3D-part3

25.2K 290 14
                                    

Son on dakikadır ağlıyordum. Evet aynı pozisyondayken hemde. Birinin görmesi umrumda değildi. Sol yanımda yataktan gelen hareketi bile önemsemedim. Caroline uyanmış ve beni izliyor olabilirdi. Kafamı çevirip baktığımda kimsenin beni izlediği falan olmadığının farkedince sırtı dönük Caroline a baktım.

Aman Tanrım!

Telefonu bildiğiniz bomboş duruyordu tam sırtında. Tanrım! Evet yaşasın. Kaptığım gibi tuvaletlerden birine girdim. Ekrana bastığımda kilit istemediği için o kadar büyük gülümsedim ki dudaklarımın yırtılmadığına bin teşekkür etmeliydim. Ağlamaktan buğulanan gözlerim ekranı net göremiyordu ama numarayı tuşlayıp çalmasını bekledim.

Ah. Teşkkürler çalıyordu. 5 defa dıııt sesinin çalmasına rağmen açılmayınca umudumu yitirmiştim ki ilahi tonunun telsizle karışan ses Alo? Deyince panikleyip konuşmaya başladım.

Ağladığım için sesim tuhaftı ama bunu farkediceğini sanmıyordum.

"Alo! Bay Styles. Ben Angela."

"Ah. Angela! Bir şey mi oldu? Bende seninle konuşmak istiyordum. Cevabının olumsuz olduğunu duyunca çok üzüldüm. Seninle konuşmak istedim ama müdüreniz telefonu vermedi."

"Ne? O cadı size olumsuz olduğunu mu söyledi?" Biran bağırmıştım çatallı sesime rağmen ama hemen devam ettim
"Ah, çok özür dilerim. Bağırmak istememiştim. Ben kabul ettiğimi söyliycektim. Yani ben Sandra' ya yani müdüremize öyle bir şey söylemedim."

Paniklemiştim. Bay Styles da bunun üzerine anlamış olacakki "tamam, Angela anladım. Dediğim gibi on dakika içerisinde araba kapıda olacak, hazırlan." emir vererek konuştuğunda cevabından dolayı mutlu oldum.

"Peki, Bay Styles. Teşekkür ederim."

ve telefon yüzüme kapandı. Önemli değil demesini beklemem saçmaydı. Gecenin bu saatinde önemli olmayan ne vardı.

Tuvaletten çıkıp telefonda son aramalardan numarayı sildim. Son bakılan yerlerden de kaldırdım. Çokta kötü bir telefon değilmiş. Her neyse dediğimi unutun. telefonu sessizce bırakıp kendi odama gittim. Dün yatağımın altına koyduğum valizi açıp dolabımdaki kıyafetleri katladım ve dizdim. Bir de ayağımdaki ayakkabı vardı.tabi birde okul kitaplarım. Yarısını valize yarısınıda sırt çantama koydum. Her şeyim olan üç romanımı da koymayı ihmal etmedim. Üzerime bugünküleri çıkarıp yerine makineden yeni çıkanlardan giydim. Kapri kol bir siyah bluz ve yine o klasik pantolonlarımdan birisini. Saçlarımı da dağınık topuz yaptım.

Hazır oluşumun beraberinde gelen Sandra, üzerine yeni geçirdiği belli olan bir gömlek ve dağınık saçlarıyla ve ve tabiki de zaferimi gösteren o şaşkın ifadesiyle bir bana bakıp bir elimin altında duran valize bakıyordu. Yurdun iç kapısının anahtarını çıkarıp kapıyı açtı. Kapı görüş alanımı kapatıyordu "Angela? Onu almaya geldim. Neden bana kabul etmediğini söylediniz! Sizin derdiniz nedir? Sizi mahkemeye ver-" kapının önüne geçip "Efendim." dedim hitap ederek Bay Styles'ı görünce o da beni görmüş bulunuyordu. "Ben hazırım lütfen artık gidebilir miyiz?"

Bay Styles gözlerime baktığında hemen yere bakmaya başladım. Nasıl göründüğümü bilmiyordum. Berbat halde olmalıyım. En azından bir yüzümü yıkamalıydım. Çok fazla ağlamıştım. Ve bu uzun bir sürenin birikmişliğini de taşıyordu.
Bay Styles, başını tuttuğum valizi elimden çekip kendi eline alırken parmaklarından ikisi benimkilere sürtünmüştü. Tamam, pekala. Bu normal bir şey.

"Tabi Angela. Sen öyle istiyorsan."

"Teşekkür ederim." kısık sesle söylemiştim ama duyduğunu biliyordum.

"Sandra Daphne Weigher. Bunun burada bittiğini sanmayın!"

son hamleyi de yapıp Sandra'yı mat ettikten sonra arkamızı dönüp ilerlemeye başladık. Dış kapının önünde simsiyah bir araba vardı. Sokak lambası da olmasa inanın gecenin karanlığında fark edilmesi çok zor olurdu.
Bay Styles valizimi bagaja koyup şoför koltuğuna geçmek için ilerledi. Arka kapıyı açacağım sırada "Angela, öne geç!" dedi. Bende ikiletmeden uydum. Gecenin ayazı beni biraz ürpertmiş ve üşütmüştü.

Yol boyu Bay Styles'ın yanında giderken kendimi tuhaf hissettim. Üç gün önce tanıştığım adam artık ailemdi. Elbette benim bir ailem vardı onları asla unutmayacağım, kim unutabilir ki. Ama epey uzun bir zamandır ailem ve etrafımda üzerime titreyen bir kişiye bile sahip değildim. Ve bu sanırım artık hayatımdan çıkıyordu. Gözlerim çok yorgun bakıyordu etrafa, sanki her an kapanıp açılmayacak gibiydi.

Sağ omzuma doğru başımı koyup elinin birini direksiyona sarmış diğerini hafifçe bacağında tutan ve dikkatlice yolu izleyen Bay Styles'a baktım. Bir şey sormuyordu, hiç bir şey sormuyordu. Bende sormuyordum sadece izliyordum. İfadesiz mimiklerini, biçimli kaşlarını, uzunca kirpiklerini, uzun saçlarının açık bırakılmış halini. Tanrı onu seyretmem için karşıma çıkarmış olmalıydı. Bu mükemmeldi...

Bölüm Başlığı

Yazanın anlatımı..

Ve sonrasında Angela bunları düşünürken göz kapaklarının ağırlığını kaldıramaz ve kapanmalarına izin verir. Harry'nin evi yurttan oldukça uzaktı. Ama iş yeri daha yakındı oradan geliyordu zaten. Yarım saat kadar yol gittikten sonra arabanın geldiğini gören bekçi "Hoşgeldiniz." diyerek büyük holden arabanın ilerleyişini izlemişti.

Arabadan inerken yanındaki kıza bakmayı yeni akıl etmişti Harry. Gördüğü manzaraysa uyuyakalmış küçük masum bir kızdı. Bir süre baktı öylece arabanın içinde. Dışarıda sıraya dizilmiş 3 hizmetçi vardı. Hepsi ellerini önünde bağlamış ciddiyetle kasılıyorlardı. Harry arabadan inip yan koltuğun kapısını açtı. Angela'nın güzel ve hafif vücudunu kolları arasına alıp soğuk havayla karşılaşmasını sağladı. Üşüyeceğini düşünerek onu biraz daha göğsüne çekti Harry ama Angela'nın şuan hiçbir şeyi hissedebilecek hali yoktu.

Uyuyan Angela'yı kucağında gören hizmetliler şaşkınlıkla bakıyorlardı. İçlerinden biri kendisinin taşıyabileceğini söylediğinde Harry sert bakışlarından birini zavallı adama yollayınca adam pısıp kaldı. Harry'nin bu hali gerçekten hayatına giren birine önem vermesinden dolayı mıydı bilinmez ama onun hizmetinde yıllardır bulunan insanlar Harry'nin bu haline çok şaşırmış gözüküyorlardı. Bunun sebebine ipucu verebilirim ama zamanla tahminleriniz zaten kanıtlanacaktır.

Evin büyük merdivenlerini kucağında Angela ile tırmanmaya başladığında Harry ifadesizce karşıya bakıyordu. Merdivenler son bulup koridorda ilerlerken Harry, Angela için hazırlattığı odanın kapısını açıp girdikten sonra ayağıyla tekrar kapattı. Angela'nın küçük bedenini yumuşak yatakla buluşturduğunda kendisi geriye çekildi. Angela'nın kıyafetleri çok rahatsız gözüküyordu onları çıkartıp yerine rahat bir şeyler giydirmek geliyordu içinden ama sonrasında bunun pekte iyi bir fikir olmadığına karar verip Angela'nın bedenine bir kez daha baktı. Ve odadan çıkıp hizmetçilerin yanına gitti.

Hizmetçiler bir araya gelip ellerini önünde bağladılar ve başlarını öne eğdiler.

Harry de karşılarına geçip
"Şimdi beni iyi dinleyin. Yukarıda uyuyan kız Angela. Bugün onu evlad edindim. Yani ben neysem o da öyle. Hiçbir şeyini eksik bırakmayacaksınız. Ne istiyorsa yapabilir. Kırabilir, dökebilir, bağırabilir, emir verebilir. Saygınızı en yüksek derecede kullanacaksınız. Karşınızdaki benim küçük versiyonum. Anlatabildim mi?"
dik omuzlarının önünden gelen
"Evet, siz nasıl isterseniz." sesleriyle Harry "Güzel. Şimdi gidin." deyip kendiside çalışma odasına çıktı.

Daddy and Daughter DayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin