1.BÖLÜM

16.9K 491 82
                                    

1.BÖLÜM

Her şeye rağmen mutlu olmak, yaşamaya devam etmek sizce mümkün müdür? 

Her şeye rağmen mutlu olmak asıl güçlü olmak değil midir? 

İnsan her şeye rağmen gülüyorsa mutluysa güçlü değil de nedir? 

Tamam belki bazılarımız acılarını gülüşlerinin arkasına gizliyordur. Ama bu bile o kişinin herkese karşı dik duruşlu olduğunu ve dolaylı yoldan güçlü olduğunu gösterir.

Bu tarz soruları hayatımızın belirli zamanlarında kendimize sormuşluğumuz elbette ki olmuştur. İnsanlığın doğası gereği hep bir şeyleri sorgular ve mantıklı cevaplar bulmak için çabalamak bizlerin fıtratında vardı.

Nur da bu insanlardan sadece biriydi ve yeri geldiğinde sorgulamayı da kendi başına cevaplarını bulmayı da öğrenmişti. Anne ve babasını hiç tanımamış yetimhane de büyümüştü. Yıllarca orayı evi olarak benimsemişti. Soğuk yatakhaneleri olsa da, sıcak arkadaşlıkları vardı. Orada ki günlerini asla unutmamak için ayrıldığından beri her sene belirli zamanlarda ziyarete gider, çocuklarla ilgilenir kimin sıkıntısı varsa elinden geldiğince hallederdi. Kendisi okumuş ve sosyoloji bölümünü bitirmişti. İnsanların acılarına iyi gelmek onu çok mutlu ediyordu. Kendisine ait bir ofisi bile vardı hatta arkadaşı Meray ise bir kafe de garsonluk yapıyordu. Kendisi vakti oldukça izinli günlerinde ona yardımcı oluyordu hem de karşılıksız.

Sabah Meray'ın acımasız şakasıyla kalkmak zorunda kalmıştı. Bir sürahi dolu su ile uyanmak nasıl bir histi bilir misiniz? Tam rüyanın en güzel kısmında boğuluyormuşçasına gözlerinizi açmak inanın berbat bir histi.

"Ya Meray! Ne yapıyorsun insan böyle kaldırılır mı ya? " dudaklarını büzüp sitemle karışık serzenişte bulunmuştu genç kız. Arkadaşı kıkır kıkır gülerken kendine gelmeye çalışıyordu.

" Ne yapayım kızım kaldırmaya çalıştım, kıçını döndün bende bu yola başvurdum gerçekten işe yarıyormuş "deyip karşısına geçerek otuz iki diş sırıttı.

"Ah deli kız " diyerek eli ile alnına vurup sakinleşmeye çalıştı. Adrenalinden dolayı kalbi deli gibi atıyordu.

" Neyse hadi kalk hazırlan Nur bugün bana yardım günün unutmadın değil mi? Hem geç kalmak istemeyiz herhalde " der demez ayağa fırlaması bir oldu, ah doğru ya bugün kafede çalışma günüydü.

Unuttuğunu belli etmeden, kafasını sallayarak cevap verdi arkadaşına.

"Tamam, tamam hadi çık sen ben geliyorum " arkadaşı iki parmağıyla gözlerini gösterip sonra kendisine çevirdi. Bu gözüm üzerinde hızlı olsan iyi olur demekti. Nur kafasını iki yana sallayarak güldü ve bir şey demedi. Meray'ın odadan çıkmasıyla hızlıca hazırlanmak için ilk önce lavaboya daha sonrada kıyafet dolabının önüne uçarcasına gelmişti.

Meray...

Çocukluk arkadaşıydı Nur'un. Henüz yetimhanedeyken tanışmışlar ve kuvvetli bir arkadaşlıkla da birbirlerinin arkasını kollamışlardı. On sekiz yaşlarını doldurup da yetimhaneden çıktıklarında birlikte bir düzen kurmuşlardı. Genç kız düşüncelerinden sıyrılıp hemen üstüne siyah kot pantolonu, siyah bluzunu ve beyaz siyah ekoseli ceketini giyinmişti. Makyaj yapmayı aşırı sevmezdi ama hafif makyaj yapmaktan da geri durmazdı. Hazırlanması bittiğinde hızlıca Meray'ın yanına mutfağa geçti.

Meray yine mis gibi kahvaltı hazırlamıştı. Evin hamaratı Meraydı elinden her iş gelir yaptığı her yemek ayrı lezzetli olurdu. Hayaliyse ileride kendi kafa ya da pastanesini açmaktı. Delidolu başına buyruk bir kız olsa da hamaratlık konusunda eline su dökülemezdi bile.

"Oo kahvaltı harika gözüküyor " diyerek sandalyeye geçti. Bir yandan da servis tabağına bir şeyler ekliyor bir yandan da övgüler yardırıyordu.

"Tâbi güzel olacak kızım ben hazırladım çünkü." Nur gözlerini devirerek egoistsin sen bakışını atıp, kahvaltısına devam etti. Bir yandan da egosunu tatmin ediyordu.

