Her yerim ağrıyordu ve ayaklarımda yürüyecek hal kalmamıştı. Dün giydiğim topuklular beni mahfetmişti ve ayaklarımın acısından uyuyamamış bir de uykusuz kalmıştım.
Sabahın erken saatlerinde Clara ve Calum ikizleri de evimi basarak daha yeni daldığım uykumdan beni kaldırdıklarında ise günümün bok gibi geçeceğine emin olmuştum.
Dün ki kıyafetlerden sonra sonunda yırtık pantolon-gömlek ikilimin içinde olduğum için mutluydum. Sevgili gözlüğümüde zorla annemden almıştım. Lanet lensler gözlerimi sulandırıyordu.
"İşte Hoodie'nin kızı," diyerek Calum beni kolunun altına çektiğinde, sırıttım. Tek erkek arkadaşımdı ve benim için hiç olmadığı kadar önemliydi.
"Kapa çeneni Calum, dün oldukça güzeldi!" Clara cırladığında, Calum ile aynı an da yüzümüzü buruşturduk. Sesi fazla yüksekti ve beyninizi yiyen zombilerden daha korkunçtu. Eh, boşuna müzik kulübünde değildi.
"O, kendi haliyle zaten güzel Clara. Özel bir çaba sarf etmesine gerek yok." Başını eğip gülümsedi. Dediklerine utanarak başımı eğdim ve alt dudağımı dişledim. Beni her zaman utandırıyordu ve bundan hoşlanıyordu.
Clara öğürerek yüzünü buruşturdu. Ben de Calum'un kolları arasından çıkıp üstüne atladım.
Aniden atlamam sonucunda dengesini kaybetti ve çığlıklar eşliğinde yere yapıştık. O altta ben ise üstündeydim. Yüzü yere dönüktü benim ise yüzüm sırtına çarpmıştı. Bir yandan çığlık atmaya devam ederken diğer yandan kahkaha atıyorduk.
Tüm okulun bize baktığına emindim. Ama umurumuzda değildi. Biz eğleniyorduk.
"Pekala, sevgilin James kızlardan hoşlandığını öğrendiğinde bakalım ne olacak?" Duyduğum ses ile başımı kaldırdığımda, sırıtan bir yüz yerine ateş saçan gözler görmem afallamamı salladı. Söylediği kelimeler de alay tınısı bile yoktu. Bu beni korkutmalı mıydı?
"Ne?" Diyerek ağzımdan istemsizce bir mırıltı kaçtı. Yüz kasları imkanı varmışçasına daha da kasılırken, neden böyle davrandığına anlam veremedim. Ne yapıyordu bu çocuk?
"James. Şu dün altına yatacağın çocuk. Hadi ama Sydney. Bunu herkes gördü. Çocukla sevgili olabilmek için tüm gece ayağını burktun." Sinirli ifadesi yavaş yavaş sırıtmaya dönerken, bu sefer sinirlenen ben olmuştum. Yine yalan söylüyordu. Yine her şeyi abartıyordu ve yine sik kafalılık yapıyordu.
Ama sustum.
Cevap vermedim.
Vermeyecektim.
"Oh, ezik Sydney bunun bir yalan olduğunu söylemedi. Kendini savunmadı. Çünkü bu gerçek!" Dediğinde, etrafımıza ne ara toplandığını bilmediğim kalabalıktan sesler yükselmeye başladı.
"Sadece yeni gelen çocuklarla mı yatıyorsun Sydney?"
"Hadi ama! Ben de geçen dönem gelmiştim. Neden benimle yatmadın?!"
"Çıkışta benimkini de görmek ister misin Sydney? Kopamayacağına eminim."
Luke, bu sefer çizgiyi aşmıştı. Gerçek anlamda bu sefer kalbimi daha da onarılamaz bir şekilde kırmıştı. Sonunda orospu damgası yemiştim ve kalabalıkta ki tüm erkekler bana bir fahişeymişim gibi bakıyordu.
Dolan gözlerimi umursamadan hızla doğruldum ve insanları ittirerek yürümeye başladım. Hala arkamdan konuşuyorlardı.
"Sydney! Bu kadar çabuk gidemezsin, daha benimle yatacaktın!"
"Bu kadar becerikli olduğunu bilseydim, ilk seni düzerdim!"
"Sydney, fahişenin teki!"
"SİZİ OROSPU ÇOCUKLARI, HEPİNİZİ BEN SİKECEĞİM!!!"
Okuldan çıkmadan önce son duyduğum ses Calum'un ve yumruklarının sesiydi.
Ama bir kere fahişe durumuna düşmüştüm. Kalbim yok olmuştu. Nasıl onarılacaktı ki?
Bölüm geç geldiği için çok üzgünüm. Çünkü @nursum penguenimin tüylerini kırptı :'(((
Yas tutuyordum. Penguenimi geri getiiiiiiir :'((
Bu bölüm @nursum 'a ithaf edildi fakat telefondan yapamadığımdan, bilgisayara girdiğimde ilk işim ithaf etmek olacak.
Bol orospu çocuklu lueklu hikaye oldu!