'' Bırakıp da gidenler, geri de kalanları; hiç mi hiç düşünmezler.''
BÖLÜM 3
Her yara kitap ayracı gibi durur hayatımızda. '' Nerede kalmıştık '' der devam ederiz. Pişmanlıklar da öyledir. Yanlışlarımızdan ders aldığımızı zannederiz ama yine hata yaparız. Herkes düşe kalka öğrenir hayatı. Çünkü hayat olduğu gibidir, olması gerekiği gibi değil. Her şeyden biraz kalır aslında. Kavanoz da biraz kahve, kutuda biraz ekmek, insan da biraz acı...
Şu an gerçekten şaşkındım. Şok dalgası vücudumu esir almıştı adeta. Neler olduğunu artık kestiremiyordum, aklım almıyordu. Kaza olmuştu ama nasıl olmuştu ? İşte beynimi kemiren soru. Bunları tek ben değil poliste deli gibi merak ediyordu. Nasıl olmuştu da mobese kayıtları silinmişti ?
'' Nasıl ya. Nasıl mobese kayıtları silinmiş ? Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz ? ''
'' Olay yerini inceledik fakat tek bir ipucu bile bulamadık. Kazaya tanık edebilecek kimse yok. O saatlerde oralardan fazla araba geçmiyormuş. Söylediğine göre senin bilincini kontrol eden kişi ambulansı aramış. Onun sayesinde kazayı öğrenebildik. Tek tanık seni kurtaran kişi. Yüzünü görebildin mi ? '' Nasıl kanıt yok ya. Ne demek kanıt yok ? Benim ailem...
''Bir dakika, olayları sindirebilmem gerekiyor. Siz şimdi bana anne ve babamın boşuna mı öldüğünü söylüyorsunuz ? Bu yapanın yanına mı kalacak ?''
''Eğer sizi kurtarmış kişinin kimliğini tespit edebilirsek olaylar anlam kazanacaktır.''
''Yüzünü göremedim. Ben... O zaman acılar içerisindeydim. Hareket bile edemiyordum. Görüşüm net değildi ve ben baygındım. Sadece kahverengi saçlarını görebildim. Ha, bir de gözleri parlıyordu, rengini ayırt edemedim. Dünya da milyonlarca kahverengi saçlı erkek var. Yararımıza olacağını zannetmiyorum.''
''Anladım. Başka hatırladığınız detay ?'' Olayların aklıma gelmesini istemiyordum fakat yakamı bırakmıyordu işte. Bunu yapana gerçekten yaptıklarını tek tek acı bir şekilde ödetecektim. Çocukken büyümek istiyordum, şimdi ise ölmeyi. Acım dinmiyordu. Büyüyünce geçer diyorlar. Büyüyüp de geçen sadece mutluluk bence. Mutluluk zaman alıyor, zaman ise sevdiklerimizi...
En güzel gülüşlerimiz de saklı değil miydi zaten en büyük acılarımız ? Gülmek, her zaman mutlu olmak için değildir. Bazen öyle gülmeler vardır ki ; en büyük acıları gizlemek içindir. Ben hiç mutluluktan ağlayamadım, ya siz ? Gülümsemeyi unutmuştum artık. Gülmeyi tekrar öğretemiyorsunuz, darbeyi çok kez yiyen insana.
Üzülmekten yoruldum fakat üzmekten yorulmadılar.
Ailemi hatırlayınca güç alırcasına elimi kolumda ki anneme doğum gününde yaptığım değerli bilekliğe götürdüm. Götürdüm ama kolumda yoktu. Bomboş gözlerimi bileğime çevirdim ve telaşla gözlerimi büyüttüm. O bileklik ailemden kalan tek şeydi. Asla kaybolamazdı, kaybolmamalıydı. Hızlıca üzerimde ki kabloları söküp yatakta doğruldum. Polis ve ablam şaşkınca baksalar da onları önemsemedim. Şu anda kimseyi önemseyemezdim. Kalbim sıkışıyordu. O bilekliği o gün anneme verecektim fakat olanlar...
Hızlıca yataktan kalktım fakat düşmem de bir o kadar da hızlı olmuştu. Ablam ve polis hemen koluma girdi.
''Sara, ne yapıyorsun sen ?'' Ablamın sesinde ki telaşı küçük çocuk bile anlardı. Yatağın altlarına bakındım fakat yoktu. Yoktu işte yoktu.
''B-bileklik. Bilekliğim nerede ? Kolumda yok. Bileğimde olması gerekiyordu. Bilekliğim nerede!'' Sonlara doğru sesimi yükseltmiştim. Sanki uçurumdan aşağı düşmüşüm ama çakılamıyorum. Sürekli düşüyorum. Sürekli boşlukta asılıyım. Sürekli o iç sancısı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Sırlar / Acı
Teen Fiction'' Hisler doğru, kişiler yanlıştı. '' Bir Erkek... Varlığı hem tehlikeli ve korkunç, hem de sonsuza değin güçlü ve korunaklı... Hayatın zorluklarına esir olmuş bir erkek ne kadar korkutucu olabilir ? Tahminimi...