"Evet, evet sen hazırlayınca başka bir güzel olmuş." Böyle hoş beş sohbet ede ede bitirmişlerdi kahvaltılarını, hemen masayı toparlayıp evden çıktılar. Dolmuşa bindiklerinde Nur insanları seyretmeye başladı. Kimisi mutlu, kimisi üzgün, kimisi sinirli, kimisi heyecanlı, ama çoğu dertli herkesin bir derdi vardı, büyük ya da küçük hepimizin içinde mutlaka bir dert vardı, ama önemli olan sıkıntılara rağmen hayata tutunabilmek o sıkıntıların üstesinden gelebilmek, Nur bunu hep biliyor ve öyle yapmaya çalışıyordu. Küçük yaşta annesiz ve babasız kalmak başlı başına bir dertti. Hastalandığında yanında olup geçecek kızım diyen bir anne babası hiç olmamıştı mesela, küçük yaşlar anne babaya en muhtaç olunan zamanlardı ve Nur asla sahip olamamış ama buna rağmen hayatına bir şekilde devam etmişti. Anne babasız olan tek kişi kendisi değildi ki. Bunun bilincinde olup hayatına yön vermede bunu göz önünde bulundurarak yaşamıştı.

Meray'ın dürtüklemesiyle daha doğrusu kolunu deşercesine sıkmasıyla kendisine gelen Nur kaçlarını çatarak arkadaşına baktı.

"Hey! Bakma bana öyle sabahtan beri sesleniyorum geldik. Beni duymayan sensin bir kere kalk hadi. "

"Aa, ne, tamam " gibi bir şeyler zırvalayarak ayağa kalktılar ve araçtan indiler. Bazen farkında olmadan dalardı düşüncelere. Sanki düşünceler bir girdaptı ve o kendini kaptırmadan edemiyordu ve çevresinden bildiğin soyutlanıyordu.

Kafe'ye vardıklarında çokta geç kalmamışlardı normal saatleriydi aslında, hızlıca ilerleyip önlüklerini giyindiler ve servise başladılar. Aradan geçen saatlerden sonra kafe daha da dolmaya başlamıştı. Hafta sonu olmasından ve öğrencilerin çokluğundan dolayı tıklım tıklım olması normaldi bir nevi. Bir masa boşalıp hemen ardından doluyordu.

Nur yeni gelen müşterilerle ilgilenmek için iki menü alıp, masalarına doğru ilerledi. Masa da iki tane adam vardı, ikisi de takım elbiseliydi. Çok ciddi ve sert duruyorlardı, masalarına yaklaşınca durdu.

"Hoş geldiniz siparişinizi alabilir miyim? " deyince ikisi de menüye odaklanmıştı. Bir süre daha göz gezdirdikten sonra bir tanesi;

"İki kişilik serpme kahvaltı istiyoruz. " dedi. Nur hızlıca adisyona not alıp;

"Başka istediğiniz var mı? " diye sordu. Ve yine aynı ses "Yok " dedi. Daha fazla oyalanmadan mutfak tarafına gidip adisyonu verdi.

Siparişler hazır olunca Nur dikkatle müşterilerinin bulunduğu masaya ilerleyip sırasıyla yiyecekleri dizdi. Son olarak çaydanlıkları da masaya koyup "Afiyet olsun "dedikten sonra diğer müşteriler ile ilgilenmek için masadan ayrıldı.

Gün kendini karanlığa devrederken kafe artık boşalmaya başlamıştı, Nur ve Meray ortalığı düzenlemek için masaları silip sandalyeleri düzeltiyorlardı. Meray müzik eşliğinde dans ederek yerleri silerken Nur sakin şekilde masaların üzerini silip, sandalyeleri düzenliyordu. Tam bir masayı silip sandalyeyi daha koyuyordu ki, yerde deri kahverengi bir cüzdan dikkatini çekti. Aceleyle eğilip cüzdanı eline aldı ve incelemeye başladı. Bu cüzdan ne Meray'ın ne de kendisinindi. Kafe de ise sadece Meray ve kendisi kalmıştı. İkisine de ait olmadığına göre açıp bakması sanırım yanlış bir davranış olmazdı. Cüzdanı açıp biraz içini karıştırdığında, dikkatini hemen kimlik kartı çekmişti. Kimliği alıp incelediğinde ilk başta baktığı kişiyi tanımayamamıştı fakat bir süre aklını zorladığında bu kişinin bugün kafeye gelen ve kahvaltı yapan iki adamdan biri olduğunu anladı. Kaşlarını çatarak aklında ki soruyu fısıldadı.

"Ben bu cüzdanı ne yapacağım."

❤♥❤♥❤♥❤♥❤♥❤♥❤♥❤

Uzun aradan sonra ilk bölümün düzenlenmiş haliyle sizinleyim. Beğen ve yorumlarınızı bekliyorum. Umarım beğenirsiniz. Hikayemiz yeni haliyle sizlerle olacak. Bu arada bazı değişiklikler yaptım ve yapacağım. İlk olarak erkek karakterin adı Arif değil artık Adem... İkinci olarak ise kitabın ismini değiştirmeyi düşünüyorum bu konuda her türlü fikre açığım. Yorumlarda bana fikirlerinizi yazabilirsiniz. 

AŞKIN RENGİ *YENİDEN BAŞLAYACAK*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin