5. Bölüm

26 3 0
                                    

Bir Pazar Günü

Bütün gün evde Ozan'dan Merve' yi dinlemiştim. Çapkın bey yine gönlünü kaptırmıştı güzel kızımıza. Doktor olabilme ihtimalini de sevmeye başlamıştı bile. Bir kaç kez daha görüşse bu iş tamamdı. Yalnız bu çocuk tam anlamıyla bir salaktı. Nasıl bu kadar kolay kanabiliyor hayret ediyorum doğrusu. Ben olsam hemen anlardım durumu. Kurnazlıktan yana hiç bana çekmemiş. Çenesi düştüğü zaman da resmen beyin kemiriyor. Bir süre sonra, Ozan'ın konuştuklarına kulak tıkayıp derin düşüncelere dalıyorum. Aklıma Selim geliyor. Ziyaretine gitsem, doğru dürüst bir özür dilesem diye evde düşünmekten vazgeçip harekete geçiyorum. Çiçeğimi çikolatamı alıp Selim' in kapısına dayanıyorum. Kısa bir tereddütten sonra kapıyı çalmaya karar veriyorum. Selim beni kapıda görünce şaşkın bir şekilde:

-  Hayırdır öteki gözümü de mi şişirmeye geldin?

-  (Çiçeği göstererek biraz da şirin gözükmeye çalışarak) özür dilemek için gelmiştim. İçeri almayacak mısın?

Bir kaç saniye gözlerini kısarak, sinir bozucu bir şekilde suratıma baktıktan sonra kapıyı açıp içeri alma lütfunda bulundu. O sırada içeriden bir ses geldi:

-  Selimmm kim gelmiş?

-  (Bağırarak) dün beni döven kız yarım bıraktığı işi tamamlamaya gelmiş dedeciğim.

-  Nasıııılllll?

-  Yok bir şey yok.

Haydaaa. Ne diyo bu çocuk ya. Dövecek olsam böyle mi yapardım. İçeride de dedesi varmış kötü bir zamanda geldim galiba diye düşünürken kendimi salonda buldum. Dedenin elini öpüp, mahcup bir şekilde koltuğun kenarı iliştim.

-  Merhaba efendim.

Çiçekle çikolatanın elimde kaldığını fark ederek usulca orta sehpanın üstüne bıraktım. Selim:

-  (Burun kıvırarak) Sağ ol gerek yoktu çiçeğe çikolataya zahmet etmişsin.

-  Yok canım ne zahmeti. Dün için özür dilerim. Bilerek yapmadım vallahi. Biraz sakarım ne yapıyım. Elime ayağıma bazen hakim olamıyorum işte.

-  İyi tamam. Özrünü kabul ediyorum. Ama bunun acısını senden çıkaracağım haberin olsun.

-  İntikam diyorsun..

-  Aynen öyle.

-  Neyse. Dedenle tanıştırmayacak mısın?

-  Dedem işte. Beraber yaşıyoruz biz. Onun seni tanımasına gerek yok zaten yarın unutur.

Selim gıcıklığını bir kere daha onaylatınca kendim tanışmak istedim.

-  Dedecim benim adım Ece. Biz Selim' le iş arkadaşıyız.

Dedenin biraz ağır işittiğini fark edince daha yüksek bir şekilde tekrarlıyorum. O da cevap veriyor:

-  Hoş geldiniz kızım. Seliimm misafire bir kahve yap bakayım. 

Beyimiz kahveyi duyunca oflamaya başladı. Ben:

-  AAA ben yaparım kahveleri mutfak nerede.

Selim ayağa kalkarak:

-  Aman aman istemez. Otur sen şimdi mutfağı da bir birine katarsın.

Bozularak oturdum yerime tabi. Dedeyle muhabbete devam:

-  Sizin isminiz neydi dedeciğim.

-  Benim adım da Selim kızım.

-  Yaa torununuzla adaşsınız yani. Ne güzel.

Bir Yolunu BuluruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin