Okul bahçesinde adımlarımı kendinden emin şekilde atmayalı yıllar olmuştu. Ayrıca insanların bakışlarını da üstüme sabitlemeleri bu sefer aşağılanmamdan değildi. İlk kez güzeldim. İlk kez güzel hissediyordum.
James gittikten sonra dolabımda ki tüm kıyafetleri atmıştım. Daha sonra Clara'yı da alıp büyük bir alışveriş merkezinde gece yarısına kadar alışveriş yapmıştık. Alışık olmadığım kıyafetlerle dolaşmak pek rahat değildi ama iyi hissettiriyordu.
Giydiğim diz üstü etek ve göbeği açık büstiyer ile o ezik Sydney değildim. Artık tamamen değişmiştim. Luke, benim bir ezikten daha fazlası olduğumu görecekti.
Adımlarımı binaya yönlendirdiğimde, yan tarafta Luke ve Michael'ın ayakta dikildiklerini gördüm. Muhtemelen dün okulun maçında Luke'un yediği tekmeyi konuşuyorlardı. Clara söylemişti. Luke maçta tekme yemişti.
Başımı yana çevirdim ve gülümsedim. Kendimi gayet iyi hissediyordum. Şimdi ise herşeyi olduğu gibi yaşamaktı.
*
"A-aman tanrım. B-benim Sydney'ime ne oldu?" Calum gözlerini kocaman açarak bana baktı.
Koridorda yürürken birden önümde belirmiş ve ağzı açık kalmıştı. Ve hala önümde bu şekilde bekliyordu.
"Calum, hala bakmaya devam mı edeceksin?" Diyerek inledim. Gerçekten uzun süredie ayaktaydık ve ben zaten beden eğitimi dersinden çıkmıştım. Oldukça yorgundum. Ayrıca herkes bizi dikkatlice süzerken pekte rahat değildim.
"S-siktir."
"Tanrım, sen başka kelime bilmez misin?" Kolundan tutarak sürüklemeye başladım. Bu kadar ayakta durmak yeterliydi. Ayrıca bir tür şoka girmiş olmalıydı. Kıpırdamıyordu bile.
Kantine inip rastgele bir masaya oturdum. Calum'u da karşıma oturttuğumda, hala aynı durumdaydı. Elimi yüzünün önünde sallayıp, kendine gelmesi için burnunu sıktım. "Calum, artık bana bir cevap verecek misin? Korkmaya başladım."
Başını sağa sola sallayarak sonunda bana döndü. Derince bir nefes verip sırtımı arkaya yasladım. Belki de Calum'a sabah göstermeliydim kendimi. Böylelikle böyle bir sorun yaşamazdık.
"Sen kendine ne yaptın?" Diyerek kaşlarını çattı. Beğenmemiş miydi yani?
"Ne yapmışım ki?"
"Değişmişsin Sydney. Çok değişmişsin." Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Neyden bahsediyordu bu aptal asyalı? Sadece kıyafetlerimi değiştirmiştim. Ben hala bendim.
"Sadece kendime özen gösterdim. Ne değişmesinden bahsediyorsun Thomas?"
"Sen böyle biri değildin. Şu haline bak. Gözlüklerin yok, her zaman açtığın kıvırcık saçların yok, gömleklerin, yırtık pantolonların, kucağında her zaman gezdirdiğin romanların yok. Şirin sırt çantan yok. Onun yerine makyajlı bir yüz, kısa bir etek, açık bir bluz ve üstünde durmaktan bile nefret ettiğin topuklu ayakkabılar var. Bu gerçekten sen misin?" Kaşlarımı çatarak ona baktım. Gerçekten o halimi beğeniyor muydu? Yani ezik Sydney olarak?
"Calum, değişmedim."
"Hayır Sydney, fazlasıyla değiştin," diyerek masadan kalktı. Arkasını dönüp yürümeye başladığında neler olduğunu hala idrak edemiyordum. Sadece kendimi biraz iyi hissetmek istemiştim. Luke'un cevabını vermek.
Ben ne yapmıştım böyle?
Tam ayağı kalkıp Calum'un peşinden gidecekken, kantinin kapısı açıldı ve içeri o girdi. Bakışları yerimi biliyormuşçasına beni buldu. Önce gözleri şaşkınlıkla açıldı ve sonra kaşları çatıldı. Derin bir nefes alıp yumruklarını sıkarak bana doğru ilerledi.
Cidden, ne yapmıştım ben böyle?