Cenaze

190 15 10
                                    

Burçağın odasında uyanmasını bekliyordum.
Uyansa ne olacaktı ki?
Geçecek miydi acıları? Ya da babası yeniden yürüyebilecek miydi?
Peki ya ben bu acı gerçeği Burçağa nasıl anlatacaktım. Burçak gözlerini oynattığında oturduğum yerden kalktım.

"Burçak, iyi misin?"

"Nerdeyim ben annem nerde? Peki ya babam?" diyerek ayaklanmaya çalıştı.

Hemen onu geri yatırıp sakinleştirmeye çalıştım.

"Burçak serumunun bitmesi gerekiyor.

"Bu acılarım bitecek mi peki Duru?"

"Burçak yapma böyle."

"Sen neden yanımdasın. Sende gitsene ne duruyorsun?"

"Ben seni bu halde bırakacak kadar kötü değilim Burçak."

"Babam nerde? gelsin alsın beni evimize gidelim."

"Burçak... Baban..."

"Babam, evet benim babam ne oldu babama?"

Yatağının yanına oturup daha çok yaklaştım ona.

"Baban artık yürüyemeyecekmiş Burçak."

O an gözlerinde öyle bir çaresizlik vardı ki

"Nas...nasıl ya ne diyorsun sen? Yalan söylüyorsun değil mi Duru. Canımı yakmak istiyorsun. İntikam almak istiyorsun. Yapamazsın, canımı yakamazsın." diyerek bana vurmaya başladı.

Odaya Barkın daldı. Beni kenara çekip Burçağın yanına oturdu.
Burçak Barkına sarıldı. Kafasını omzuna koydu.

"Yalan söylüyor bana Barkın. Baban yürüyemeyecek artık diyor. Annem öldü zaten babamda bu halde olamaz."

İçim bir tuhaf oldu Burçak şu haldeyken bile kıskandım Barkını. Sonra kendime gelip saçmaladığımı düşündüm.

"Kimsem kalmadı Barkın. Sende bırakma beni. Benim ailemden ve senden başka kimsem yoktu. Sırtını dönüp gitme ne olur. Bak annem gitti, beni düşünmeden gitti. Babam artık yatalak. Evimizde gider yakında ben ne yapacağım?"

Barkın boğazını temizledikten sonra

"Burçak ne olursa olsun baban artık sana muhtaç. Bu süreçte çok sabırlı olman lazım. Hayatın yükü artık senin sırtında. Ne olursa olsun direnip yaşamak zorundasın. Evet belki havuzlu bir evin olmaz ama kafanızı sokacağız bir eviniz olur. Bizde Duruyla sana yardım ederiz. İhtiyaçlarını karşılarız." dedi.

Burçak Barkının omuzundan kafasını çekti. Sonra bana baktı. Bende onaylar biçimde Kafamı salladım.

Barkını itti.

"Ya siz bana acıyamazsınız! Siz kimsiniz de bana acıyorsunuz."

"Burçak biz sadece sana yardım..." derken sözümü kesti.

"Yardım falan etmeyin bana. Ve sen Duru! Barkını da çaldın benden şimdi ne yardımından bahsediyorsun. Yılansın sen Yılan!"

Gözlerim dolmuştu. Ben gerçekten bu kadar kötü biri miydim?

Burçak yine delirmeye saçını çekmeye kendine vurmaya başladı.
Hemşireyi çağırdık. Hemşire iğne vurdu.
İğneden sonra sakinleşti. Uyumuyordu ancak boş gözlerle sabitçe bir yere bakıyordu.

"Her şeyin suçlusu benim." dedi durgun ve yorgun bir sesle.

"Dünya benim etrafımda dönüyor sandım. Bana göre En gözde bendim. En güzeli, en özeli. Ben daima kazanırdım. Çok kötülük yaptım. Çok can yaktım.ve bunlardan Mutlu oldum. Çünkü Burçak olmak bunu gerektirirdi. Hakkettim her şeyi hakkettim." dedi sonra gözleri usulca yumuldu.

"Taburcu olma zamanın geldi. Baban dışarda bekliyor. Kendini topla Burçak babanın sana ihtiyacı var."dedim.

Derin nefes aldıktan sonra odadan çıktı.
Babası tekerlekli sandalyeyle koridorun sonunda beklerken Burçak koşarak yanına gitti.

Eğilip dizlerine gömdü kafasını.

Barkınla birbirimize baktık.

"Yarın annesinin cenazesinde onu yalnız bırakmayalım." dedim.

"Tabi, yanında olmamız en doğrusu. Teşekkür ederim Duru. Sana o kadar kötü şeyler yaşatmışken hala yanında olduğun için."

"Bana yaşattığı o kadar kötü şeyi ben ona yaşatırsam benim ondan ne farkın kalır Barkın?"

"İşte seni bu yüzden seviyorum Duru. Temiz kalpli, iyilik meleğim benim."

(1 gün sonra)

Hep beraber Burçağın annesinin cenazesine gittik. Cenaze yeri oldukça kalabalıktı, ancak çoğu kişi küçümser ve acır gözlerle bakıyordu onlara.

Annesi toprağı verilirken Burçağın acı çığlığını duyduk. Bir kadın yanında hem onu tutuyor hemde kendi ağlıyordu. Babası tekerlekli sandalyeyle çaresizce duruyordu.
Barkın Burçağın yanındakinin Halası olduğunu söyledi. Halası Babası kadar zengin olmadığı için zamanında onu dışlamışlar ve iletişimi kesmişlerdi.
Barkının demesine göre Burçak Halasını sürekli ezermiş.

Birde şimdi bakıyorum. Dışladığı, ezdiği halasından başka kimsesi yok.

(1 hafta sonra)

Bugün bizim tayfayla tatilimiz başlıyordu. Uçağımızda birazdan kalkacaktı. Normalde havalimanına hepimizi Babam getirecekti. Barkının babasıyla ufak bir işi olduğu için Pelin ve Melihle havalimanına gelip onu bekledik.

"Çok geç kalmam peşinizden yola çıkarım demişti hala gelemedi." dedim.

"Biraz daha bekleyelim merak etme gelir birazdan." dedi Pelin.

Çoğu kişi koltuğundaki yeri alıyordu.

"Gelin bizde binelim Barkın gelince hemen oturur yerine."dedi Melih.

"Barkın gelmeden binmem."

"Hadi Duru belli ki trafik var. Ama yetişir o. Biz yerimize oturalım. Sorun çıkmasın."

-Barkın'dan-

Özel arabayla havalimanına gidiyordum. Bizimkileri oldukça bekletmiştim. Telefonum çalıyordu. Arayan Durudur diye tahmin ederken Korayın aradığını gördüm.

"Efendim Koray?"

"Abi neredeysen çabuk gel!"

"Ne oluyor Koray?"

"Ya Barkın iki saat anlatamayacağım. Atacağım videoya bak. Ondan sonra zaten gelirsin." diyerek kapattı.

Ardından 10 saniyelik bir video geldi.
Bunlar inanılacak gibi değildi.

Şöförüme seslendim.
"Ferit Abi, Hemen geri dön!"

Affet beni Duru...



(Telefonum bozuk olsada okuyucularımı ihmal edemedim. Yeni telefon aldığımda daha rahat bölüm yazabileceğim. Yorumlarınızı eksik etmeyin. Kendileri tamamen ilham kaynağıdır :) )

BENİ SEVSENEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin