#5

138 27 8
                                    

Multimedya Rüzgar

Bu alarmı kim kurdu sabahın körüne.
Bu perdeyi kim açtı.
Zır zır çalan saati duvara fırlatıp durdurduktan sonra sıra perdeyi kapatmaktaydı. Kapattırmakta diyebiliriz aslında.
" Anneeeee "
Ses gelmedi bir daha şansımı deneyeyim "Annneeğğ koşş yetiş"
Annem beklediğim gibi hemen gelmişti.
" Noldu kızım niye sabah sabah ciyaklıyosun? Bir şey mi oldu?"
" Evet anne birisi perdeyi açmış olmalı ki yüzüme güneş geliyor ve rahat uyuyamıyorum rica etsem tatlım şu perdeyi kapatır mısın ?"
" Bende seni mi boğazlıyolar sandım. Bunun için mi bağırdın çatlak kızım benim. Perdeyi de baban açmış olmalı."
Babam mı? Demek babam gelmişti. Onu çok özlemiştim. İki haftadır iş seyahatindeydi ve onu görmüyordum. Kızlar babalarına çok düşkün olur derler ya bencede kesinlikle öyleydi.
Yataktan kalktığım gibi annemlerin odasına koştum ve yatakta uzanan babamın yanına zıpladım. Onu da uyandırıp sarıldıktan sonra odamdaki banyoya girip duş aldım. Bu gün okul günüydü ve okulu hiç sevmem. Gerçi bu da laf mı okul bu sonuçta kim sever?
Aynaya bakıp kendimi incelemeye başladım. Güzel bir kızım ya. Vücudumda şekilli. Yüzüm de çok güzel. Maşallahım var yani.
Bu gün okulun ilk günü ve hazırlanmam gerekiyor ama ben ne yapıyorum aynanın karşısında havlumla durup kendimi inceliyordum. Biraz daha oyalanırsam kahvaltı yapmadan evden çıkmak zorunda kalacağım. Hem kahvaltı yapmak çok önemli büyüklerimiz ne demiş ...mm .... bende bilmiyorum şimdi ne demişlerde güzel bişey söylemişlerdir.
Bu gün ilk gün olduğu için serbest kıyafetle gidiliyor. Bende siyah şort ve önünde siyah yazılar olan beyaz, tek omzu düşük tişörtümü giydim. Eyeliner ve rimelimide bir güzel sürdükten sonra sanırım hazırdım. Siyah sırt çantamı alıp hemen kahvaltıya indim.
Annem babamın gelişine özel dört dörtlük bir kahvaltı hazırlamıştı.

Kahvaltımı da yaptıktan sonra Ecem'le babası beni evden almaya geldiler. Ecem'in babası Mehmet amca babamla sohbet ederken ben arabada Ecem'in yanına geçtim.

"Ayy Asyaa acaba hoş çocuklar gelmişmidir okula?"

"Bence çok konuşma malum Eren kuzenim olur ." deyip sırıttığımda az önceki sırıtışından eser kalmamıştı.

Bir kaç dakika sonra Mehmet amcada arabaya geldi ve okula doğru ilerlemeye başladık.

Bahçeye girdiğimizde gerçekten okulu hiç özlemediğimi fark ettim. Özlediğim arkadaşımda yoktu çünkü tek samimi olduğum bizimkilerdi.

Ecem'le biraz bahçede dolaştıktan sonra bizimkilerde okula gelmişlerdi.

Hepimiz bir yıl önceye kadar başka okuldaydık. Kerem'de bizimle aynı okuldaydı. Onu kaybedince o okulda durmaya daha fazla dayanamamıştım ve okul değiştirmiştim. O okulun bahçesinin, koridorlarının, kantininin her köşesinde ayrı bir anımız vardı ve ben bu kadarına dayanamazdım. Ben okul değiştirince bizimkilerde hiç durur mu tabiki benimle gelmişlerdi ve beni yalnız bırakmamışlardı. 11. sınıfta geçmiştik bu okula.Önceki okulumuzda ki gibi burada da geçen yıl aynı sınıftaydık ve bu senede büyük ihtimalle böyleydi.

Müdür konuşma yapacağı için herkes sıralara doğru yöneldiğinde bizde bahçede sıra olduk. Bu adamda konuşmaya bir başladı mı dahada susmazdı. Havada sıcaktı ve bu sıcakta bu adamı dinleyecek olmak kulağa hiç güzel gelmiyor.

" Merhaba değerli öğrencilerim ve değerli öğretmenlerim. Yeni bir eğitim öğretim yılında tekrardan beraberiz. Özellikle son sınıflarımız hakkında konuşmak istiyorum. Bu yıl onlar için çok önemli ve 12. sınıflarımızın derslerde samimi arkadaşlarıyla değilde dersleriyle ilgilenmesi için sınıflarını karıştırdım. Sınıflarınızı girişteki panolardan öğrenebilirsiniz."

Bu da neydi şimdi.

Bizimkiler olmadan ders geçmezdi ki. Bu adamı hiç sevmezdik zaten şimdi iyice gıcık olmuştuk. Belki şans eseri bazılarıyla aynı sınıfa düşerdim.

Konuşmasını 5-10 dakika daha sürdürdükten sonra İstiklal Marşı'nı okuyup okula girdik.

Panoya baktığımızda Aras'la Melis'in, Ekin'le Ecem'in ve benimlede Burak'ın aynı sınıfta olduğumuzu gördük. Birbirimize doğru üzgün ifadelerle bakıp sınıflarımıza dağıldık. Burak yine soğuk esprilerini yapıp yanımda otururken onu dinlemiyordum. Şu an dikkatimi yan sıramızda oturan Rüzgar ve masasına mini eteğiyle oturmuş havuz canavarı çekmişti. Bunlarda mı buradaydı? Şansa bak ya. Bir sene bir de bunlar mı çekecektim. Bunları burda görmek okuldan daha da soğumama neden olmuştu. Burak'da baktığım yöne bakıp " Karaya çıkınca güzelleşmiş ama o halini gördükten sonra onunla olmaz yani" diyince güldüm.

Kızda gülüşümü duyup kafasını bana doğru çevirdi ve o gün yaptıklarımı hatırlamış olacak ki gözlerini kısıp tehdit edercesine başını salladı. Bende dil çıkarıp önüme döndüm. Salak kız. O ve tehditleri çok umrumdaydı sanki. Dil çıkarmam hoşuna gitmemiş olacak ki yanıma gelmek için ayağa kalktığında hoca sınıfa gelince tekrardan oturmak zorunda kaldı.
Dersler ardı ardına sıkıcı bir şekilde ilerlerken öğle arasına girdik. Kantinde bizimkilerle buluştuk ve bir masada oturduk. Ekin ve Burak bize aldıkları yiyeceklerle yanımıza doğru gelirken Rüzgar ve arkadaşlarıda kantine geldi. Kantindeki kızlarda aralarında Rüzgar'ı işaret edip 'ne hoş çocuk' diyorlardı. Gerçekten hoş çocuktu amann beni ne ilgilendirir Allah sahibine bağışlasın.
Yiyeceklerimizi yerken sessizlik olmuştu.
" Ee sınıflarınız nasıl ortam falan?" diye Ekin konuşmaya başladı.
" Ben şahsen beğenmedim sınıfta hiç güzel kız yok. Ben sizin sınıfa geçmek istiyorum. Hem ben sen olmadan yapamam Ekin dayanamam. Sakın yanlış anlama sizin sınıftaki Ezgi için istemiyorum sizin sınıfı. kesinlikle arkadaşlarım için istiyorum."
"Ah Burak yalanın batsın"
" Ama Asya sınıfı açısından şanslı bence" diyip Burak imalı bir şekilde bakınca ne dediğini anlayamamıştım.
Ona sorar gözlerle bakınca "Rüzgar'da bizim sınıfta ve Asya'ylada pek yakışıyorlar"
dediğinde lokmalarım boğazımı acıtmıştı. Yutkunamadım. Bunu bana nasıl söyler? Kerem'den sonra kimseyi düşünmemiştim ve Kerem benim için ayrıydı. İlk aşkımdı.
Ondan sonra hayatımı devam ettirmem gerektiğini biliyorum ama yapamazdım ona ihanet etmiş olurum.
Burak'da bir süre sonra masadakilerin onu uyarmasının ve yüz ifademin sonucunda hatasını fark etmiş olacak ki "Özür dilerim Asya ben böyle demek istemedim. Böyle üzüleceğini bilseydim söyler miydim Asyam Avrupam?"
daha fazla dinlemek istemediğimden masadan kalkıp biraz hava almak için bahçeye çıktım. Ecem'de arkamdan benimle gelmişti ama sadece biraz yalnız kalmak istiyordum. Kerem'le olan anılarım gözümün önünden bir bir geçiyordu. Gülüşmelerimiz, şakalaşmalarımız...
Kavga ettiğimiz anlar bile şu an bana güzel geliyordu. O yaşarken benim için olan değerini bu kadar fark edememiştim. Ama onu kaybedince her şeyin farkına vardım.
Bir gün ya olurda onu unutursam?
İhanet etmiş mi olacağım?
Ama hayır unutmayacağım Kerem'i. Ne olursa olsun unutmayacağım. Göz yaşlarım gözümden akmak için hazırlanmışlardı. Ama onları bırakmayacağım. Bu kadar insanın içinde ağlayarak kendimi aciz ve güçsüz gösteremem.
Ecem'e yalnız kalmak istediğimi söyleyip okulun arka tarafına doğru yürümeye başladım. Arka tarafa geldiğimde bir banka oturdum. Biraz sakinleşmem lazım. Yoksa yakın arkadaşlarımdan birini elimde olmadan üzebilirim.

Burda genellikle erkekler sigara içerlerdi ama şimdi boştu.
" Görüyorum da dertliyiz ha? " sesin geldiği tarafa bakınca Rüzgarın bana yaklaşmakta olduğunu gördüm. "Demek görebiliyosun ha. Bende seni kör biliyordum." Yanıma oturup yüzümü dikkatle incelemeye başladı." Ne bakıyosun? " çıkmıştı birden dudaklarımdan. Sırıtıp " Dudakların tam öpülmelik." Dedi. Oha sapık! Ters ters bakıp " Sapık mısın ya sen? Hem sevgilin var hemde bana sırnaşıyorsun ." Anlamayan gözlerle bana bakıp " Sevgilim mi bende bi ara kendisiyle tanışmak isterim. Kimmiş bakalım sevgilim? " diye alay eder gibi sordu. Ay Valla mal bu çocuk. " Sınıfta yanında oturan kızı diyorum." Bankta arkasına yaslanıp, gülmeye başladı. Ne gülüyorsun der gibi ters ters bakıp tek kaşımı da kaldırdım. " Güzelim benim sevgilim yok. O kız da arkadaşım. Hem benim ilişkilerim tek gecelik" diyip göz kırparak yanımdan ayrıldı. Oha oha oha yani.

Sadece BizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin