"Hey Lillian!" Lillian pencerenin kenarında oturmuş kitabını okuyordu. Üstünde kırmızı bir gömlek, lacivert kot ve siyah botlar giyiyordu.
"Hadi ama Wood! Bugün cumartesi!" Lillian gözlerini devirdi.
"Biliyorum." Birazcık güldü. Ve kızın önüne oturdu. "Sadece...ben...maça gelicek misin diye merak ediyordum." Oliver neden bunu sorarken gergin olduğunu bilmiyordu.
"Maç mı?"
"Quidditch maçı."
"Neden Quidditch maçına gideyim ki?"
"Ş-şey Profesör McGonnagal d-düşündü ki okul aktivitelerine katılmanın iyi olacağını düşündü." Aslında yalan değildi. Bu konu hakkında ona danışmıştı oda bunun iyi bir karar olduğuna karar vermişti. Bu aynı şeydi değil mi?
"Ugh! Tüm hafta ceza almamış olmam yetmez mi?"
"Tüm hafta ceza almadın mı?" Oliver çok şaşırmıştı.
"Aslında Snape çarşamba günü vermişti. Ama o sayılmaz değil mi?" Olabildiğince tatlı bir şekilde gülümsemişti. Ama Oliver sadece gözlerini devirdi ve biraz güldü.
"Gelicek misin?" Sesinden heycanlı olduğu anlaşılıyordu.
"Biliyor musun çubuklarıyla etrafta uçan erkeklere karşı hep içten bir hayranlık duymuşumdur." Yüzünde sinsi bir gülümseme vardır.
"Hey! Quiddicth sadece etrafta uçmak değil! Büyücülük dünyasında; büyücüler ve cadılar tarafından bilinen en ünlü-"
"Pekâla, pekâlâ. Tamam. Geleceğim!" Oliver'ı Quidditch hakkında bildiği herşeyi anlatmasını durdurmasının tek yolu kabul etmekdi.
"Gerçekten mi?"
"Evet. Ağlamana gerek yok." Yüzünde küçük bir gülümseme vardı.
"Ağlamıyorum. Sadece...belki sende eğlenirsin."
"Şüpheliyim. Ama eğer bu seni Quidditch hakkında bildiğin herşeyi anlatmanı engelliyecekse, geleceğim."
"Benim için yeterli." Bir anda heycanlı hisseti ve kalktı. "Seninle orada görüşürüz o zaman." Gülümsedi ve kızı kitabıyla yalnız bıraktı.Lillian, Oliver'ı camdan Quidditch sahasına gittiğini izlerken, gülümsediğini farketti. Ve hemen zorlayarak kendini eski somurtuk hâline döndürdü. Kitabına konsantre olup okumaya çalıştı ama bir türlü başaramadı. Bir saatlik çabalama sonunda pes etti. Maça gitmekte olan öğrencileri görünce gitmenin doğru olup olmadığını düşündü. Oliver'da onun gelmesi konusunda hevesli görünüyordu. Kitabını kapattı ve odasına bıraktıktan sonra Quidditch sahasına yöneldi. Yolda giderken diğerlerinin ona garip ve şaşkın şaşkın baktığını fark etti. Sahanın ortasına geldiğinde birinin onu kolundan tutup döndürdüğünü hissetti.
"Sen burda ne halt ediyorsun?" Lillian döndüğünde Alicia Spinnet, Angelina Johnson ve Katie Bell arkasında dikiliyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse Alicia Angelina'nın arkasına saklanmıştı.
"Quidditch maçını izlemeye geldim." Lillian yüzüne sinir bozucu bir gülümseme yerleştirerek cevap verdi.
"Neden?"
"Sence neden? Wood davet etti." Cevap verdikten sonra Alicia'nın dahada sinirlendiğini gördü.
"Ne!? Yalan söylüyorsun!"
"Sence başka hangi nedenden dolayı burda olabilirim Spinnet?"
"Bilmiyorum. Oliver'dan uzak dur!"
"Oh! Ama yapamam." Lillian kibar davranmaya çalıştı. "Ne kadar istesemde, Wood benim rehberim. Onunla tonlarca berbat vakit geçirmeliyim. Senin için çok kötü bir durum değil mi?" Lillian arkasını döndü ve yürümeye devam etti.
"Ugh! Oliver senin hakkında ne düşünüyor biliyır musun?" Lillian'nın durmasını ve ona bakmasını sağladı. "Senin umutsuz bir vaka ve karanlık bir kız olduğunu düşünüyor."
"Ben senin yerimde olsam ağzımdan çıkan laflara dikkat ederdim."
"Beni tehtit mi ediyorsun!?" Alicia kocam gözlerini açtı ve korkusunu saklamaya çalışarak tekrar konuşmaya başladı. "S-enden k-k-orkmuyorum." Lillian sadece gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Watchdog
FanfictionLillian okulun baş belası ve Oliver onu düzeltmeye çalışan, okulun gözdesi Quidditch kaptanı. Lillian Oliver'dan nefret etmeye devam mı edecek yoksa aralarında büyük bir aşk mı yaşanacak?