-2-

73 7 0
                                    


Aksesuar olarak zincir kolyemi ve kulağımdaki dört delikten ikisine sarkıntılı siyah ,diğer yukarıdaki ikisine ise siyah minik halkalar takarak dolabımın kapağını kapattım.aynanın karşısına geçerek saçımı sol tarafa attım ve sağ tarafı sıkıca sol tarafa doğru ördüm ve sanki saç tarafımın bir bölümünü kazıtmışım gibi görünmesini sağladıktan sonra saçımın önündeki yeşil ve kırmızı perçemi alarak bukle yaptım. Bu daha havalı gözükmemi sağlamıştı. Aynada kendime _fıstık gibi oldun bebeğim_ dedikten sonra koşar adımlarla aşağı indim ve duruyla buluşacağım için anneme aç değilim diye bahane yarattım. Biraz etrafa bakındım ve babamın evde olmadığını anlayınca anneme soru sorar gözlerle bakmıştım. Annem:


_Babanı boşuna arama dün gece arkadaşlarına gitti o. dedi ve ben olayı bilmiyormuş gibi yapmaya çalışsam da bir süre annemin umursamayan bakışlarına katlanamayarak konuşmaya başladım ve ağzımdan çıkanları duymuyordum.

İşte içimdeki saklanan mahalle kızı kendini belli etmişti bile.

-Ya sen nasıl bir insansın hiç utanman falan yok mu senin?

Annem şaşırmış bir şekilde -neyden bahsediyorsun kızım sen?

-Anne bence sen benim neyden bahsettiğimi anladın. Ya bunu bize nasıl yaparsın,babama nasıl yaparsın. NEDEN ANNE NEDEN? Sizi babamla konuşurken kapı arkasından duydum. Annem kısa süreli bir şok geçirdikten gözünden yaş dökülerek tam bir şey söylemek için ağzını açmışken-anne senin dediğin hiçbir şeyi önemsemiyorum.Şu andan sonra ne söylersen söyle,ne yaparsan yap bana ve babama kendini affettiremezsin anladın mı beni ? Diye bağırmıştım ve annem sadece

-Gerçekten benim suçum yok çok üzgünüm o bara gitmemeliydim. diye gözlerinden şelale gibi akan yaşlara engel olamamıştı ve ekledi

-Seni de kaybetmek istemiyorum.

-Çok geç.. deyip çantamı ve telefonumu almış sert adımlarımla evden çıkmıştım. Hiçbir şey olmamış gibi kendimi rahatlatmaya çalışıyordum.O sırada aklıma uzun zamandır buluşamadığım Duru geldi. Onunla bugün saat 2 gibi Kaya kafede buluşacaktık. Saat daha 11 e geliyordu.Ne yapacaktım ben bu süre boyunca. Belki yapacak bir şeyler bulurum umuduyla sokakta yürümeye başladım. Sokak uzun ve bri o kadar da sessizdi.

Elbisemi biraz daha aşağı çekiştirdim ve yürümeye devam ettim. Uzakta duvarın arkasında dört kişinin gölgesini gördüm. Buraya doğru yürüyorlardı. Erkek oldukları belliydi. Takmadım ve onların olduğu sokağın sonuna doğru ilerlemeye devam ettim. Yanımdan tam geçeceklerken kim olduklarına bakmak için meraktan bir bakış attım.

Herhalde onlardan biride benim kim olduğuma bakmıştı ki aynanda birbirbirimize baktık ve ikimiz de gözlerimizi açmış birbirimize bakarken bulduk kendimizi. Bu eski sevgilim Toprak'tı. Hemen gözlerimi kaçırdım ve yürümeye başladım. Bir anda kolumda bir his oluştu ve yavaşça arkaya çekildim. Aramızda iki karış vardı. Aramızdaki mesafenin çok az olduğunu düşünerek birkaç adım geri attım ve soru sorar gözlerle ona baktım. Toprak;

-Özür dilerim. dedi kısık bir sesle. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum.

-Ne için?

-Sana öyle bağırmamam gerekiyordu. Gözlerimi kaçırdım ve devam etti.

-Telefonlarımı açmadın, hep benden kaçtın. Sana ulaşamadım haliyle. Hala ondan hoşlanıyordum.

Her gördüğümde yeniden aşık oluyordum. Acaba o da benden hoşlanıyor muydu, hala eskisi gibi bana deli gibi aşık ama söyleyemiyor muydu, o da benim gibi miydi acaba.İçimden bunları düşünürken göz yaşlarım firar etmişti.

Ağladığımı bile fark etmemiştim. Saçma sapan bir konudan dolayı kavga ettiğimiz için ayrılmıştık. O kadar alışmıştık ki birbirimize biraz uzak kalmak ikimize de iyi gelmişti. Ama insan bir süre sonra özlüyor. Tabi o süreçte de biraz geç kalınmış oluyor. Toprak:

-Lütfen ağlama. dediğinde ağladığımı fark edip kolundan kurtulduğum gibi koşarak sokağın sonuna ilerledim ve gözden kayboldum.

Biraz kafamı dağıtmak için mağazadan mağazaya geziniyordum. Cebimdeki telefondan'' the zombie song'' çaldı ve zamanın geldiğini anladım. Geç kalmamak için alarm kurmuştum. Buluşacağımız kafeye doğru ilerlemeye başladım. Mağaza kafeye yakın olduğu için çoktan varmıştım bile. Kafede oturan Toprak ve arkadaşlarını gördüm. Şaşkın gözlerle onlara bakarken onlarda bana aynı şekilde bakmışlardı. Bakışlarımı kaçırarak garson bana rezerve ettirdiğim yeri işaret etti. **** tam onların yanıydı rezerve ettirdiğim yer. Oturdum ve onlara bakmamaya özen göstersem de arada birkaç bakış atıyordum.

Ellerimi göğüs hizama getirerek beklemeye başladım. Duru her zaman geç kalırdı. Bense buluşacağımız zamandan on dakika daha erkenden hazır beklerdim. Hesaplamalarıma göre Duru yirmi dakika sonra burada olurdu. Bu arada Topraklarla aramızda bir masa kadar boşluk vardı. Onlara bir bakış daha attığımda bana bakarak konuştuklarını fark ettim.

Garanti verebilirim benimle ilgili konuşuyorlardı. Sinirli bakışlarımı onlara göndermeye başladım. Onlara ölümcül bakışlar atarken onlarda biraz tırsmışlardı ki birbirlerinden uzaklaştılar ve konuşmayı kestiler.

Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirerek önüme döndüm. Toprak'ın bana hala baktığını hissediyordum. Hani olur ya izleniyormuşsun gibi bir hisse kapılırsın, hah ondan işte. Gerçekten bakıyor mu diye kontrol etmek için başımı çevirmeden göz ucuyla baktığımda o da bana kafasını çevirmeden bakıyordu. Benim bakışlarımın ona kaydığını görür görmez hemen gözlerini telaşla telefonuna odakladı.Ben de onun bana baktığını görünce aynı hareketi yapmıştım ve tek uğraşım olan telefonuma sabitlemiştim gözlerimi.

O sırada kafeye giren Duru görüş alnıma girmişti. Ona burada olduğumu göstermek için hayvan gibi elimi sallıyordum ama o gözleriyle başka bir yerde arıyordu beni. Bakmadığı için ve kalkmaya üşendiğim için refleks olarak ''Duru'' diye bağırmıştım. Kafedeki herkesin kafası bana doğru dönünce istemsizce aşağı kaymıştım. Sanki aşağı kayınca görünmez oluyormuş gibi bir hisse kapıldım.O da bana etraftakileri umursamadan bağırarak:

-OOO kanka burdaymışsın. diye otuz iki dişini de gösterecek şekilde gülümseme yerleştirmişti yüzüne.Ben de ona dalgayla karışık ciddi bir şekilde kaş göz yardımıyla yanımdaki masadakileri göstererek.

-OOO gelme zahmetinde bulunmuşuz,dedim. O da olayın ciddiyetini anladı sanırım ki gözleri birden büyüdü. Koşar adımlarla yanıma geldi ve kulağıma eğilerek -Bunların burda ne işi var diye sordu-.Rastlantı işte. diyerek geçiştirdim. Duru onlardan birine bakarak gözleriyle çaktırmadan çocuğu işaret ederek söylediğini duyduğumda gözlerimi açmış baktığı çocuğa baktım.

-Abi çok cool.




Siyahımsı TehlikeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin