İyi Okumalar! :)
Ağrıyan gözlerimi zor bela aralayarak kafamın hemen üzerindeki tahta tavana baktım. Odanın yabancılığı beynime bambaşka sinyaller yollarken odada gözlerimi gezdirmeye başladım. Beyaza boyanmış dört duvarın içerisinde bir sedir ve sedirin üzerinde işlemeli minderler bulunuyordu. Hemen arkasında ise kenarları tahtalardan oluşan bir pencere ve çiçekli perde bulunuyordu. Kafamı diğer tarafıma çevirdiğimde bir fırınlı sobanın duvara borularla bağlandığını gördüm. Burası tam bir köy evi gibi duruyordu ve tertemizdi. Fakat yanlış olan bir şey vardı. Ben kendimi boşluğa bırakmıştım, suyu hissetmiştim ve ölüyordum. Cehennemin ağır ateşinde kavrulmam gerekiyordu.
Kurtarılmış olmayı fark etmem uzun sürmedi. Emindim ki, odun toplayan bir amca oradan geçerken beni görüyordu ve kurtarıyordu, sonra karısını çağırıyordu ve beni evlerine taşıyıp misafir ediyorlardı. Dizilerde hep böyle olmaz mıydı?
Bunu teyit etmek amaçlı yerimden yavaşça kalkıp dışarı çıkmak istedim. Başım dönüp, etraf bir kararıp bir aydınlanırken gözlerimi birkaç saniye kapalı tutup derin bir nefes aldım. Kendimi daha iyi hissettiğime emin olduğum vakit yeniden harekete geçtim ve tahta kapıya doğru duvardan destek alarak gelip kulpunu aşağı indirdim. Koridorda yine yavaşça yürürken dış kapıdan önce birinin gölgesi sonra silueti belirdi. Hayal görüp görmediğimden emin değildim. ''Sen...'' dedim gözlerimi kısarak. ''Sen mi kurtardın beni?'' Konuşmuyordu. Zaten onu tanıdığımdan beri hiç konuştuğunu görmemiştim. İkinci kez beni kurtarışına teşekkür icap etse de etmek istemedim. Beni kurtarmasını istememiştim.
Birkaç adım bana yaklaştığı vakit beynim yeniden dönmenin eşliğinde zonklamaya başladı. Geriye doğru birkaç adım sendeleyip halının ayağına takıldım. Sırtım sert zeminle buluşacağı vakit, beni belimden yakalayıp geri dikleştirdi ve sonra da bırakmadan yanımda durup belimden iterek az önceki odaya geri getirdi. Yorganı kaldırıp gözleriyle yatmam için işaret ederken bir şey demeden geri yattım. Tam odadan çıkmak üzere kapıya ulaşmıştı ki aklımdaki soruyu dilime taşıyıp konuştum. ''Her defasında beni neden kurtarıyorsun?'' Cevap vermeden odadan çıktı ve gitti.
Esmer yüzü, simsiyah saçları ve kahverenginin en koyu tonuna sahip gözleri, keskin yüz hatları ile buluşunca ürkütücü duruyordu. Tıpkı kafede ilk gördüğümde düşündüğümde ki gibi...
***
Ne kadar süredir uyuduğumu yine bilmiyordum. Sedir de uyuyan genç adamı ve odanın sadece bir gaz lambası ile aydınlandığını gördüğümde gecenin karanlığına hapsolmuş yalnızlığımı hatırladım. Önceki uyandığımda hava günlük güneşlikken şimdi zifiri karanlıktı.
Karnımın sol tarafından yapılan baskıyla tuvaletim kendini biraz daha belli etti. Eğer biraz daha gecikirsem altıma yapacağımı anlamak da oldukça kolaydı. Hızlıca ayağa kalkıp daha sağlıklı bir şekilde odadan çıktım ve açık dış kapıdan adımımı attım. Beton ve eskimiş merdivenleri tek, tek inerken, birden önüme köpek çıktı. Normalde köpekleri severdim fakat şuan oldukça ürkütücü duruyordu. Ayaklarım o an ki korkuyla birbirine dolandı ve ben kendimi merdivenlerden yuvarlanarak yerde buldum. Acıyla inleme sesime kalkmış olan genç adam uykudan gözlerini açmaya zorlanıyor olmalıydı ki tek gözü açık bana bakıyordu. Yanıma hızlı, hızlı gelirken ''Yaklaşma!'' diye bağırdım. Çünkü tuvaletim çoktan altımdaki pantolonu ıslatmıştı. Ağlamaya başladım. Beni dinlemek bir yana daha hızlı geldi. Ayağı kolumu kontrol ederken, havanın kararmış olmasına şükrettim. Fakat o anlamıştı. Yalancı bir öksürük attı ve beni kucağına alıp eve taşıdı. Gözlerimi onun yüzünden farklı tarafa çevirdim. Vücudumdaki tüm kanın yanaklarıma pompalandığına ise adım kadar emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜME DAVET (Tamamlandı)
General FictionKaybetmek Yok Ölüm Var. Ölüm bizi çağırıyor. Bu oyunda; Şah da benim, Vezir de, Kale de benim, Piyon da. Bu oyunu başlatan benim, bitiren de ben olacağım. Bu oyunda silahım aşk olacak. (**Her hikayem farklı bir konuyu içerir.**) 01.04.2016