSİN? BEN SİZE BURAYA BEDAVA GİRME İZNİ VERİYORUM, VE SİZ BİR KURALA BİLE UYAMIYOR MUSUNUZ? SİKTİR! BİR DAHA SENİ BURADA GÖRÜRSEM SANA YEMİN EDİYORUM HAKKINDA SORUŞTURMA BAŞLATIRIM ANLADIN MI?" Boğazım yanıyordu. Göz yaşlarıma engel olamamıştım. Çocuğun gözüne bir yumruk attım. Sonra geldiği yere dönmesini söyledim. Artık daha fazla dayanamıyordum. Yoruldum.

Kimlik.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin