*3*

91 11 16
                                    

Uçaktan indiğimizde saat gece "3:45" civarıydı ve fazlasıyla uykum vardı. Havaalanının önünde siyah, spor bir araba bizi bekliyordu. Adam elimizdeki bavulları aldı ve bagaja yerleştirdi. Koltuğa oturduğumuzda kapanmak üzere olan göz kapaklarımı daha fazla yormadım ve uykuya dalmaya çalıştım.
Birinin beni dürtmesiyle homurdanarak gözlerimi açtım. Bu şofördü.
"Babam nerede bayım ?"
"Babanızın acil bir işi vardı, gitti efendim. Sizinde şirkette beklemenizi söyledi". 1 saniye.
Babam beni burada tek bırakıp ve lanet olası bir haver vermeden bile gittimi ? Ahh...hadi ama, ne beklenirdiki. Onun adı Choi. Sınır tanımaz, inatçı ve burnu dik bir müdür!
Arabadan inip şirketin önünde duraksadı. Ve işte SM Entertainment! Kalbim sert bir sekilde atmaya başladi. Aklıma Chanyeol gelince daha da sert atmaya başladı.
Hadi ama Sera kendine gel. Görünce ne yapacaksın ki ? Üstüne atlayıp, "Senin en büyük hayranınım Chan!" mı diyeceksin ? Aklımdan bu düşünceler geçerken kıkırdadım ve şirkete gitmek için ilerledim.
************
Yaklaşık iki saattir bu sert koltukların üzerinde babamın gelmesini bekliyordum. Kusura bakmayın ama -ya da bakın- popom artık kendinden geçmişti. Çantamdan kulaklıklarımı alıp Amy Winehouse-Back to black açtım.
Gözlerimi kapadım ve popomun ağrısını düşünmemeye başladım. Tam uykuya dalacakken kafamdaki yastıgın sertçe çekilmesiyle başımı koltuğun başına vurdum. Acımıştı ama şuan umrumda olan bu değildi. Sinirli bir şekilde göz açt-
Töbe bismillahhirrahmanirrahim.
CHANYEOL!? PARK CHAN YEOL!? EXO ÜYESİ PARK CHAN YEOL!?
Çığlık atmadım fakat içim cidden kıpır kıpırdı. Omo! Bu cidden chanyeol'du. Dağınık kahverengi saçları ve çökmüş gözleri onu oldugundan daha tatlı gösteriyordu.
"Hey, bu yastık benim!" diye bağırdığında içimdeki sapığı susturdum ve ayağa kalktım.
"Eee, n'olmuş senin yastığınsa?" ahh aptal kafam neden bunları Türkçe söyledim ki! Söylediklerimi harfi harfine Korece de söyledim. İnsanın annesi Türk olunca yapacak bir şey kalmıyor malesef.
"Ne demek ne olmuş. Hem sen kimsin de benimle bu şekilde konuşabiliyorsun ?"
"Puhhahahhaa. Ben kim miyim? Beni gerçekten tanımıyor musun ?" dedim. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve piç smile yaptım.
"Hayır. Zaten tanımam da gerekmiyor." dedi ve yastığını da alıp çekip gitti.
Çekip gitti!
Beni küçük düşürüp gitti.
Eğer onu tanımasaydım ve eskiden aşık olacak kadar sevmeseydim, şuan kafasında bir tane bile saç kalmazdı. Ciddiyim.
Benim bildiğim Chanyeol daima gülümser, kimseyi kırmak istemezdi. Fakat şimdi hali gerçekten korkutucuydu. Bakışları "seni öldüreceğim" der gibiydi. Aslında hak veriyordum. Saat neredeyse sabah olacaktı ve uykusuz görünüyordu. Belki de çok fazla çalıştığı icin uyku düzeni bozulmuş olabilirdi. Ahhh kimi kandırıyorum Chanyeol gayet dinç ve ayaktaydı. Ama benim adımda Sera ise aha buraya yazıyorum, bunu sana çok kötü ödeteceğim cool öküz..
-----------
Annyeong çingularım ^^ size çok ekşınlı bir bölüm getirdim. Yorum yaparsanız sevinirim. İsterseniz beni eleştirebilirsiniz. Sizin icin elimden gelenin en iyisini yapacağım <3

Beklenmedik HayatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin