BANA SEN GEREK

1.7K 116 11
                                    

Multimedya Hasretinle Yandı gönlüm sözsüz piyano versiyonu

(Multimedyayı ileriki bölümlerde Hazal'ın piyano çaldığı sahnede açarsanız daha güzel olur.)

Keyifli Okumalar! 

Ölümcül soğukta kan ter içinde kalmıştım. Hem üşüyordum, hem yanıyordum. Artık işe yaramaz beynim iflas bayrağını çekmişti.

Güney ne diyordu neler anlatıyordu kafam almıyor kalbim inansa da beynim hayır diyordu. Dalgaların sesi eşliğinde yürümeye devam ettik.

Bir anda eli elimi kavradı. ''Sadece bir seferlik...'' İtiraz istemeyen o değişik ses tonu keşkeleri soktu aklıma. Bunları da dile getirmekten çekinmedim.

''Keşke normal şartlar altında tanışmış olsaydık. Ya da keşke bu acı dolu hayatın içinden alınıp berrak bir suyun içine atılsak. Her şeye yeniden başlasak... Güzel olurdu aslında. Mesela her gün gülümseseydin bana. Korkusuzca sokaklarda el ele gezseydik. Her an tetikte olmadan anın tadını çıkarsaydık.''

''Benimle evlenir misin?'' Bunu duyar duymaz susup Güney'e döndüm. Ne dediğini idrak edemediğimi sandım ama sonrasında devam edişi beni gülümsetti. ''Eğer normal şartlar altında tanışmış olsaydık hemen bunu söylerdim sana. Düşünsene küçük bahçeli bir evde 5 çocuğun arkasından koşturup duruyorsun...''

Güldüm hem de bolca. O da eksik etmedi o şahane gülmesini.

''Ya neden 5 tane kim bakacak canım o kadar çocuğa...''

''Sen...'' E'leri uzatarak hemen cevap vermesiyle yalandan kızgın muzip gülümsememi ona sundum.

''E tabi sen çocukları başıma bırakıp gidersin.''

''Dur bakalım hanım. 7 boğazı doyurabilmek kolay mı? Ekmek parası kazanmalıyım.''

Kahkaha attım. ''Haklısın bey, çalışman lazım. Hem benim isteklerime de yetişebilmelisin.''

''Bak sen! Neler istiyormuş bu evimin kadını?''

Düşündüm. Ne isterdim diye... Hep maddiyatı düşündüm ama tek bir şey bulamadım. Ve en sonunda ''Huzur, mutluluk, ailem...'' diye teker teker sıraladım. Kısa bir suskunluk aramızda yer edindi kendine. Sonra güldü samimi bir gülüştü. Elimi daha sıkı kavrayıp konuştu.

''Huzur, mutluluk ve aile... Hmm... 5 çocuğun çocukları falan biraz kalabalık olmaz mı? Torunlar, damatlar, gelinler...''

Ona bir adım daha yaklaştım. ''Olsun, çok kalabalık olsun... Yeter ki bir arada olsun.'' Gülümsedik.

Sonra sessizce yürüdük ve sessizliği bozan Güney oldu. Yürürken ayağını ayağıma dolayıp beni geri düşürürken bir yandan da belimden tutup benim kendine çekti. Aramızda santimler kalırken kalp atışlarımı boğazıma kadar hissettim.

Kocaman kahkahaları arasından yalandan kızgınlıkla baktım ona. Sonra gıdıklamaya başladım. O gıdıklandıkça ben eğlendim. Ve en sonunda onu yere düşürdüm. Ama gıdıklamadan geri kalmıyordum. Üstüne çıkıp bir orasını bir burasını mıncıklamaya başladım. Ve bir anda o üstüme çıktı. Aslında gıdıklanmadığını sadece gıdıklanıyormuş gibi yaptığını sonradan anladım.

Beni gıdıklamaya başladı. ''Demek beni tongaya düşürüp alt etmeye çalıştın. İşte elime düştün Hazal Hanım. Kaç kaça bilirsen.'' Kahkahalarımın arasından ona durması için yalvarsam da beni dinlemiyordu. En sonunda gıdıklamayı kesip ellerini iki yanıma koydu ve alnını alnıma yasladı. Nefesimizi düzene sokmaya çalıştık. Bakışları bakışlarımı kendisine hapsederken bir anda üstümden kalkıp boğazını yalandan temizledi. Yeniden elimi tutup beni de kaldırırken aynı şekilde yürümeye devam ettik.

ÖLÜME DAVET (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin