Kızgın ve bir o kadarda telaşlı olduğunu gözlerinden anlayabiliyordum. Lakin her şeye rağmen yüzündeki hiç bir kas kıpırdamadı, her zaman ki gibi. Onu tanımasam eminim gözlerine baktığımda bile duygusuz bir yaratık görürdüm. Lakin onu çok yakından tanıyorum ve onun benim üstüme nasıl titrediğini, canımın yanmaması için elinden gelen her şeyi nasıl yaptığını biliyorum. Thaddeus... Gözlerinin içine ona duyduğum karşılıksız sevgi ile baktım. O ise tuttuğu nefesi ve kaslarını serbest bıraktı. Gözlerini bir kaç saniyeliğine kapatıp derin bir nefes alarak bakışlarını üzerimde gezdirdi.
"Bunu neden yaptın Lynet? Seni kaybetmektense ölmeyi tercih edeceğimi biliyorsun." Omuzlarımdan tutan ellerine bakıp sırıttım.
"Sadece suyun altında çok huzurlu hissediyorum kendimi. Seni üzmek için yapmadım." Dedim ve gözlerimi onunki ile buluşturdum.
"Buna bir son vermen lazım." Gözlerini vücudumda gezdirirken kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Çünkü bu durum çok garibime gidiyordu. Çıplaktım. Karşımdaydı ama bana hiç dokunmadı. Bu olay bir kaç kere daha yaşandı. Ama hiç dokunmadı. Bazen beni beğenmediği hissine kapılıyorum. Ama beni beğenmeseydi beni istermişçesine bakmazdıda. Bunu gözlerinden net bir şekilde anlayabiliyorum ama neden hiç bir şey yapmadığını çözmüş değilim. Bana her defasında "Henüz değil, zamanı gelmedi." gibi şeyler söyleyip duruyor. Sanki bakire olan ben değilimde oymuş gibi... Yinede her zaman ki gibi şansımı denemek için ona flörçü bir gülüş gönderdim. Omuzlarımdan tutan ellerine dokunup kaslı kollarına doğru geçtim. Dirseklerine kadar katladığı gömleğe gözlerimi dikip tekrar gözlerine baktım. Soğuk teni temasım ile yanıyormuş gibi görünsede hiç bir mimik yapmadan olabildiğince duygusuzca gözlerime bakmaya devam etti. Eh biraz ıslanırsa belki üstündekileri çıkarmaya karar verir diyerek elimi küvete daldırdım ve bir avuç suyu gömleğine sıçratırken alaycı bir ses tonuyla "Ah üzgünüm bilerek olmadı. Islak ıslak durma üşüteceksin, belki üstünü çıkarman ve kurulanman senin için daha iyi olur." Diyerekten sinsi sinsi gülmeye devam ettim. Şimdi sadece planıma uyup üstünü çıkarmalıydı. Çarpık bi gülümseme ile kollarımı bırakıp ayağa kalktı bende küvetin kenarına tutunarak onu izlemeye devam ettim. İşte başlıyoruz! Gömleğin sadece yaka kısmında bulunan ipleri yavaşça açarken bana da aynadan bakıyordu. Ah onu soyunurken izlemek gibisi yok... Yeterince açtığına emin olduğunda gömleğin altından tutup ters bir şekilde çıkarttı. Ve işte tam karşımda mükemmellik abidesi bir vücut duruyordu. Gömleği lavabonun bulunduğu tezgaha bıraktı. Ellerini tezgaha dayayıp aynadan bana baktı. Sırıtarak kafasını aşağı eğdi ve bir sağa bir sola salladı. Bu onu eğlendirmişe benziyordu. Planın kalan kısmını yürürlüğe sokma vakti geldi. Küvette doğruldum ve ıslak ayaklarımı buz gibi mermere değdirdim. Islak oluşumu aldırış etmeden banyoda ona doğru ilerledim. Ben yaklaştıkça o kafasını doğrulttu ve omzundan bana bakış attı. Tam arkasına geldiğimde elimi yavaşça biraz da çekinerek sırtına yerleştirdim. Dokunuşum ile ürperek sırtındaki kaslar gerilirken ıslak elimi sırtında gezdirdim. Bir elim karnında bir elim göğüsünde ona arkadan sarıldım. Duruşunu bir kaç dakika boyunca hiç değiştirmedi. Sırtına bir kaç öpücük bırakarak onun zincirlerini kırmaya çalıştım. Ama hayır bu adam mükemmel bir iradeye sahipti. Ona aynadan gözlerimi diktim belki biraz gözlerimi kırpıştırsam... Tabi ki tezgahta duran havluya uzanıp hiç umrunda değilmiş gibi beni havluya sardı. "Islak ıslak durma üşüteceksin." Dedi taklidimi yaparak. Ona kırılmıştım ve eminim bunu yüzümden okuyabiliyordu. Gözlerini kapatıp of çekip "Bana böyle bakma, bu bakışa dayanamıyorum Lynet..." Dedi ve kollarının arasına aldı. Islak saçlarıma küçük öpücükler kondururken bir yandan da "Az kaldı, bir kaç hafta daha kaldı." Diyip durdu. Yüzümü avuçlarına aldığında hala tatmin olmamış bir yüz ifadesi takınıyordum. Derin bir iç çekti "Ah Lynet doğum günün için saklıyordum... Bunun süpriz olması gerekiyordu ama sen..." Gözlerimi iri iri açarken bir yandan da gülümsemem yüzüme yayılıyordu. Cümlesini bitiremeden kahkaha atıp kollarımı ona sardım. "Çok yaratıcı bir hediyeymiş bu gerçekten peki hediyemi önceden alma imkanım hiç mi yok acaba..." Derken muzipçe gülümsedim ona. Bakışları donuklaşıp gözlerimle buluştu bir süre hiç bir şey demedi ve alnımdan öpüp, kollarımdan kurtuldu ve konuyu kapatmış oldu. Odaya ilerledi büyük ahşap dolabını açıp bir gömlek geçirirken onu izledim. Nefret edemiyordum. Uzun süre öfkeli kalamıyordum. Hiç böylesine kuvvetli bir duygu beslememiştim daha önce. Gözüm saate kaydı hazırlanma vakti...Çıkmadan önce son kez aynanın karşısında durdum. Beyaz midi boy elbise ile kırmızının en güzel tonundan topuklu ayakkabılar rujumla uyum içerisindeydi. Üstüme deri ceketimi geçirip kapının eşiğinde durdum. "Hazır mısın sevgilim?" Dediğim an her zaman kilitli tuttuğu odanın kapısını açıp dışarı çıktı. Gitmeden orayı kilitlemeyi ihmal etmedi. Belime doladığı eliyle kendine yakınlaştırırken dudaklarını benimkilerine yakınlaştırdı ve işte bende o an ona kendi silahından tattırdım "Rujumun bozulmasını istemem." Yaptığım şeyin farkına varıp gülümsedi "Önden buyurun matmazel..." Diyip dışarıya işaret etti ve ardından kapıyı kapatıp kilitledi. Koyu kahve tahtalı Victoria döneminden eve son kez bakma isteği duydum. Sanki... İçimdeki ses bu gecenin diğer gecelerden farklı olacağını söylüyordu. Sanırım sadece rüyamın etkisindeydim. Kolunu bana uzattığında koluna girmek yerine ona sarılmayı seçtim. Bir eliyle beni sarmalarken gecenin karanlığında onca gürültü içerisinde sadece kalp atışlarını dinliyordum. Her zaman buluştuğu tedarikçisi ile görüşecektik. Bu yüzden bir kaç sokak sonra sağa dönmeliydik ama onun yerine hiç sapmadan devam ettik. "Neler oluyor tedarikçin ile buluşmayacak mıydın?" Diye sordum. O ise adımlarını hızlandırdı. Topuklarımla olabildiğince ona yetişmeye çalıştım bana sarılmayı kesip elimden tuttu. Karşıdan karşıya geçerken belli belirsiz bir şekilde bana baktı "Takip ediliyoruz Lynet. Sana koş dediğim an ayakkabılarını çıkar ve koşmaya başla." Dedi. Kafamı tamam şeklinde salladıktan sonra tedirgin ve bir o kadarda hızlı adımlarla devam ettik. Büyük olmayan orman parkının yakınına yaklaştığımız sırada dudaklarını araladı ve sözcükleri döktü "Koş Lynet koş! Seni ele geçirmelerine izin verme sakın! Ne olursa olsun benim için dönme!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUNTER
FantasyBazen av sandıklarımız avcı olur Bazen avcı sandıklarımız av... "Rüyadan uyanmanın vakti geldi küçük kız" - Hunter "Yeter!Beynimi avuçlayıp oynamaktan vazgeç!Senin kuklan olmaktan bıktım!" - Lynet "Sen bana aitsin!Benim küçük güzel hazinem...Se...