Keyifli Okumalar!
''Ne?'' Kendime geldiğim vakit az önce Arzu Hanım'ın karşısında duran adama döndüm. Gözümden yaşlar istemsizce döküldü. ''Güney'e ne oldu? Ne yaptınız ona!'' Ne yapacağımı bilemedim. Bir o tarafa bir bu tarafa dönerken saçlarımı tuttum ve istemsizce çektim. Çöktüm yere. Aklım karman çorman ne yapacağıma ne yapmam gerektiğine karar veremiyordum. Hızla ayağa kalktım. ''Götürün beni ona!'' diye çığırdım. ''Hemen!''
Arzu Hanım itiraz edeceği sırada elimle durdum onu. ''Hemen dedim!''
Arzu Hanım hemen başını sallayıp adama işaret verirken adamın arkasından gittim. Araba'nın ön koltuğuna yerleşirken gidene kadar dua ettim. Allah'tan onu koruması için ölesiye dua ettim. Yapabileceğim tek şeyin bu olması beni çileden çıkarıyordu ama sesimi çıkaramıyordum. 1 saatlik yolculuğun ardından geldiğimiz devlet hastanesinden içeri koşarak girdim. Resepsiyondaki kadına hemen ''Güney Arslanlı hangi odada'' diye sorarken kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. ''2. Katta yoğun bakım ünitesinde.''
Koşa koşa çıktım merdivenleri. Ve yoğun bakım ünitesine geldiğim vakit yıkıldım. Kocaman bir odada bir başına, ağzında maske vücudunun üst bölümünde makineye bağlı kablolar hastane elbisesi... Yüzü çökmüş gibiydi. Gözleri kapalı sanki buraya, bu dünyaya ait değil gibiydi. Ellerimi onu izlediğim küçük cama yerleştirdim. Ona ulaşmak delicesine sarılmak bunların birer şaka olduğuna inanmak istedim.
Hıçkırık koptu gitti. Bacaklarım daha fazla taşıyamadı yere düştüm. Beni kaldırmaya çalışan adama karşı çıktım. Bir süre böyle kaldım. Hiçbir şey yapmadan konuşmadan... Ve sonra bir çift kol sarıldı bana. Buna öylesine ihtiyacım vardı ki. Ağlamam daha da şiddetlendi. Kollar ayrılıp önüme düşen saçları çekerken Kardelen'i görmek şaşırtmıştı. Hemen uzakta duran Kaya'yı görünce biraz daha şaşırmıştım.
Hemen kendimi toplayıp ayağa kalktım ve koşarak Kaya'ya gidip yakasından tuttum. ''Ne oldu ona? Neden korumadın?'' Kaya'nın gözleri dolup kafasını eğerken bir şey demedi.
Ellerim yakasından aşağı kayarken kesik kesik aldığım nefeslerle yeniden cama gittim. ''Keşke...'' elimin tersiyle bir gözümden akan yaşı sildim. ''Keşke onun yerinde ben olsaydım. Keşke... Keşke...'' Önüme düşen saçımı sinirle arkaya attım. ''Beni arkanda bırakmana değmeliydi Güney. Beni kendinden uzaklaştırmana değmeliydi. Bana söz vermiştin!'' Sonunda yükselen sesimle cama vurdum. ''Yaşamak zorundasın!'' Kaya kolumdan tutup beni uzaklaştırmaya çalışırken hızla çektim kolumu. ''Sana söylemem gereken şeyler var.'' Kısılan sesimle konuşmaya devam ettim. '' Sen gidersen ben yaşayamam. Sen olmazsan ben onca yaşanana nasıl göğüs gererim. Ben bunca zaman senin için sabrettim. Senin sağsalim dönebilmen için. Şimdi böyle karşıma çıkman, habersizce çekip gitmen... O gün sana sarılmadığım için ölesiye pişmanken şimdi kendimi parçalamak istemiyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜME DAVET (Tamamlandı)
General FictionKaybetmek Yok Ölüm Var. Ölüm bizi çağırıyor. Bu oyunda; Şah da benim, Vezir de, Kale de benim, Piyon da. Bu oyunu başlatan benim, bitiren de ben olacağım. Bu oyunda silahım aşk olacak. (**Her hikayem farklı bir konuyu içerir.**) 01.04.2016